Kültür-Sanat

İnsan arada kalandır

İnsanlığın yeni tanımı: İnsan arada kalandır…

Felsefe kelime olarak yunanca, “seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamına gelen ‘phileo’ ve bilgi, bilgelik anlamına gelen ‘sophia’ sözcüklerinden türeyen terimin işaret ettiği entellektüel faaliyet ve disiplin” olarak tanımlanıyor. Bu tanımın kökeninden de anlaşılacağı gibi çok eski zamanlardan beri insanların doğruya ulaşmak için yardım aldığı ve belki de bu sebeple bizim tarafımızca, felsefe yapmanın ‘eski’ insanlara özgü bir kavram olduğu anlaşılmaktadır. Kitaplarda, dergilerde, sosyal medyada ve hayatın bir çok alanında alıntı yapılan ve özlü söz niteliğinde paylaşılan fikirler, geçmiş yüzyıllarda yaşamış düşünürlere aittir. Onların görüşlerinin anlaşılabilmesi ve doğruluk kazanması için söylenen sözlerin, ortaya atılan fikirlerin söylendiği dönemde yerini bulmadığı, ancak üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra gerektiği gibi anlaşıldığı ve değer kazandığı görülmektedir.

21. Yüzyılın ilk çeyreğini yaşadığımız şu dönemde izleyici olarak katıldığım bir felsefe panelinde bugünün koşullarında yeni bir ‘insan’ tanımı yapıldığına tanık oldum. “İnsan arada kalandır” deniliyordu. Peki ne demekti bu? İnsanın bireysel olan düşünce ve isteklerinin toplumun genel işleyişi ve kuralları ile çeliştiği ve bu sebeple ‘insanların kendileri ile toplum arasında kaldığından’ söz ediliyordu. İnsan ile aile, insan ile ilişkiler, insan ile siyaset, insan ile eğitim aklımıza gelebilecek her türlü arada kalmışlık halinden bahsetmek mümkün. Elbetteki bu tanımın dışında da insan için farklı tanımlar yapılıyordur ve yapılacaktır. Ancak bu tanım üzerinden gidersek insanın kendi yarattığı değerler ile kendisi arasında kaldığı gibi çok ilginç bir sonuca varıyoruz.

Bunu daha iyi açıklamak için herkesin basitçe kendi yaşamlarından yola çıkarak verebileceği yüzlerce örnek vardır. Benim örneğim ise adına ‘sistem’ dediğimiz aslında tamamen soyut bir kavram olan ama üstüne yüklediğimiz anlam ve değer ile tüm hayatımızı kontrol altında tutan bir kavram üzerine. Alt sistemlerle belki ‘arada kalmamıza’ rağmen hala ‘mücadele’ verebiliyor olsak da, ’sistem’ genel anlamı ile her geçen gün insanların ‘arada kaldığı’ alanı daha da daraltıyor ve insanların hiçlikten meydana getirdiği bu ‘sistem’ yine insanlık tarafından insanlığı yok edecek noktaya getiriliyor. Günümüz insanı ‘doğru’ olan ile ‘doğru olduğu dayatılan’ arasından sıyrılamazsa gelecek yüzyılın insan tanımı daha da umutsuz olacaktır.

Eski Yunan’da olduğu gibi meydanlarda konuşan filozoflar bugün belki olmasa bile teknolojinin ilerlemesi ve internet kullanımıyla hepimiz fikirlerimizi ‘arada’ bir söyleyebilen güncel filozoflardan olabildik. Buradaki asıl soru(n) sanırım şu; felsefenin gerektirdiği şekilde bilgiyi seviyor muyuz, peşinden koşuyor muyuz, onu arıyor muyuz? Yoksa ‘aradan’ bir filozof çıksın doğru bir şeyler söylesin biz de onun bilgeliğini paylaşarak bilge biri gibi görünelim diye bekliyor muyuz?

Seyhan Başkaya

Sözü geçen panel 35. İstanbul Kitap Fuarı’nda gerçekleşen “Felsefe ve İnsanlık / Humanity and Philosophy” panelidir.
Konuşmacılar : Wilhelm Schmid, Betül Çotuksöken

Dünyalılar (www.dunyalilar.org)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu