Ben Mezopotamya’yım, bin yılların anasıyım
Fırat oğlum, Dicle kızımdır benim.
Onlarca kavim beslemişim ak sütlü mememden
Helal ettiklerim de olmuş, haram dediklerim de
İhanet edilmişim, soyulmuşum
Sıkılmış memelerim, sağılmılşım edepsiz
Sulamışım yine de mahsulleri en kurak zamanlarda
Nice kanlar dökülmüş doğurgan bedenime kendimin bilmişim
Çekmişim damarlarıma dökülen her damlayı ağlamışım
Acımış anne yanım, almışım koynuma kefensiz düşenleri
Ve büyümüş, yaşlanmış, ölümsüzleşmişim vuruldukça coğrafyamın sol yanı
Sümer’im , Akad’ım , Pers’im bilirler beni
Annelik etmişim nice zamanlar
’Med’ öz oğlum kadar çocuğumdu benim
Asi, mağrur, doğu kanlı esmer çocuğum
İskender daha dün büyüdü kucağımda
Nice günahlarını sakladım zulamda
Ve küçülen ne büyükler gömdüm tarihime
Ve tanrılar çil yavrusu asi coğrafyamda
Eyy oğul, boğasın tanrıların zulmünü bir kaşık suyunda
Ben ki her gelen kavme bağrımı açmışım
Ben ki altın beşiğimde medeniyetler uyutmuşum
Ben ki hırpalandıkça tarihler doğurmuşum
Tanrılar doğurup, tanrılar gömmüşüm korkusuz
Eyy beşiğimde büyüttüğüm uygarlık uyan
Kızlarım oğullarım sana emanet
Aç göğsünü, emzir Mezopotamya’nın asi evlatlarını
Yılmaz Yanardağ
www.dunyalilar.org