Kültür-Sanat

Kim Bu Tutunamayanlar?

Şu acımasız, iki yüzlü dünyada iyi ki tutunamayanlar var. Dünya, onların yüzü suyu hürmetine hala az da olsa koruyor onurunu.tutunamayan

Son yılarda ‘’tutunamamak’’ ve ‘’ tutunamayanlar’’ dillerden düşmez, çok sık kullanılır oldu. Düşünüyorum da bu sözcüklerin bu kadar sık kullanılmasının sebeb-i hikmeti neydi? Kimi sözcüklerin sık kullanılır olması dönemsel miydi; yoksa her dönem kendi dilini mi üretiyordu? Hayatın gitgide karmaşıklaşması, insanın kendi iç dünyasına yönelmesinin  sonucu muydu bu sözcüklerin bu kadar sık kullanılmasının nedeni? Yoksa hızlı kentleşme, kapalı toplumdan açık topluma geçiş, Türkiye’nin yaşadığı hızlı değişim,iletişimin hayatımızı alt üst etmesinin şaşkınlığı  ya da insanımızın bu hız çağında tökezlemesi mi yeni kelimeleri hayatımıza dahil ediyordu?

Sorular çoğaltılabilir. Soruların çokluğu veya azlığı şu ‘’tutunamamak’’ı açıklamaya yeter mi bilemiyorum. Meselenin özüne baktığımızda tutunamamak moderniteyle ortaya çıkmış bir kavram ve bu bir yaşam biçimine tekabül ediyor. Modernitenin insanı yalnızlaştıran, insanın kendine yönelmesini sağlayan ve kendi derin dünyasına kapanmasının bir tezahürü.

Türkiye, bu kavramla ilk olarak Oğuz Atay’ın 1970’te kaleme aldığı Tutunamayanlar romanıyla tanışır. Ama 70’li yılların yaşam biçimi, üretim ilişkileri,tüketim alışkanlıkları bu tutunamama halini anlamaya yeterince imkan tanımaz. Dahası Tutunamayanlar o günlerde basılacak yayınevi bulamaz, bir yıl bekledikten sonra o dönemin pek de bilinmeyen bir yayınevi tarafından basılır. Kitap ,basıldığı ilk günden itibaren edebiyat eleştirmenlerince ağır bir eleştiri bombardımanına tutulur. Hatta kimi edebiyat otoriteleri: ’’Adam aklına geleni yazmış!’’ diyebilecek kadar ileri gider. Atay’ın eseri küçümsenir,ciddiye alınmaz.Aradan yıllar geçtikten sonra 80’li yılların sonunda Tutunamayanlar hak ettiği yeri bulmaya başlar. Eleştirmenler, okurlar Tutunamayanlar’ı keşfeder ve eser Türk edebiyatının klasikleri arasında baş sıralarda yer almaya başlar.

Peki,neden böyle olmuştur? Yayımlandığı dönemde basılacak yayınevi bulamayan, eleştirmenlerce ‘’yok hükmünde’’ sayılan  bir eser nasıl oluyor da yıllar sonra klasik mertebesine ulaşıyor? Yazının başında tutunamamak kavramından az da olsa söz edilmişti. Görüne o ki tutunamamak dönemle ilgili bir durum. 1970’li yıllarda tutunamamak topluma yabancı bir kavramken günümüzde sıkça kullanılan ve bir hayat tarzını ifade eder duruma geliyor.

Atay’ın o dönemde anlaşılamaması, eserinin ağır eleştirilere tabi tutulması Türkiye’nin o yıllardaki sanatsal algısıyla ilgili, o günün sosyolojiyle ilgili biraz da. Edebi yönden bakıldığında Tutunamayanlar klasik roman formatının dışında, dönemin ilerisinde bir roman. Postmodern edebiyatın ilk tohumlarını atar bu topraklara Atay; ama anlaşılmaz. Anlaşılması da zordur. Çünkü o dönem edebiyatı, klasik örgüde ilerleyen bir edebiyattır, belirli kalıpları vardır bu edebiyatın ve o kalıpların dışına çıkmış bir eser o günlerde anlaşılamayacak, tu kaka edilecektir.

Eser her ne kadar kurmaca olsa da Atay’ın hayatından derin izler taşır. Kendisini ve çevresini anlatır Atay Tutunamayanlar’da. Bir tutunamayandır kendisi. Keşfedilmesi, anlaşılması yıllar alacaktır. İşte tutunamamak böyle bir şeydir. Döneminde anlaşılmamak, dönemin ilerisinde iddia ve tezlerde bulunmaktır. Bu da yaşanan dönemde dışlanmak, kabul görmemek, takdir edilmemek, yalnızlaştırılmaktır. Çoğu aydının bir kaderidir sanki bu. Günümüz insanı biraz da Atay’ın yaşadığı trajediyi yaşamakta, tutunamamaktadır.

Atay’ın bu tutunamama hali nedir peki? O, bunu yalan söylememek, özü sözü bir olmak, hile hurda bilmemek, işini sağlam ve dürüst yapmak, entrika bilmemek olarak anlatır. Eserine de bu ismi vermesi buradan kaynaklanır. Çünkü Atay da bir tutunamayandır. Anlaşılamamış, hakkı teslim edilmemiştir. Başından geçen şu olay tutunamamak’ın ne olduğunu anlatması bakımından içler acısıdır . ’’Ne yapabilirim? Kitap okumakla, manavın beni aldatmasına engel olamıyorum bir türlü. Manava inanmadığım halde beni aldatıyor namussuz. Ya inandığım dostlarımın beni aldatmasını önlemek; büsbütün imkansız bu.’’

Günümüzde tutunamayanlar aslında Atay’dan farklı değil. Onlar hala anlaşılamayan, yalnız insanlardır. Malzemeden çalmayı, ihaleye fesat karıştırmayı bilmezler. Öğrencisine hak etmediği notu vermez, hiçbir otoriteye boyun eğmez, ruhlarını şeytana satmazlar. Maddiyata pek önem vermez ve ömür boyu yokluk içinde yaşarlar. Bu yüzden de toplum tarafından pek makbul kişiler değillerdir. Dürüsttürler, dürüstlüklerine kimse laf etmez; ama arkalarından tonla laf edilir. ’’Bu zamanda bu kadar da dürüst olunmaz ki canım !’’ sözü arkalarından bir tekerleme gibi söylenir durur ve ne kadar beceriksiz, iş bilmez oldukları ağızlara sakız edilir.Küçümsenir,alaya alınırlar.

Şu acımasız, iki yüzlü dünyada iyi ki tutunamayanlar var. Dünya, onların yüzü suyu hürmetine hala az da olsa koruyor onurunu.

Mehmet Salmanoğlu

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu