Pembe vosvos hikayeleri lazım bize; bu yaralayıcı, bu kıyıcı, bu zulümlü dünyada sevgiye biraz daha fazla yer açabilmek için…
“İyi geceler” dedi Fergül ve öptü beni her gece odasına çekilirken yaptığı gibi. “İyi geceler kızım” dedim. Gitmedi hemen, “bir şey fısıldayacağım anne” dedi. “İki kişiyiz zaten evde, ne fısıldayacaksın ki kızım?” dedim. Eğildi kulağıma doğru ve “ben eşcinselim” dedi…
“Günaydın” dedi Fergül ertesi sabah koltukta geceden beri oturur halde olan bana. Günaydın derken sarılırdı kızım, bu kez “günaydın” dedi yalnızca. “Biraz konuşalım kızım” dedim. Geldi. “Sarılsana bana” dedim. Sarıldı. Benim adım Nur. Yirmi sekiz yaşındaki kızımın elli dört yaşındaki annesiyim. İkimizin toplam ömrü seksen iki yıl ve kızımın çocuğuymuş gibi ağladım sanki yüzlerce yıllık. Ben ağlarken ve o beni içine bastırırken, tek söz etmedik birbirimize. Sessiz harflerle de konuşulur, susarak da anlaşılır, kelimelere ihtiyaç olmadan da duyumsanırmış…
O günden sonra, kızımın eşcinselliğiyle ilgili hiçbir şey konuşmadık. Ben biraz internet üzerinden araştırma yaptım ve vardığım sonuç şu; Fergül benim bir tanecik kızımdır…
Bir pazar sabahı, kahvaltıdayken, “birazdan misafirim gelecek anne” dedi Fergül. Kızım, arkadaşlarını davet ederdi eve sık sık. Kızımın arkadaşlarının Nur Annesiydim ben. Bana “Nur Anne” der çocuklarım. “Kim gelecek?” diye sordum, “Füsun” dedi. “Füsun kim?” dedim, “sevgilim” dedi…
Nicedir hazırlıyordum kendimi böyle bir duruma ve bardakta yarısında duran çayımı içemedim. “Ağlamayacağım” dedim kızıma. “Özür dilemeyeceğim senden anne” dedi. “Senden özür beklemiyorum” dedim. “Utanmıyorum” dedi. Boğazı düğüm düğüm oldu kızımın. O ağlarken ve ben onu içine bastırırken, tek söz etmedik birbirimize. Yaşım elli dört ve sevginin uçsuz bucaksız olduğunu öğrendim, aşkın tanımsızlığını, anneliğin sınırsızlığını…
Kapı çalındı bir süre sonra, Fergül açtı kapıyı. Ben salonda gazete okuyordum ve kapı çalınınca gazeteyi bırakmıştım masaya. Füsun girdi içeri ve ayağa kalktım, “rahatsız olma Nur Anne” dedi gülümseyerek. Beni gördüğündeki ilk sözü buydu, “rahatsız olma Nur Anne”… “Hoş geldin kızım” dedim. Sarıldık birbirimize…
İlk kez görüyordum Füsun`u ve o kadar sakin, o kadar huzur vericiydi ki. İlk görüşmede neler konuşulursa biz onlardan konuşmadık! Çamaşır makinesini sokağa atmam gerektiğine ikna oldum mesela. Deterjan kullanmayacaktım; annelerimizin, ninelerimizin yaptığı gibi çamaşırı çitileye çitileye elde yıkayacaktım deterjanlardaki kanser yapıcı maddelerden korunmak için! “Fergül, sen niye söylemedin bunu daha önce?” dedim, “Füsun`dan duymanı istedim” dedi…
“Gezelim mi Nur Anne, benim vosvosum var” dedi Füsun. “Arabanla mı geldin kızım?” dedim. “Evet, gel, vosvosumu göstereyim sana “ dedi. Balkona çıktık beraber, karşımda pembe bir vosvos. “Benim en sevdiğim araba bu” dedim sevinçle. “Biliyorum” dedi. Ayak üstü vosvoslardan konuştuk, Fergül de katıldı bize. “Aldığında da pembe miydi rengi?” dedim. “Maviydi” dedi. “Bu hali de çok güzel” dedim. “Bir vosvosun var artık Nur Anne” dedi. “Öyleyse ver anahtarı” dedim. “Tamam” dedi. İçeri geçtik beraber, çantasından anahtarı çıkartıp elime tutuşturdu Füsun. “Bana biraz izin verin” dedim. “Anne, yıllardır araba kullanmadın sen” dedi Fergül. “Sen kullan ama biz de gelelim” dedi Füsun. “Bana biraz izin verin lütfen” dedim. Sustu ikisi de…
Ben kimseden çakmak bile isteyemem biliyor musunuz; kaleme ihtiyacım olsa dışarıda, “kaleminizi alabilir miyim?” diye soramam kimseye. Füsun`dan arabasını istedim ve pembe bir vosvosla yolculuğa çıktığım kendi içimde.
İki saat kadar araba kullandım; iki saat kadar önyargılarımı düşündüm. Kızımın yirmi sekiz yaşında açıklayışı eşcinselliğini, kızımın, dostlarımın kınar mıyım diye benden gizlemiş olabileceklerini… Muhafazakar bir ailede yetiştim ve anneme babama göre hayatı yorumlayışımın çok daha esnek olduğunu düşünüyordum.
Dönüşte, evimize yakın bir çay bahçesinde oturdum ve Füsun`a şu notu yazdım. “Sevgili Füsun, ben iki kız çocuğu annesi bir kadınım ve ikinizi de çok seviyorum…”
Notumu okuyunca Fergül`e mesaj atmış Füsun. “Annemiz çok tatlı” demiş…
Ben iki kız çocuğu annesi bir kadınım. Biri yirmi sekiz yaşında, adı Fergül. Diğeri otuz yaşında, adı Füsun. Fergül`e sarıldığımda içim nasıl sıcacık oluyorsa, Füsun`a sarıldığımda öyle ayrı yaşıyorum anneliği.
Bütün kutsanmışlıklardan, etiketlerden, genel geçer tanımlardan kurtulduğum gün kendimi özgür hissedeceğim ve daha aşacak çok yolumun olduğunu farkındayım.
Fergül gibi Füsun da başını omzuma yaslıyor ve bu beni çok mutlu ediyor. Bize geldiği zaman, anahtarı tutuşturuyor elime ve ben pembe bir vosvosla yolculuğa çıkıyorum kendi içimde.
Pembe vosvos hikayeleri anlatmak istiyorum size; bu yaralayıcı, bu kıyıcı, bu zulümlü dünyada sevgili olmanın, aşkın ve anneliğin paha biçilemezliğini anlatmak istiyorum.
Hepsi bu…
Ergür Altan
erguraltan@gmail.com