Ekolojik Üreticiler Derneği Başkanı Levent Gürsel Alev son dönemin en popüler tabiri organik gıdalar ile ilgili aklımıza takılan sorulara açıklık getirdi. Üzerinde organik yazan ürünler aslında ne kadar organik? Neye nasıl güveneceğiz? Organik tarım için yerine getirilmesi gereken süreçler nelerdir? Organik gıdaların besin değerleri daha mı yüksek ? İşte tüm bu soruların cevapları…
– Organik kelimesi yükselen trend haline gelmiş durumda. Herşeyin başında görüyoruz artık. Hatta kıyafetlerde bile görüyoruz. Lakin kafalar karışık durumda. İnsanlarda ciddi bir güvensizlik de var. Nedir peki bu organik yiyecek? Anlamı nedir?
Sanki üç soruya yanıt verecekmişim gibi hissettim kendimi. Bir tanesi toplumda zaten bildiğiniz gibi bir güvensizlik durumu var. Sadece konumuzla ilgil değil, kurumlara vesaire bir çok şeye genel bir güvensizlik var. Bu toplumdaki aslında psişik bir ortam. Organik gıdanın tam tanımı şu kuşkusuz; biz ekolojik veya biyolojik kavramlarını da kullanıyoruz ama Türkiye’de yaygın olarak ekolojik veya organik olarak tanımlanıyor. Çok basit anlatımıyla tohumdan tüketiciye ulaşan son sürece kadar hava iklim gibi tüm ekolojik değerlere uyumlu, sentetik her hangi bir kimyasal girdinin kullanılmadığı, gerek insan sağlığına gerek çevre sağlığına, toprağa suya geçtiğinde organik dahi olsa zararlı atık bırakmayan bir üretim şeklidir.
– Şöyle bir yanlış anlaşılma oluyor genelde. Endüstriyel üretim olmayan yani büyük çiftlikler tarafından üretilmemiş, hani köy tavuğu, köy yumurtası köy pazarları, tüm bunlar da organik olarak tanımlanıyor. Yani küçük üreticinin köylerde ürettiği bir takım ürünlere de biz organik, ekolojik ya da biyolojik ürün diyebilir miyiz?
Diyemeyiz ama şunu söylemek gerekir; kuşkusuz aslında ekolojik tarım endüstriyel tarım öncesi dönemde tıpkı sizin tanımladığınız gibi küçük çiftçilerin geleneksel metotlarıyla ürettiği, üretim metodolojisinin aslında bugün günümüzde bazı kurallara, standartlara ve kontrole bağlı hale gelmiş şekli. Dolayısıyla küçük çiftçilerin ürettiği köylü tarım diye tanımladığımız tarım şekli de bize yakın bir üretim şeklidir ama burada önemli olan bir izlenebilirlik söz konusu olmadığı için yani o köylü üretimini yaparken sentetik kimyasal veya ilaç kullandı mı kullanmadı mı bütün bunlar çok önemli. Böyle üreten köylüler de var biliyoruz. Genelde dağ köyleri veya kendine yetecek kadar ya da köy pazarına çıkacak kadar üretim yapan ve hiç ilaç ya da sentetik girdi kullanmayan üreticiler olduğunu da biliyoruz. Burada sıkıntı izlenemiyor oluşu ve kontrol edilemiyor oluşudur.
– Organik ürünlerin fiyatları da çok yüksek. Fiyatlar neden bu kadar pahalı? Ve düşer mi?
Bu sistemle ilgili bir şey. Herşey de olduğu gibi. Sadece organik gıda ile ilgili değil. Sistem tamamen arz ve talebe dayalı bir sistem bunu hepimiz biliyoruz. Üretim hacmi büyüdükçe ya da talep yükseldikçe arz da ona karşı gelişiyor ve birim maliyetler düşmüş oluyor. Bugün ülkemizde üretilen organik tarım ürününün çok çok büyük bir bölümü, yüzde 98-99 arası gibi ihracata gidiyor. Yüzde 1 veya 2’lik kısmı ancak Türkiye’de iç pazara ya da vatandaşa sunulabiliyor. Talep yükseldikçe daha fazla satın alınabilir gelecek ve fiyatlar kuşkusuz düşecektir. Hatta şunu da söylemek gerekir. Organik ürünün pahalılığının neye göre kıyasladığınızla da ilgili bir şey. Eğer gelir düzeyi düşük bir semtteki sokak pazarında satılan fiyatlar göre mi karşılaştıracaksınız? Ya da bir marketteki fiyatlara göre mi karşılaştıracaksınız veya iyi geliri olan bir semtteki pazar fiyatlarına göre mi karşılaştıracaksınız? Zaman zaman bazı özel manavlarda ve gelir düzeyi yüksek semtteki marketlerde fiyatlar organik ürün fiyatlarında daha pahalı olabiliyor.
– Tohumdan tüketiciye ulaştığı ana kadar dediniz toprak da burada önemli bir nokta değil mi peki?
Tabii kuşkusuz. Gıda üretiminin temeli toprak. Tabii iklim ve su da buna dahil. Bütün bu değerlerin tam olabildiği tarım şekli organiktir. Toprağın belli bir süreç geçirmesi gerekiyor. Genelde 3 yıl gibi bir süreç söz konusu. Organik tarım yaptığınız alanda daha önce konvansiyonel tarım ile üretim yapılmış ise en az 3 sene geçiş süreci olacaktır. Tohum mutlaka organik sertifikalı olacak veya 13 yıldır bu işi benim gibi yapıyorsanız kendi ürettiğiniz tohumla tekrar tohum elde edip o tohumu kullanacaksınız.
– Üretimin kriterleri neler?
Birincisi toprağın temiz ve tam olması. Çünkü toprak bir avucunda milyarlarca canlı organizma ve bazı materyaller barındıran canlı bir mekanizmadır. Bütün bu değerlerin tam olması gereklidir. Zaten kimyasal tarımda kullanılan kimyasalların yarattığı asıl sonuç topraktaki canlı varlığının yok edilmesidir. Genel kabul edilen süreç 3 yıl gibi ama çok az kullanılmış toprağın temizlenmesi belki bundan daha az da sürebilir. İkincisi tabii ki tohum. Organik tohum ilaçsız olmak durumunda. Üçüncüsü kullandığınız suyun analiz edilip her hangi bir zararlı şeyin olmaması veya bunlardan arındırılması. Tüm bu üretim sürecinde de hiçbir kimyasal girdinin kullanılmaması gerekiyor. Paketleme dahil organiğe uyumlu malzemelerin kullanılması gerekiyor.
– Peki ama bunların öyle olduğunu nereden bileceğiz? Marketlerde veya pazarlarda üzerinde her organik yazan gerçekten de organik midir?
Bunun için çok basit bir yöntem var. Organik ürünleri nereden satın alıyor vatandaşlarımız. İstanbul’da 7 tane organik pazar var. Bunlar sadece organik ürünlerin satımı amacıyla kurulmuş pazarlardır. Tüm bu organik pazarlarda güvenle alışveriş yapılabilir çünkü sertifikasının olmasının da ötesinde buralara tüm giriş çıkışlar kayıt altına alınmaktadır. Kaç kilo girdi kaç kilo çıktı bütün bunlar tespit edilip sertifikasyon kuruluşlarına üç iş günü içerisinde bildiriliyor. Bir diğeri, marketlerden alışveriş yapıyor vatandaşlarımız. Burada da organik reyonlar söz konusu. Kuşkusuz büyük marketlerde sıkıntı olmaz ama vatandaş pazardan da olsa marketten de olsa organik gıda alışverişi yapıyorsa mutlaka güncel sertifikasını sormalı ve bu şekilde alışverişini yapmalı. Ama her hangi bir yerde bir semt pazarında veya küçük işletmede bir kağıt üzerine organik yazılmışsa o ürünün organikliği şüphe götürür. Çok popüler bir terim olduğu için esnaf ondan yararlanmak için bu tip şeyler yapıyor ne yazık ki.
– Peki tanımlarken organik bir ürün, diğer organik olmayan üründen daha fazla besin değerine sahiptir veya daha yararlıdır mı diyoruz? Yoksa tanımlıyorken tamamen zararsız, kimyasallardan uzak olduğunu biliyoruz mu diyoruz?
Organik sertifikalı ürün elde ettiğinizde bünyesinde hiçbir şekilde zararlı kimyasal barındırmaz. Bu tartışmasız bir gerçektir. Organik ürünün diğer konvansiyonel ürünlere göre besin değerlerinin daha çok olup olmadığının tartışması hala sürmekte. Bize göre bunun cevabı evet çünkü konvansiyonel tarımda hiçbir zaman topraktaki canlı değerleri, elementler, vitaminleri, fosforları tam yapmış olmuyorsunuz. Bir anlamda toprağı bozuyorsunuz. Organik tarımda toprak tam olduğu için besin değeri ürüne de geçiyor.
Kaynak: http://www.normalisgood.net/
Dünyalılar