Yaşam

Kutsanacak Tek Şeydir Aşk

Aşkla delilik arasındaki bağı bilmeyen, çözememiş olan yoktur herhalde. Aşk kısa bir delilik, delilik uzun bir aşk halidir.

Aşk halinde yaptıklarını kim “normal” hayatta devam ettirebilir. Normalde her gün yaptığı, yapmak zorunda kaldığı şeyler kimin aşk halinde geçerliliğini korur? Her daim yürünen yol aynı yol mudur aşıkken? Bir müziği dinlerken her nota on değişik ses çıkarmaz mı artık. Severken, akıl yerini kalbe bile bırakır da, aşıkken yerini asla terk etmez aslında. Akıl aşk halinde kendine karşı savaşır. Aklın bedene, bedenin akla söz geçiremediği aşk hâli yorucudur. Aşk hâli bu yüzden geçici olmak zorundadır, bu yüzden yerini yeniden akla ve kalbe terk etmek durumundadır.

Aşk geçici olmalıdır elbette. Yoksa hiçbir beden o ağırlığın altında dayanamayacaktır. Aşk ağırdır. Ve aşk halinin ağırlığını ömrünün sonuna kadar taşıyabilecek tek beden bir delinin bedenidir. Belki de Tanrı sevmeyi ortadan kaldırsaydı ve yerine yalnızca aşkı koyabilseydi herkesin delireceği bir dünya olacaktı. Güzel olacaktı. Dünya aklın boyunduruğundan, aklın akılsızlığından azade olacaktı.

Çünkü kutsanacak tek şeydir aşk. Varlığı ve birliğine iman edilen, ondan gayrısının küfür olduğudur aşk.

Aşk için delirenlerdendir Camille Claudel de. Çocukluğundan öldüğü güne kadar çamura, taşa ve şekil verilebilecek diğer her şeye şekil verme tutkusu içindeki Camille on dokuz yaşına geldiğinde Fransa’nın ve dünyanın en ünlü heykeltıraşlarından birisi olacak olan Rodin’den ders almaya başlar. Camille güzeldir. Etkileyicidir. Ve ilk gördüğü andan itibaren Rodin’e tutkuyla aşıktır. O dönemde evli olan Rodin’in Camille’le ilişkisi başlar. Ama bu aslında, tek taraflı bir tutku, tek taraflı bir aşktır. Camille’den sonra Rodin en önemli eserlerine imza atar. Ancak sanat tarihçileri bu heykellerin önemli bir kısmının Camille’in etkisiyle yapıldığını hatta bazıları onların Camille’in eserleri sayılabileceğini bile söylemektedir. Camille denese de ondan ayrı kalamaz. Bir keresinde ona şöyle yazar: “Bir kez daha sana kırgınım… Yine o lanet olası akşam yemeklerinde fazla kaçırmışssın, hastalanmışsın.. o lanet olası insanlarınla nefret ettiğim o insanlarınla, zamanını ve sağlığını çalan sana karşılığında hiçbir şey vermeyen o insanlarınla….” Rodin’e büyük bir tutkuyla bağlıdır Camille. Ve aşk denilen hâlin tutkusu olmadan kısa zamanda bir hiç haline geleceğinin de en güzel örneğidir o. Aşk onun için hiçbir şeydir adeta. Tutku ise birilerinin dediği gibi ona “cesetler çiğnetecektir”.  kutsanacak_tek_sey_ask

Rodin’den hamile kalır Camille ama çocuğu bir kazada ölür. Rodin’in başka kadınlara ilişkisi ve ilgisizliği bu olayla birleşince büyük bir travma yaşar Camille. Bu acılı dönemde en önemli eserlerini verir. Bedeni ve aklı artık bu ağırlığı kaldıramaz ve delirir. Bu denli tutku ve aşk ancak bir delinin bedeni ve aklında devam edebilir yolculuğuna. Bir hastaneye kapatılır. Kardeşine yazdığı mektupta der ki: “Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi. Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye, yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü… Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar…Bütün bunlar Rodin şeytanının başının altından çıkıyor… Bu esaretten çok sıkılıyorum…Eve hiç dönemeyecek miyim, Paul?” Eve dönemez Camille. Ailesine yazdığı mektuplara da cevap alamaz. Onu anlayan tek insan, babası ise çoktan ölmüştür.

Bazen insanı tek bir kişi anlar hayatta. O da çoktan göçüp gitmiştir.

“Düşünen Adam” heykelinin sahibi Rodin, Camille’le hiçbir zaman iletişim kurmaz. O bir erkek olarak kendisine “sunulmuş” dünyada adeta keyfine bakmaktadır. Camille Claudel otuz üç yıl akıl hastanesinde kaldıktan sonra ölür. Şu söylediklerini son sözleri saymak için bir çok neden var: “Tanrım, bu kadar yalnız kalmak için ben ne yaptım?..”

Bu sorunun yanıtı aslında basittir. Böylesine büyük bir aşk ve tutku, böylesine erkek bir dünyada yalnızca bir delinin bedeninde barınabilecektir. Ölene kadar.

Ali Murat İrat

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu