“Daima, çocukların öldüğü yerlerde
taş ve yıldız
ve bir sürü düş
vatansız kalır.”
Bu satırların yazarı Nelly Leonie Sachs 10 Aralık 1891 yılında Berlinli burjuva bir ailede dünyaya geldi. Sanayici William Sachs ve Margareta Karger Sachs’ın tek çocuğuydu. Leonie’nin ailesi Berlin Yahudi cemaatinin bir parçasıydı fakat dindar değildi. Nelly Leonie de antisemitizm ile tanışıncaya dek Yahudi kimliğinin farkında olmadı.
Babasının yüksek tesiri sayesinde Sachs müziğe, dansa ve edebiyata küçük yaşlarından itibaren aşkla bağlandı. Önceleri dansçı olmaya heves etse de yazma tutkusu her şeyin önüne geçti. Böylelikle ritim duygusunu dans yerine şiirlerine ve öykülerine aktardı. Yazmaya başladığı dönemde Berlin’de popüler olan Ekspresyonist şiir akımı yerine Romantik Alman yazarların edebiyata yaklaşımlarından etkilendi. Yazar Stefan Zweig, Sachs’ın şiirlerinin basılmasına öncülük etti. 15 yaşındayken Nobel Ödüllü İsveçli yazar Selma Lagerlöf’ün Gösta Berling isimli kitabını okuması ve kitaptan çok etkilenmesi hayatına yön verecek bir dizi olaya neden olmuştur. Kastım tahayyülü zor olaylardır zira şairimizin toplama kampının eşiğinden kurtulup, İsveç’te geçecek sürgün hayatını o yaşlarda aklının ucuna bile getirmiş olmadığına hiç şüphe yok.
Nelly Leonie’nin 17- 18 yaşlarındayken Yahudi olmayan bir adama aşık olduğu fakat bu aşkın mutsuz sonlanmasıyla derin bir depresyona girdiği anlatılır. Daha sonra İkinci Dünya Savaşı’nda antifaşist bir direnişçiye aşık olur Nelly.
Ama direnişçi, Nazilerce yakalanmış ve sorgulama sırasında işkence ile öldürülmüştür. Bu dönemde Sachs da Gestapo tarafından sorgulanmıştır. Zaten pek çok yakınının kaybına şahit olan Sachs bu travmayı da yaşayınca bir müddet konuşma yetisini kaybetmiştir. Bu dönemi olduğu gibi şiirlerine taşımıştır, pek çok şiiri Holokost’un yakıcılığı ile örülmüştür.
Çok sevdiği yazar Selma Lagerlöf ile uzun yıllar mektuplaşması ve onunla kurduğu dostluk sayesinde 1940’da annesi Margareta’yı da yanına alarak Almanya’dan kaçmayı başarabilmiştir. Lakin idolü ile yakından tanışmaya yetecek zaman olmamıştır; çünkü Sachs İsveç’e vardığında Selma Lagerlöf hayattan ayrılmıştır. Leonie İsveç’e varmıştır, artık kurtarılanlardandır. Ama karanlıktan çıkmak onun için kolay değildir, güneşi görememektedir.
“BİZ KURTARILANLAR “ şiirinde şöyle yazmıştır:
“Biz kurtarılanlar,
Korkunun kurtçukları bizi kemirmekte hâlâ,
Yıldızımız toza gömülü.
Dileğimize gelince:
Güneşinizi gösterin bize usulca.
Götürün bizi, uygun adım, bir yıldızdan öbürüne.
Öğretin bize, yaşamı yeniden.”
Almanya’dayken Hristiyan mistisizmine ilgi duymuştur Sachs, 1921’de yayımlanan kitabı Efsaneler ve Masallar bu ilgiden izler taşır. İsveç’teki sürgün hayatında ise Kabbala öğretisini araştırmıştır. Martin Buber’in Hasidik hikayeleri onu derinden etkilemiştir, bunun dışında Gershom Scholem’in çalışmalarına da hayran olmuştur.
“İmgeler, eğretilemeler benim yaralarım, ölüm ustam oldu benim. Hayatta kalmak için yazdım.” diyen Nelly Sachs şiirlerini Almanca yazmıştır. Sonradan öğrendiği İsveççe’ye Almancadan pek çok eser kazandırmıştır. Şiirlerinde “ölüm” , “doğum”, “karanlık”, “kaçış”, “mültecilerin kaderi”, “Holokost”, “korkuya rağmen hayatta kalma, “çocuklar” ve “inanç” gibi temaları bize lirik ağıtların sarsıcılığı ile aktarır. Onun şiirleri geceleri ağlayan çocuklar gibidir, ölüme imlenen çocuklar gibi. Uykuya geçit vermeyen sızılar gibi. Ve “ bebeler ana sütü yerine korku emiyor.” der varlığın en masum halini ölüm rüzgârlarına bırakanları anlatırken.
“YAZA GİRERKEN ay imler gönderdiğinde” şiiri iç yakan bir hesap sorma biçimidir:
“Sen dünya, bu oyunların devamını nasıl getireceksin
nasıl kandıracaksın zamanı-
dünya, bebeleri çırpınan kelebekler gibi
alevlere attılar-
ve toprağın senin çürük elma gibi
atılmadı dehşetle açılan uçuruma-
Güneşle ay devam ettiler yürümeye-
onlar ki bir şeycikler görmemiş olan iki şaşı şahit.”
Sachs’ın şiirlerinde vazgeçemediği kelime nedir diye sorsalar hemen “yıldızlar” diye cevaplarım. Yıldızlar kâh tozlanır, kâh ölür, kâh uzaklığa esir düşer, kâh ışığı sızdırır. Öyle ya da böyle pek çok şiirinde yıldızlar karşılar bizi. Belki de ortasında Jude yazan yıldızların yarasını gökyüzüne taşımak istemiştir.
1966 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığı zaman Yahudi halkının trajedisini şiirlerinde dile getirdiğini belirtmişti Nelly Sachs. Bunca çekilmiş acıya rağmen barıştan vazgeçmeyen bir şairdi. Cevat Çapan’dan alıntılayacak olursam “Ancak bu şiirlerde çekilmiş bütün acılara karşın bir kin ve nefret, bir öç alma duygusuna rastlayamazsınız.” Yani Nelly Sachs barışa ve geleceğe olan inancını yitirmemeyi tercih etmiştir. “YERYÜZÜ HALKLARI” şiirinde şöyle seslenir:
“Yeryüzü halkları,
tarumar etmeyesiniz sözcük evrenini,
kesmeyesiniz nefret bıçaklarıyla
heceyi, ki solukla birdir onun doğumu.
Yeryüzü halkları,
yaşam dendiğinde ölüm-
beşik dendiğinde kan bilmeyesiniz sakın- “
1940’dan sonra hayatının kalan kısmını İsveç’te geçirdi, vatanı Almanya’ya geri dönme fikri ile hiçbir zaman yüzleşemedi. Yaşadığı travmalar sonucu birkaç kez klinikte tedavi gören Nelly Sachs şiirleri ve yıldızlarıyla gökyüzünün şairi oldu ve kardeşim kadar seviyorum dediği yakın dostu şair Paul Celan gibi 1970 yılında hayata veda etti.
Melike Karaosmanoğlu
ÖZET KAYNAKÇA:
Nelly Sachs, Hala Gece Yarısı Bu Yıldızda Seçme Şiirler, Can Yayınları, İstanbul, 2012.
Kirsten Krick-Aigner, Nelly Leonie Sachs 1891-1970, Jewish Women’s Archivehttp://jwa.org/encyclopedia/article/sachs-nelly-leonie,
Who Was Nelly Sachs? https://nellysachsenglish.wordpress.com/who-was-nelly-sachs/
Nelly Sachs Essay (Vol.98) http://www.enotes.com/topics/nelly-sachs/critical-essays/sachs-nelly-vol-98
Bu yazı daha önce avlaremoz.com’ da yayınlanmıştır.