“Kederliyim; Anadolu’nun herhangi bir yerindeki Ünzileler, Gülfidanlar, Ayşeler, Kaderler için…Kederliyim; hiçbirimizin masum olmadığını bildiğim için, bakarken gözlerine on iki yaşında evlendirilen bir kız çocuğunun…” Nazım Hikmet Ran
Sene 2015 ve bu topraklarda hala küçük yaşta evlendirilen çocuklar var. Bizim “Çocuk Gelin” dediğimiz şeye dünya “pedofili” diyor.
Dünya sağlık örgütüne göre 18 yaşından küçük her kız “çocuktur.” Dilekçe yazamaz, oy kullanamaz, ehliyet alamaz, ama ülkemizde evlenebilir! Bu nasıl bir düzendir?
Yasadaki çelişkiler bu insanlık suçunu cezasız bırakıyor. Halbuki bu hukuk yasalarında insan ticaretine girer. Yasalar ve mahkemeler bunu “evlilik” kavramıyla hafife alarak insanlık suçu işlemektedir.
Çocuk evliliğinde Gürcistan Avrupa’da 1. sıradayken, hemen ardından Türkiye geliyor.
Türkiye’de 18 yaşın altında evlendirilen kız çocuğu sayısı toplamda 5.5 milyon iken, 12 yaş altındaki çocukların sayısı 181 bindir. Ülkemiz genelinde (Niğde, Afyon, Nevşehir, Van gibi şehirlerde) yapılan her üç evlilikten biri çoçuk yaşta oluyor ve geleneksel toplum yapısı bu durumu normal olarak görüyor.Yani bu ülkenin 181 bin çocuğu anne-baba rızalarıyla bir takım batıl ve çağ dışı düşüncelerle para ya da başka şeyler karşılığında başka ailelere resmen satılıyor; çünkü ataerkil toplumda kız çocuğu “yük” olarak görülüyor. “Bir boğaz eksilsin de, nasıl olursa olsun” mantığıyla hareket ediliyor.
Doğru ya…Kız güçsüzdür, maldır. Konuşamaz, düşünemez, fikir beyan edemez, okuyamaz, kendi ayakları üzerinde duramaz. Neden yapamaz? Çünkü namus denen kavram kız çocuğunun özgürlüğünü kısıtlar. Oysa sübyancı zihniyetler “açılmamış paket” isterler. Aynı şekilde kız çocuklarını pazarlayan babalar sevgili müşterilerine bakire bir mal satmak ister; çünkü onların küçücük beyinlerinde namus budur. Yeterki alınlarının akıyla ve kaç yaşında olduğu mühim olmayan bu pis heriflere temiz ve “el değmemiş” bir mal sunsunlar. Artık kız o adamın malıdır. İster tecavüz eder, ister öldürür ve aile asla karışamaz.
Henüz yeni ergenliğe girmiş, o kanı gördüğünde hıçkıra hıçkıra “ben büyümek istemiyorum” dercesine ağlayan ve çıkan göğüslerinden utandığından kambur yürüyen bir kız çocuğu düşünün. Kalem tutması gereken eller, bebek büyütür;…adım adım aydınlığa gidecek ayaklar pervane, saçlar süpürge olur;…çocuk olmadan ana olur, kız olmadan kadın;…çelik çomak oynayan elleri yemek pişirir;…ve yıllar sonra bu güzide insanlar bizim teyze veya hala dediğimiz, anne dediğimiz insanlar olurlar…
Ruhsal ve bedensel gelişimini henüz tamamlamamış, kendi yaşamının iplerini eline henüz alamamış, haklarını bilmeyen yüzlerce kız çocuğu zorla evlendirilirken hükümet büyükleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı nerede diye soruyorum kendi kendime?
Bu, Türkiye’nin gündemini daha çok meşgul etmesi gereken memleketin kanayan yarasıdır; vicdanlarımızın kara lekesidir; ve insanlığımızın utanılası, yerin yedi kat dibine giresi yarasıdır. Buna ses çıkarmayan sistemin aşağılık, adi, çürümüş halinin dışa vurumudur; çocuğa yönelik şiddetin en acımasız biçimidir; modern köleliktir; kadını çaresiz bırakmanın, ezmenin ve aşağılamanın en acı türüdür!
Ama medya üç maynunu oynayınca, toplum sübyancı ve hukuk rızacı olunca, ülkemizde yaşanan bu insanlık suçu hala ve hala kök salmaktadır!
Bu kanayan yara tabiki eskiden pek görünmüyordu, zira haberleşme ve medya bu kadar gelişmiş değildi. Medyanın teknolojik imkânlarından faydalanması ile daha çok haber olmaya başladı başlamasına, ama yetersiz kaldı. Çocuk evliliklerin büyük kısmı zaten gizli yapılıyor. Yaş büyütmek, imam nikâhı yaş dolunca resmi nikâha geçmek gibi yollarla resmi rakamlar aslında anlamını yitiriyor.
“Baba beni okula gönder”, “çocuk gelinler” gibi büyük projeler bu kanayan yarayı durdurumamıştır, çünkü oturmuş örf, adet, gelenek, görenekler, kör cehaleti değiştirmek o kadar kolay değil bu ülkede; çünkü evvela zihniyet değişmelidir! “Kan davası, töre, berdel, namus davası” adı altında yapılan bu evlilikler birer insanlık suçudur!
Bu ülkede o kadar çok zemin bozukluğu var ki, bunların bilincine varmamız lazım toplum olarak. Bunu yapmadığımız sürece cehaleti önlememiz mümkün olmayacak. Bu ülkenin eğitimli bireylere ihtiyacı var; çünkü bu zihniyetin ancak eğitimle önünü kesebiliriz!
ÇOCUKLARA EVLİLİK DEĞİL, EVCİLİK OYUNU YAKIŞIR diyorsanız, bu insanlık suçuna gözünüzü yummayın!
Yazımı sevgili şair Mehmet Fikret Ünalan‘ın muhteşem şiiriyle bitirmek istiyorum:
“Kalk hazırlan!” diyorlar, seni “kocaya verdik”
Bir kaç öküz, bilezik, biraz da para yedik
Saygılarımla, Arzu Şen
İletişim: https://www.facebook.com/arzushen
Dünyalılar