Yaşam

Nereden Çıktı Bu Bölüşme…

Yaşadığımız toplumda para, verme ve bölüşmenin tarihteki bütün biçimlerini hemen hemen sildi. Ayakkabı, başlangıçta satıcının özel mülkiyetidir, para verip alırsınız. Köprü, kamu mülkiyetidir, para verip geçersiniz. Oysa para, insan tarihinde yeni sayılabilir bir olgu.390662_369254249851759_503491735_n

Her toplum bölüşme ve verme ilişkileriyle örgütleniyorsa, ilk toplum bunun ilk örneğini vermiş oluyor. Bu ilk bölüşme biçimi ne olabilir ve bugünlere kadar taşınan bir mirası var mıdır?

Hayvanlardan yardım istesek acaba ne gibi bir fikir edilebileceğiz?

Doğrusu kendimizi maymundan çok, ona göre daha az zeki olmasına rağmen aslana benzetiriz.

Aslanların avları çoğu zaman onlardan daha büyük ve hızlıdır.  Bu yüzden birlikte hareket etmeli ve kurnaz olmalıdırlar. Kuşatır ve saldırırlar. Bizdekinin tersine, avcılar dişidir. Erkek aslan, iriliğinin bedelini hantallığıyla ve kolay fark edilebilirliğiyle öder, avlanamaz.

Av, başarıldığında olan şudur: Dişiden ortalama dörtte bir iri cüsseleriyle ve birbirleriyle dayanışır bir edayla erkekler gelir, ava katılmayışlarını hiç umursamadan yemeye koyulurlar. Yavrular, erkek ve dişiler birlikte üşüşseler de önce erkekler, sonra dişiler, en son yavrular doyar. Bir farklılığımız da şu erkek aslan ortalıkta yoksa, dişiler birlikte yemek için onu beklemezler. Sanırım pek cazip bulmadınız. Zor kullanmak, empati yoksunluğunun göstergesidir. Aslanların dünyasında pençe ve diş konuşur. Eğer buna bir bölüşme biçimi diyeceksek, zora dayalı bir bölüşmedir ve kuvvetli olan, üretenin ürettiğine kısmen el koyar.

sempanzemaymunu-1

İyisi mi, biz şu sevimli, duygulu, zeki  şempanzeye bir bakalım.

Şempanze erkeği de insan erkeği gibi avcıdır, avın çoğunu o avlar. Diyetinin küçük bir oranını oluştursa da, dişiler de et sever. Sadece ortalama onda bir daha ufaktır ama yavrusunu bırakıp av süremediği için olsa gerek, dişi erkekten et bekler. Bu da dişiyle erkek arasında bir alma verme ilişkisini gerektirir.

Ünlü etolog Franz de Waal, erkeklerle dişiler arasında olduğu kadar hemcins yetişkinler arasında da yardımlaşma ve paylaşma pratiği görüldüğünü anlatıyor. Bu yönüyle şempanzeler, primatlar arasında bile istisnadır. Cimri bireyler, grup üyelerinden çok daha fazla saldırgan muamele görürler. Bununla birlikte, güce dayalı bir sistem yoktur. Statü üstünlüğü asıl olarak yaşla belirlenir ve özellikle erkekler arasında dövüş yerine koalisyonla gerçekleştirilir. Yiyecek vermelerin çoğu etle ilgilidir, hatta dişinin varlığı avlanmayı kışkırtır. Ama genel olarak şempanzeler alıp verme ilişkilerinde, bir tür “sev beni seveyim seni” siyaseti uygular. Bitleri ayıklama, kaşıma, temizleme, kısaca bakım, karşılığını yiyecekle verme olasılığını arttırırken yiyecek verme, verilene bakım yapma olasılığını düşürür. Yani, aldıklarının ve geri verdiklerinin bilincindedirler. Bununla birlikte, yiyecek sunumuna karşı dostça yaklaştığını ve geri vermeyi anladığını söylemesine rağmen, de Waal, “şempanzenin, bir başkasına kendiliğinden yiyecek vermesi epeyce enderdir” yazıyor .

Bize dönersek, 2 milyon yıl öncesinde, Homo habilis’in, yiyeceğini bölüştüğüne, yardımlaştığına ilişkin kanıtlar var. Ama tüm gelgeç verme ve bölüşme biçimlerinin kalıcılaşmasıyla toplumun kurulması, yetişkin ve zinde bir bireyin varoluş koşulunun dolaysızca başka bir yetişkin bireyin varoluşuna bağımlı olmasını gerektirir. Buysa ancak emek bölümüyle olanaklıdır.

İlk emek bölümü, kadının derleyici, erkeğin avcı olarak farklı emek alanlarına ayrışmasıdır. Böylece yavrunun anaya, güçsüzün başkalarına bağımlığının ötesinde, kadının erkeğin avladıklarına, erkeğin kadının derlediklerine bağımlı kaldığı bir süreç başlar. Bu süreç aynı zamanda, avcı veya derleyici olacak çocuğun yetiştirilmesinde görev ve yükümlülüklerinin kadın ve erkek arasında paylaşılmasını getirir. Erkek, özellikle oğlan çocuğun yetişmesinde, doğrudan ve sürekli rol alarak “babalığa” adım atmış olur. Artık her erkeğin en az bir kadına, her kadının en az bir erkeğe yaşamsal bir ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, yeni bir bölüşmeye, cinsel arzu nesnesi olarak erkek ve kadının, hemcinsler arasında bölüşülmesine götürür. İşte ilk aile biçimi, bu bölüşmenin olası yollarından birinin sonucudur. İlk toplum, ilk ailedir.

Toplum, gerçekten böyle mi kuruldu? Bütün bu iktisadi görüntüsüne rağmen, sıkı bağlar, kuvvetli duyguları, en başta empati yeteneğini, kendini karşındakinde, karşındakini kendinde duyabilme yeteneğini gerektiriyor. Bolluğu olduğu kadar açlığı da paylaştıracak acıma, merhamet, sevgi duygularını gerektiriyor.

Turnbull

Colin Turnbull, Afrika uzmanı bir antropolog. Dağ İnsanları adlı kitabında, Kuzeydoğu Uganda’da, verimsiz bir arazide tarım yapmaya zorlanan derleyici avcı Lk halkının, üç yaşından sonra çocuklarına bakmadıklarını, yaşlıları öylece ölüme terk ettiklerini, insanların yiyeceklerini paylaşmamak için evlerinden uzaklaştıklarını, birbirlerinin felaketine kayıtsız kalmak bile şöyle dursun, neşelendiklerini anlatıyor. “Sevgisiz” insanlar olduklarını,”sadece kendi çıkarlarını” düşündüklerini söylüyor ve soruyor:

“Bizim toplumumuzdan çok mu farklı bu?”

Bazen bir soruyu sormak, cevabını verebilmekten çok daha önemlidir…

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu