Yaşam

Küresel Sorunlar ve İnsan

Yine kendi kazdığımız kuyuya düştük. Komşun aç ise bir gün senin bahçendeki domatesleri isteyecektir gerçeğini unuttuk. Onları ezip mutsuz ederek mutlu olabileceğimizi düşündük. Oysa mutsuz olan komşular eninde sonunda bizi de mutsuz edeceklerdi bunu göremedik.

Komşularımız yabani hayattı, ağaçlardı, kuruttuğumuz göllerdi, aç kalan kurtlardı, mahsur kalan kutup ayılarıydı…

Ormanları, önce tarla yapabilmek için kestik, sonra barınmak için. Ama yetmedi.

Evlerimizi büyüttük villa yaptık, kapısına kale surları gibi bahçe duvarları diktik. Buralarda kullandığımız taşlar için büyük taş ocakları yaptık, taş ocakları bölgesinde erozyonlara sebep olup dengeyi alt üst ettik.

Bencilliğimiz ve saldırganlığımız yüzünden, yeryüzündeki tüm varlıkları ve bütün doğayı

KASIRGAkayıtsız şartsız  bizim emrimizdeymişler gibi düşündük, diğer türlerin yaşama alanlarını yok ettik. Sonra da, yaşama alanlarını yok ettiğimiz için aç kalan yabani hayvanları, evlerimize yaklaştılar diye öldürdük. Oysa onlar yalnızca hayatta kalmak istiyorlardı,

“önce yaşadıkları yerleri ellerinden aldık, sonra da yaşamlarını…”

Av partileri düzenledik, öldürdüğümüz hayvanlarla gururlandık, fotoğraf karelerine pozlar verdik, televizyonlarda fon detayı olarak postlarını sergiledik.

Ardı arkası kesilmeyen savaşlar, bombalar, atmosfere yaydığımız kimyasallar, içme sularına karışan fabrika atıkları, kirlenmiş denizler, beslenme noktalarını körelttiğimiz için kuruyan göller…

Hep beraber  yaşadığımız doğayı perişan ettik, iç çekmelerine, ağlamalarına, bize yalvarmasına kulak tıkadık. Kutuplardaki ayıların inlemelerini duyamadık, kuruyan göllerden elini ayağını çeken kuşların yokluğunu fark edemedik, erozyonla denize dökülen binlerce metre küp kurak, ağaçsız topraklar için kılımızı kıpırdatmadık.

İşin üç kağıdını unutmadık ama, yok ettiğimiz ormanlar yerine diktiğimiz ağaçları savunma olarak kullandık. Oysa ormanlık bölgeler yüzlerce yılda oluşur. Köylü uyanıklığıyla birbirimizi kandırmaya çalıştık.

Ve şimdi her şeye rağmen yine de samimi olmayan, zorlama yöntemlerle, perişan ettiğimiz doğal dengeleri yerine getirmek için yapay çözümlerden bahsediyoruz.
Artık bir moda olarak kullanmaya başladığımız  küresel ısınma deyimini, sosyete sohbetlerinde karşı cinsi etkilemek için sarf ediyoruz.

300 beygir gücünde Jeeplerimize  binip yaktıkları yakıt  ve ortaya çıkardıkları karbondioksiti unutup birilerini suçlamayı seçiyoruz. Bir yandan küresel ısınma seminerleri düzenleyip diğer yandan gerçek barış için atılması gereken gerçek adımlardan bahsetmiyoruz bile.

Hadi gelin önce kendi çöplüğümüzden işe başlayalım, sonra en yakınlarımızdan devam edelim ve sonra da dünyaya mesajlar verelim.

Barış için artık küresel duruşlar ve yaklaşımlar geliştirilmelidir.

“Çevreye duyarlı, doğayı tanıyan ve onunla barışık nesiller ancak geleceğe sahip çıkabilirler.”

Bu nesiller ülke yönetimlerinde söz sahibi olmaya başladıklarında  küresel sorunlara gerçekçi, samimi ve kalıcı yaklaşımlar söz konusu olabilir.

Ermenistan’da Nükleer Santral varken bizde olmaması bir şey değiştirmez. Irak’ta yaşanan savaşı bütün dünya hissetmelidir. Bodrum veya Yunanistan’da  yanan ormanların acısı herkesin yüreğinde iz  bırakmalıdır.

AYILAR2

Bindiğimiz dalı kestik, bugün başlasak bile yüzyıllar boyunca yarattığımız tahribatı onarma şansımız yok, ama bir yerlerden başlamamız gerektiği de ortada.

Bu dünya hepimize ait ve ancak el ele verebilirsek yaşanabilir bir halde tutabiliriz.

“Dünya vatandaşı olamazsak maalesef savaşmak için bile nedenimiz kalmayacak.”

Deniz KARTAL

Dünyalılar

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu