Başka Dünya

İnsanlığa Sesleniş

Sana Gelirken… /ya da Sana Gelmeseydim Yok Olurdum.

Öğreniyorum sade bir insan olduğunu. Hiçbir unvanını, hiçbir mülkiyetini eklemeden varlığının yanına, yalınca algılıyorum seni. Yolda seninle karşılaşıyorum sürekli. Ve sayende büyüyor kocaman bir hayatım oluyor. Hani seviyordum seni hani ondan düşmüştüm ya yollara o sevgi de büyüyor bende. Düşünsene birincil, ikincil demeden ihtiyaçlarım küçülüyor hayatım büyürken garip değil mi?

humanity_insanlık_afrika

Benziyoruz ya da benzemiyoruz, benzerliğimiz üzerinden hak tanıyıp farklılıklarımızı yok sayamam. Seni genellik algımın bir parçası haline getirip diğerleriyle aynılaştıramam ya da soyutlayamam. Sana ayna tutamam ya da her durumda bunu senden bekleyemem. Senin seçeneklerini tahmin edebilirim ama kararlarında en çok neyin etkili olduğunu bilemem. O kadar uzaksın ki bana bir saniye önce arka bahçende gezindiğini bilemem. Onca özelliğin arasında seni standardize etmem aptallığım olur ya da kolaycı beynimin düzen tutkusu. Ama sana yaklaşabilirim seni seviyorum çünkü kim olduğunu bile bilmezken. Hem; ben, kendim, bana gibi cümleleri kuramıyorum sensiz. Seninle karşılaştırmadan tepkilerimi, kendimi de anlayamıyorum. Eksik falan değil yokum sensiz. Ama sana dolayısıyla kendime ulaşmanın iki yöntemini sıkı sıkı elimde tutuyorum. Sanat ve felsefe.

Sana doğru yoldayken tek bir şey var beni yolda tutan ve umut yüklü olan: İnsan hakları.

Ama şu emperyalist oyunlara etiket olanından değil elbet, savaşmaya değil sevmeye geliyorum seni ben. Öğreniyorum sade bir insan olduğunu. Hiçbir unvanını, hiçbir mülkiyetini eklemeden varlığının yanına, yalınca algılıyorum seni. Yolda seninle karşılaşıyorum sürekli. Ve sayende büyüyor kocaman bir hayatım oluyor. Hani seviyordum seni hani ondan düşmüştüm ya yollara o sevgi de büyüyor bende. Düşünsene birincil, ikincil demeden ihtiyaçlarım küçülüyor hayatım büyürken garip değil mi?

Sen özgürsün ve sen bu kadar özgürken ben eşit olduğumuzu bilerek umutlanıyorum. Çelişkili sayılmaz aslında. Özgürken eşit, eşitken özgür olmayı anlayabilirdik bizi sığlığa hapsetmeseydi kapitalizm. Sadece hakkımız olan, beni de seni de özgür ve eşit kılar. “Haklara sahip olma hakkı” (Hannah Arendt) kalkanını kuşandım yoldaki tüm ‘sen’lere karşı. Beni bireyselliğim içinde anlamasını istediğim ve koruyan sevgili kalkanımın, seni benden de koruyacağını bilmek ne umutlu şey.

Seni yargılamak ya da affetmek için kullandığım bir doğa kategorisini yeni yok ettim. Her çıkmazımda geri dönüşüm çöplüğünden çıkarıp erkeklerin doğası, Asyalıların doğası diyemem artık. Eğer dersem mi, biliyorum yok olurum. Ama yok olma korkusu değil benimki biliyorum hep korkular araç oldu bugüne kadar öğrendiklerime. Korkuyla silik silik yazdım, korkuyla kesik kesik konuştum, korkuyla eksik eksik yaşadım. O korku imparatorluğunda az kalsın yok oluyordum en kötüsü seni kaybediyordum. Ve tüm izlerini varoluşumun.

Suçlarımın farkındayım, seni bahane edemem hani şu kutsalın çok gerisindeki egomu rahatlatmak için. Suçlu değilsin ben de günahkâr değilim. Hayatta bahane yok benzeri mutlak sözcükler çoktan silindi belleğimde ya da yaptım oldu demek sana gelirken yürüdüğüm yola ihanet olur. Sorumluyum tüm insanlık tarihinden ama hatalarım seçeneklerimdi seçtim diyebiliyorum özetle. Böyle başlamak iyi gelecek hepimize. İnsanlık diye kalıplamadım; ben, sana geliyorum.  Mutlak doğrularla şişen insanlık balonu söndü çoktan, yaşadığımız o kanatan gerçeklerle.

Hey sen! Beni böyle bekle lütfen. Ben; yeni dünyanın, yeni aktörüyüm. Göçmen, eşcinsel, kadın, çocuk, engelli, dindar, ateist, dinsel ya da dilsel azınlık. Kesinlikle konuşmalıyız.

Hediye Çınar Ekinci

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu