Gelecekten bugüne ışık tutan Noviembre (Kasım) filmi son derece gerçekçi kurgulanarak zaman zaman belgesel öğelerden de yararlanmıştır. Sanat üzerinden verilen mesajlar yoğundur.
”Bu boktan dünyayı değiştirmeyi nasıl istiyorum, bilemezsin!”
Herşey filmin baş kahramanı olan Alfredo’nun İspanya’da konservatuar eğitimiyle başlar. Alfredo idealist bir gençtir. Hocasının ”Niçin tiyatro?” sorusunu ”Tiyatro diyorum. Çünkü insancıl bir iletişim ve birbirimizi anlamamızı sağlayacak eşsiz bir yol. İşte bunun için tiyatro!” olarak cevaplar. Memur zihniyetli hocalarıyla Alfredo’nun fikirleri birbirine zıttır. Çünkü onun ifadesiyle, ”Diğer insanlara ulaşmak için tek yol gösteriyi sokaklara taşımak.”
Evet, sanatçının görevi sanatını halka taşımak ise sanat da sokağa taşınmalıdır. Halk sokaktadır. Ticarethaneye dönen gösteri salonlarında değil.
Alfredo, arkadaşlarıyla birlikte Kasım adında bağımsız bir tiyatro grubu kurar. Kasım manifestosuna göre gösteriler daima caddelerde, sokaklarda, metrolarda; halk neredeyse orada yapılacak ve sinema gibi ticarete bulaşmış kişilerle asla iş biriği yapılmayacak. Fakat en önemli ilkeleri asla ve asla gösterilerden para kazanılmayacak; kamusal veya özel bağışlar kabul edilmeyecek.
”Yaptığımız ve onu nasıl gerçekleştirdiğimiz kendimizi özel hissetmemizi sağlamıştı. Özellikle de bunu karşılıksız yapıyor olmamız. Hiçbir şeyin bedava olmadığı dünyada, hayal edilemez bir şeydi bu. Açıklamaya gerek bile yoktu. İnsanlar kendi fikirleriyle geldiler.Hem de aklıma bile gelmeyecek fikirlerle.Para vermeye yeltenenleri reddedince şaşırdılar. Bir anlam veremediler.”
Madrid sokaklarında doğaçlama olarak sergiledikleri oyunlar oldukça sansasyoneldir. İnsanları hem sarsarlar, hem şaşkına çevirirler, hem düşündürüp sorgulatırlar hem de bu gösteri karşısında ücret talep etmemeleri izleyicileri bir kez daha şaşkına çevirir. Sergiledikleri her performans şehirde olay yaratır. Örneğin ”Cinayet” adlı oyunlarında aktörler şehrin sokaklarında ard arda cinayetler işler. Şehir bir anda kan deryasına döner. Ölenler için ambulanslar çağrılır. Çünkü herkes bu oyunun gerçek olduğunu zanneder. Fakat grubun amacı halkın dikkatini terörizme çekmektir. Veya ”Kahrolası Tv” adlı performanslarında caddenin ortasına bir televizyon koyup saatlerce televizyon izlerler. Yoldan geçenler de onlara eşlik ederler. Vermek istedikleri mesaj, televizyonun bireyi yaşamın gerçekliğinden soyutlamasıdır.
Neredeyse bütün gösteriler ”izinsiz gösteri” gerekçesiyle polis baskınıyla sonlandırılır. Gözaltına alınıp, kostümlere el koyulur. Yaşadıkları maddi sıkıntılar ve devlet baskısı grupta tartışmalara neden olurken, fikir ayrılıkları başlar. Grubun para karşılığında bir festivalde gösteri sergilemesi ve üyelerinin ”Mesih” adlı oyunda seyirciye ”Sizler kan istiyorsunuz, alın size kan” diyerek elindeki boya dolu kovayı seyircinin üzerine boşaltması işleri iyice karıştırır. Nihayet grup birbirinden kopar.
Kapitalizme dayananamamıştır grup. Fakat bu son değildir. Alfredo’nun aklına bir fikir gelir ve grup tekrar toparlanır. Bu gösteri çok daha tehlikeli ve sansasyonel olacaktır. Kraliyet binası basılacak ve üst sınıflar için sergilenen opera sahnesine seyirciden habersiz palyaço kılığında sahnenin tepesinden trapezle giriş yapılarak sanat hakkında görüşlerini anlatacaklardır.
Alfredo palyaço kostümüyle trapez aracılığıyla sahnenin ortasında sallanmaya başlar. Çok şerefli Kültür Bakanlığı’nca karşılanan konseri kesmek zorunda kaldığını belirterek bağıra-çağıra, sessiz-sedasız ama etkin bir biçimde sanat hakkında görüşlerini açıklamaya başlar:
”Günümüzde tiyatro ve sanat gerçekten kokuşmuş bir halde! Leş kokan genel kurul odaları, devlet memurları, ticaret, reklamcılık, tek düzelik, rahatına düşkünlük, boş zaman, can sıkıntısı, bürokrasi ve yalan-dolan! Bir tek sanat yok!
Zavallı sanatım! Sanat artık yok! Artık sadece sanat ticareti, sanat borsası ya da sanatı teşvik ticareti olacak! Bir başka banka hesabı daha, sayıları toplama sanatı. Ama biz buna alet olmayacağız!
Çünkü bizler, özgürüz.
Bizler, sanatın kalpleri değiştirebileceğine inanıyoruz. Ve onlara güç verebileceğine. Sanat, insanlara yaşadıklarını hissettirebilir. Sanat, erkek ve kadının ruhuna erişebilir. Sanat, topluma şuur getirir. Bizleri daha iyi bir birey yapar. Sanat, evrensel olabilir. Sınırsız, her türlü dinden ve ırktan bağımsız. Sanat bir ilah olabilir. Ama bir dekor asla! Gerçek bir silah! Hedef vurulmalı.”
Alfredo çiçek açacak oyuncak silahını ateşler. Aynı anda da salondaki güvenlik görevlisi bunu gerçek silah zannederek gerçek silahıyla sahnedeki Alfredo’ya ateş açar. Alfredo ölür ve film biter.
Evet, sanatçının silahı çiçek açmıştır; devletin silahı ise ölüm saçmıştır.
Filmi bitirdiğimizde filmin gerçekten yaşanmış olduğu sanısına kapılıyoruz. Bu da bize sanatın gücünü göstermiş oluyor.
Filmin Künyesi:
Yapım: 2003, İspanya
Yönetmen: Achero Manas, Federico Manas
Görüntü Yönetmeni: Juan Carlos Gomez
Müzik: Eduardo Arbide
Oyuncular: Adriana Domínguez, Amparo Baró, Amparo Valle, Angel Facio, Fernando Conde, Héctor Alterio, Ingrid Rubio, Javier Ríos, Jordi Padrosa, Juan Díaz, Juan Margallo, Juanma Rodríguez, Núria Gago, Óscar Jaenada, Paloma Lorena
Süre: 104 dakika
*
Son söz olarak; yaşadığımız ülkede insanlar kültür-sanat alanında oldukça zayıf. Türkiye’de insanlar Recep İvedik’le gülüyor, dizilerle hüzünleniyor, televizyondaki eğlence programlarıyla eğleniyor. Sonuç olarak sanatsız kalan toplum ‘yaşayan ölüler’ halinde duygusuz, duyarsız, sorgusuz ve empatisiz halde toprağa gömülmeyi bekliyor.
Sanatın ne olduğu, ne hale geldiği ve ne olması gerektiğine dair fikir edinebilmek için Noviembre filminin izlenmesi dileği ile…
Baran Sarkisyan
Dünyalılar