Yaşam

İnsan Kazandıkça Değil, Kaybettikçe Olgunlaşır

Başkalarının hatalarını üstleniriz sık sık, sanki hata, yanlış yapan bizmişiz gibi bir de eziliriz hatasını üstlendiğimiz kişinin karşısında. Oysa kendi hatasının, yanlışının yükünü taşıyamayan ve onu başkalarına yükleyen kişi zayıf bir kişiliktir ve ilk rüzgârda eğilir, kırık bir biçimde sürdürür hayatını düştüğü yerde.

Brezilya’da bir söz vardır, șöyle derler: ‘Quem vai pagar o pato (Kim ödeyecek: Ördek).’ Bu, herhangi bir olayda hatanın, yanlıșın bedelini masum olan kișinin ödediği anlarda kullanılan bir deyimdir.

İkili ilișkileri sağlıklı bir biçimde yürütmek, domine etmek zordur. Çünkü ikili ilișkiler yașayan organizmalardır ve her gün yeniden değișir, biçimlenirler. Bazen ilișkide olduğumuz bir insan bize karșı bir hata, yanlıș yapar. Aradan bir zaman geçer, o kișinin hatasını affederiz. Ancak bir de bakarız ki, hatayı yanlıșı yapan insan bize karșı bir tavır içine girmiș. Sanki hatayı yapan bizmișiz gibi, neredeyse özür dileme durumuna düșeriz.

Birisinin hatasını üstlendiğinizde, o kişinin kendisini aklamasına değil de, o hatayı yeniden yapmasına ortam hazırlarız. İnsanlara yardımcı olmak ile onların hatalarını üstlenmek farklı şeylerdir. İnsanlar kendi hatalarıyla, kendileri yüzleşmek durumundadır. Ama hatalarıyla yüzleşmelerinde belki yardımcı olunabilir.

Çoğunlukla bir ilişki çıkar üzerine kurulduysa, o ilişki sürekli tehdit altındadır.

Eğer senden hiçbir çıkarı olmadan elli kişi sana saygı duyuyorsa, gittiğin yol doğrudur. Ancak yine senden en küçük bir çıkarı olmadan, sana gerçekten saygı duyan beş kişinin adını alt alta yazamıyorsan, o hayat yaşamaya da değmez.

***

İnsanların çoğu kendisini kurnaz sanır. Seni kolaylıkla kandırdıklarını ve istedikleri zaman bunu yeniden yapabileceklerini düşünürler. Veren, haksızlığa uğrayan sen olduğun halde, onlar haksızken zeytinyağı gibi birden üste çıkıverir ve haklı olduklarını düşünürler. Neden öyle bir haksızlık yaptıkları sorulduğunda hemen, “Ama o da…” diye başlayan cümlelerle bitmez tükenmez bir şekilde seni suçlamaya devam ederler. Sen ise çoktan her şeyin farkındasındır. Dudaklarına belli belirsiz acı bir gülümseme oturur, kendini haklı bile çıkarmaya çalışmaz, yürüyüp gidersin.

“Bir dişi köpek ha doğurdu ha doğuracak. Bir yer arıyormuş yükünü boşaltacak. Yalvar yakar bir ahbabını razı etmiş kulübesini ona bırakmaya birkaç gün. Ve atmış kapağı içine hemen. Günler sonra ahbabı gelmiş kapıya. Köpek aman ne olur demiş iki hafta daha kalayım burada. Yavrular daha zor duruyor ayakta. Uzatmayalım, bu istediği de olmuş. İki hafta sonunda ahbabı yeter gayrı demiş özledim artık evimi, odamı, yatağımı. Bu sefer dişlerini göstermez mi köpek. Çıkarım demiş çıkarabilirsen eğer, içerideki aslanlarımla beraber. Yavrular çoktan çıkmış meğer yavruluktan.”[1]

İnsanlar aslında çoğu zaman haksızlık yapanın kendileri olduğunu bilirler. Ancak haksızlık yapan birisi olarak yaşayamayacaklarından binbir türlü gerekçelerle içinde bulundukları durumun felsefesini yapar ve kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Çoğu zaman da bunu başarır ve kendilerini rahatlatıp işin içinden sıyrılıverirler.

Jamais Vu [2] ilişkiler yaşıyoruz. Birbirimizi hiçbir zaman gerçek anlamda tanıyamıyoruz. Her zaman sanki ilk kez karşılaşan iki yabancı gibiyiz. Daha da acı olan kendimizle olan ilişkimiz de böyle. Kendimize de yabancıyız. İçimizdeki hava dolu boşluğu, kendimiz sanıyoruz. Bir yerinden küçücük delinmiş bir balon gibi yavaş yavaş içimizdeki hava açığa çıkıyor, sönüyoruz.

Sonunda genellikle bu tür ilişkiler biter. Haksızlığı yapan ‘vicdanını rahatlatmış’, haksızlığa uğrayan ise yürüyüp uzaklaşmıştır.

Yazar T.S. Eliot’un dediği gibi, “Öyle anlar olur ki, hiçbir şey olmamış gibi gülümser ve yoluna devam eder insan. Buna pes etmek değil, olgunlaşmak denir.”

Kaybetmek de bazen kazanmaktır. İnsan aslında kazandıkça değil, kaybettikçe olgunlaşır.

 

 

Erol Anar

Nisan 2017

Paraná-Brezilya

 

[1] La Fontaine: “Bütün Masallar”, Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu, Cem Yayınevi, 1984, İstanbul, s. 73.

[2] Deja vu’nun zıddıdır. Yaşanan bir durumun, tamamen yabancı geldiği, sanki hiç yaşanmamış gibi hissedildiği bir bellek yanılması.

 

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu