Kültür-Sanat

Gülmeye sanatla bakmak

Bergson ‘Gülme’ adlı denemesinde, gülme ediminin insana ilişkin olduğunu ve komik olanın özden üstün olan biçim olarak algılanabileceğini söyler. Sanat denildiğinde de insana özgü bir durumdan bahsedilir, sanatsal üretim de binlerce yıldır varolan/yaratılan “öz” ile ilişkilidir.

Kronoljik bir kesit alındığında temsilden ifadeye geçen yaklaşık 14.000 yıllık bir süreçte, insan, kullanım dışı nesneler üretir (ki biz buna sanat diyebiliriz). Genelde sözden yola çıkılarak üretilen bu işlevsiz nesneler; kadın, erkek, hayvan figürleri, bitkisel bezemeler ve doğa parçalarıdır. Sonrasında bu içerik sözden çok anlatılarla kompozisyon haline dönüştürülür ve izleyenin inanması gereken imgeleri üretir. Ancak 19.yüzyıla gelindiğinde öznel konular ve yöntemler gündeme girecektir. Bu kısa özetle birlikte sanatın temsil olanakları içinde kişilerin öznel hallerinin çok da barınmadığını görürüz. Örneğin; 2000 yıllık Hıristiyan resim geleneğinin yaklaşık 1300 yılında Eski ve Yeni Ahit sahnelerinde pek de gülme edimiyle karşılaşılmayan sahnelere şahit oluruz. Bunu Dionysos geleneğinin özenle terkettirilmesine bağlamak aşırı bir yorum olmayacaktır. Dionysos-Apollon karşıtlığı genel geçer anlamda güncelliğini sürdürür, elbette dönüşerek. Farklı efsanelerde (Homeros destanlarında adı bir tek kez geçer) adı geçen Dionysos’un yaşamı (Roma mitolojisinde Bacchus olacaktır), Azra Erhat’ın yorumuyla, şu iki kavramla özetlenir: tepki ve direnç. Dionysos’un bir insandan doğan ve Hellen Pantheonu’na aykırı düşen ve çok farklı adlarla anılan bu Yunan tanrısı çok hızlı bir biçimde kitlesel olarak yayılmış ve şenlikleri günümüze dek süregelmiştir. Yine Azra Erhat’a göre ‘Dionysos, adından ya da adlarından da anlaşılır ki bir değil, bütüncül bir insanlık halidir.” Dolayısıyla insana ilişkin tüm hallerin gözlenebileceği kolektif bir tine işaret eder.

Bu mitolojik hatırlatmayla amaçlanan, doğayla ve insanların kendi kendileriyle savaşları öncülledikleri nevrotik hallerden esrime yoluyla çıkmanın insanın ihtiyacı olduğudur. Gülmenin erdemli bir edim olmadığını savunan egemenler ancak tuttukları saray soytarılarıyla gülerler, mizahi yanları zihinlerinin savaş ve istila odağı dolayısıyla gelişkin değildir. Oysa ki mizah, eleştirelliği ve ironiyi eşzamanlı barındırdığı için çok güçlüdür. Kişinin eksikliğine, sakatlığına, düşmesine ve hatta hastalığına gülen bu ‘yöneticiler’ ancak baskılayarak kitlelerini kendilerine bağlarlar. 19.yüzyılda H. Daumier, Realizm (Gerçekçilik) akımının önemli temsilcilerinden biri olarak ilk karikatür heykelleri yapar, konu bağlamında ele alacağımız ilk heykel “Ratapoil” heykelidir. Daumier, “de rat, de à, et de poil. Familier. Partisan du militarisme, et particulièrement du césarisme napoléonien” (fareden, sahip olmaktan ve kıldan ibaret. Militarizmin savunucusu, özellikle de Napolyoncu mutlakiyetin) diyerek açıkladığı heykel, ‘burjuvalaşmaya çalışan’ tipolojinin simgesidir. Heykelde abartılı hareketleri ve buruşuk kıyafetlerine rağmen böbürlenen ve burjuva taklidi yapan bir figür görülür. Eğlenmeyi ve gülmeyi hor gören zihniyet ancak taklitle kendini var etmeye çalışan bireylerle yola çıkabilir, bu heykel de söz konusu bireylerin temsilidir.

H.Daumier, Ratapoil, 1850, Louvre, Paris.

Sonrasında yine aynı sanatçının yukarıda anlatılmaya çalışılan mizahi kurgusunu bu sefer yönetici sınıf üzerinden kurgulamasıyla ilgili örneklerle anlatım devam edebilir. Daumier, 1832-34 yılları arasında 36 büst yapacaktır, bu büstlerin yarısından çoğu dönemin milletvekillerinden oluşur. Yönetici sınıfın karakter analizini yapmaktan öteye geçen bu büstler karikatür heykeller olarak tarihe geçeler. Karikatür kelime anlamıyla abartılı bir hiciv kullanılan betimlere denir, heykel sanatında bir yenilik olarak algılayabileceğimiz bu heykellerde de benzer bir durum görülür. Söz konusu büstlerin en önemli noktalarından biri kim olduklarının bilinmesidir. Rönesans dönemi ile birlikte yaygınlık kazanan portre geleneği Daumier tarafından farklı bir alana taşınır. Büstler temsil ettikleri kişilerin adeta iç dünyalarını yansıtır gibidir, oysa Rönesans geleneği temsil edilen kişinin olabildiğince güzelliğini ortaya çıkarmaya çalışmıştır.

19.yüzyılda pozitivist (olgucu) geleneğin yerleşmesi ile birlikte, nesnenin ya da figürün yapısına odaklanmaktan çok bu yapıyı oluşturan etmenleri de gözlemleme yoluna gidilmiştir. Daumier’nin büstlerinde de et-kemik-kas örüntüsünden daha fazla kişilerin karakteristik özellikleri ve konumları dolayısıyla yarattıkları hissiyat ön plana çıkar. Bu büstlerde izleyiciyi gülmeye yönlendiren şey, kişilerin abartılı ve yapıştırılmış ruh halleridir, yüzlerdeki eksiklik-sakatlık gibi durumlar vurgulanmaz aksine zihniyetlerinin oluşturduğu kurgusal mimikleri dikkat çeker. Bahtin, Karnavaldan Romana ismini verdiği derlemesinde gülmeyi şöyle açıklar;  “Gülme bir nesneyi yakınlaştırma konusunda, kişinin onun her tarafını teklifsizce, samimi bir şekilde yoklayabileceği, evirip çevirebileceği, içini açabileceği, üstünden altından bakabileceği, dışındaki kabuğu açıp içine bakabileceği, kendisinden kuşku duyabileceği, dağıtabileceği, kesip parçalayabileceği, tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarabileceği, serbestçe inceleyebileceği ve onunla deney yapabileceği kaba bir temas mıntıkasına sürükleme konusunda fevkalade bir güce sahiptir.” Daumier de bu karikatür heykelleriyle bizi bu denli yoğun bir temas alanına çağırır, tam da bu yüzden güleriz.

H.Daumier,“Laurent Cunin, Milletvekili (1787-1859), Orsay Müzesi, Paris

 

H.Daumier, Jacques Lefévre (1777-1856), Banker ve Milletvekili, Orsay Müzesi, Paris

Dionysos’un tepki ve direnç olarak özetlenen haline en yakını, mizahı, yöntem olarak kullanan sanatçıların durumudur; tepkilerini sakınmadan dile getirirken, dirençlerini ironinin kaynağıyla besliyor oluşları ‘izleyen-okuyan-seyreden’lerin zihinlerinin çalışmasına ve gördüklerinden biraz daha öteye gitmelerine olanak sağlar. Bütüncül bir insanlık halini bölmeye çalışanlar ise gülememekle lanetlenmişleridir.

Seda Yavuz

(Bilim ve Gelecek Dergisi, S.168, Şubat 2018)

Kaynakça:

M.Bahtin, Karnavaldan Romana, Çev. Cem Soydemir, Ayrıntı Yay. İstanbul, 2017.

H.Bergson, Gülme, Çev. Yaşar Avunç, Ayrıntı Yay., İstanbul, 2011.

A.Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2015.

İsmail Yardımcı, Mizah Kavramı ve Sanattaki Yeri, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/202399 (Çevirimiçi Ocak 2018)

 

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu