Benim özgeçmişimde erik ağaçları vardır bayım; bilmiyorum ne derece ilginizi çeker erik ağaçları? Benim en güzel okullarımdan biridir evimizin küçücük bahçesi ve ben ağaçlardan çok şey öğrendim; ayakta durabilmeyi, enerji yayabilmeyi en hoyrat zamanlarda ve üretebilmeyi ne olursa olsun…
Benim özgeçmişimde ninemle kurduğumuz kırmızı lahana turşuları vardır bayım; bilmiyorum kırmızı lahana turşusu tattınız mı hiç? Benim en güzel kurslarımdan biridir ninemin bilgeliği ve sevecenliği. Yalnızca turşu kurmayı öğrenmedim ninemden; kukla yapmayı, masal anlatmayı çocukların gözlerine bakarak ve o güzelim çocuksulukları evimizden ve kalbimizden eksik etmemeyi öğrendim.
Benim özgeçmişimde anamla gittiğimiz çarşılar ve pazarlar vardır bayım; bilmiyorum AVM`lere midir meyliniz sizin? Benim en güzel seminerlerim anamın incelikleridir. Anam bana bir şey alacağı zaman Selma`ya da alırdı; çamaşır, kazak, oyuncak…Komşumuz Huriye Teyze`nin görme engelli kızıydı Selma, akranımdı. Yoksuldu bizim komşularımız, biz de yoksulduk. Ama anam, “ayrı gayrınız mı var, kardeşsiniz siz” derdi, “hem onların durumu bizden daha kötü” derdi. Belki daha kaliteli bir çamaşır, daha kalın bir kazak, daha pahalı bir oyuncak alacakken bana, Selma`ya da alabilsin diye, parasını ona göre denk getirirdi anam. Komşumuz Huriye Teyze de, yaptığı yemeklerden tattırırdı bize; bazen onların sofrasında yemek yerdik. Ben bölüşmeyi anamdan ve komşularımdan öğrendim bayım; verecek hiçbir şeyim yoksa, bir kaşık çorbam vardır tadabileceğiniz…
Benim özgeçmişimde şemsiye tamircisi Musa Amca`nın, yağmurlu günlerde, elinde bir şemsiyeyle mahalleyi bir aşağı bir yukarı defalarca turlayıp, “şemsiye tamircisii, şemsiyelerinizi tamir edeyim “ diye bıkmadan usanmadan seslenişi vardır bayım; bilmiyorum şemsiye tamirciliğini meslekten sayar mısınız siz? Benim en güzel konferanslarımdan biridir Musa Amca`nın ustalığındaki sabır. Yağmurlu günlerde şemsiye tamircisi, güneşli günlerde radyo tamircisi, yaz kış çaydanlık ve tencere tava tamircisiydi Musa Amca. Bir dükkanı yoktu; derme çatma bir barakada otururdu ve kimin radyosu bozulsa, çaydanlığı pas tutsa tenceresinin kulpu çıksa, gencecik kızmış, ihtiyar kadınmış, hiç fark etmez, Musa Amca`nın barakasına gider, Musa Amca hemen tamir edebilecek durumdaysa, onun yanı başında bekler, çayını içer, iki çift laf ederdi Musa Amca`yla. Ben güveni, dostaneliği, direnmeyi öğrenebilmişsem, Musa Amca`nın da payı büyüktür bunda bayım…
Benim özgeçmişimde, babamın mırıldandığı şarkılar vardır bayım; bilmiyorum özgeçmişime bunu da eklesem sorun olur mu sizin için? Benim vazgeçemediğim hobilerimdendir babamın şarkı söyleyişini anımsamak. Babam ağır işiten, bundan ötürü, konuşurken çoğu zaman ses tonunu ayarlayamayan ve çocukken ben, elektriklerin sıkça kesildiği akşamlarda, pencereden sokağa dalgın dalgın bakarken, bezen mırıldanarak, bazen mırıldandığını düşünüp çağıl çağıl çağlayarak şarkı söyleyen, kederlenendi gaz lambasından odamıza süzülen ışığın yarı aydınlığında. Ben şarkı söyleyen insanları seviyorum bayım; şarkı söyleyen bir insanın sesinin iyi mi kötü mü olduğuna bakmıyorum ben. Şarkı söyleyebilmek ayrı bir içtenlik ve cesaret; şiir okuyabilmek gibi, göğe bakmak gibi…Ben içtenliği ve cesareti yüreciğime serpebildiysem, babamın emeği çoktur bayım…
Gittiğim okulları, yazıldığım kursları, katıldığım seminerleri, izleyicisi olduğum konferansları ve hobilerimi soracaktınız bana; bir sürü gereksiz, yalan dolan, saçma sapan şey anlatmaktansa, size yüreğimin özgeçmişini anlattım bayım.
Ah bayım, kocaman bir yürektir benim özgeçmişim…
Ergür Altan
erguraltan@gmail.com