Yaşam

Sanrı Mevsimi

Sanrı Mevsimi

İbadet eder gibi temizlik yapıyorum. Gözüm bir şey görmüyor bu aralar, ne güneşin doğuşu umurumda, ne parlak ışıklarıyla geceyi aydınlatan dolunay. Denizin masmavi olduğu günleri özlemiyorum mesela, şehrin ışıklarına dalıp dalıp hüzünlenmiyorum. Sadece kirleri görüyorum, toz tutmuş dolapları, kararmış banyo fayanslarını, saç kıllarını, yerinde olmayan eşyaları, kirli pantolonları, yağmur suyunun iz bıraktığı camları, kırışık gömlekleri…

Sayda_Sahili_lübnan_çöp_temizlik
Hiç bir şey umurumda değil bu ara. Tek kaygım düzensiz raflar, ütü bekleyen çamaşırlar, lavanta kokmayan nevresimler, parlamayan bardaklar, lekeleri çıkmayan beyazlar ve ilk günkü canlılığını korumayan renkliler.

Ne zaman dünyanın bir yerinde bombalar patlasa,  masum canların acısının hesabını sorar gibi viledanın sapına yapışıp o hınçla temizliğe koyuluyorum. Okulu, hastaneyi, parkları bile hedef alanların nasıl canlılar olduğuna anlam verememenin şaşkınlığı içinde, halılardan, koltuğa, sandalyeden masalara nasıl bir aymazlıkla dönüyorsam o denli boşluklar açılıyor hafızamda. Adaletin yerini bulmadığı , güç sahiplerine işlemediği, mazlumun hakkının yendiği her davada, adaletin ayarı bozuk terazisini onarırcasına, kırık, dökük, sökük ne varsa birleştirmeye, tamir etmeye, yamamaya çalışıyorum.
Ne zaman ezilen, tutunamayan, çaresiz, kimsesiz birilerini görsem, kararan vicdanlarımızı temize çekmek isteğiyle çamaşır suyunu kaptığım gibi köşe bucak siliyorum, soluyorum, rengi atıyor inandığım değerlerin.

Kadınlar diyorum, hak etmiyor şiddeti, tacizi, tecavüzü, yok sayılmayı , kullanılmayı , aşağılanmayı… Kadınlar diyorum onurun, emeğin, sevginin, güzelliğin baş tacı yapılmalı. Ne zaman feryat eden, ağlayan, şiddeti bedeninden çok ruhunda, mahzun bakışlarında ele veren bir kadın görsem, camlarla takıntılı hale geliyorum. Dünyayı bu denli çirkin ve yozlaşmış görmem bundan olmalı ki parlattıkça parlatıyorum ta ki gerçekliğin algısı kaybolana dek.
Görünüyorsunuz, sadece namuslu gibi, erdemli gibi, onurlu gibi. Çıkarlarınızın çatıştığı yerde çırılçıplak kalıyorsunuz, giydiğiniz elbiseler utançtan lime lime. Oysa yüzünüz bu duruma o kadar alışık ki nasırlı derinize tükürdükçe “Yarabbi şükür” diyorsunuz.

Dayısı olanın karşıya geçtiği sırattan beter köprülerin sahibi kim? Kim, nereye, nasıl geliyor, hangi tezgahlardan geçiyor. Gizli odalarda dini, dili, ırkı, cinsiyeti sorgulayanlar neden bilgiyi, emeği, yetiyi sorgulamaz? Hak derken haksız duruma düşenler öteye sürüldükçe, sinekler üşüşüyor başıma, pervane böcekleri bir o yana bir bu yana çarpıyor, karıncalar geziniyor tenimde, akrep gibi ısırıyor kurduğunuz düzen. Hayır bu böyle olmayacak!

Çürümenin kokusu her yanı sarıyor hızla, kapı altlarından, bacalardan, pencere pervazlarından içeri sızıyor, odaya sıktığım lavanta kokuları çaresiz ve burun direklerimi, içimi , kalbimi sızlatan, sizin içten pazarlıklı, çıkarcı, madde hırsıyla ve şehvetle perişan zavallı halleriniz.

Hayır oturup düşünmüyorum sorunun ne olduğunu, oturup hallenmiyorum kendimle, o sevdiğim kitaplar, mahzun duruyor karşımda, görmek istediğim yerler cazibesini yitirmiş, dinlediğim müzikler ruhuma dokunmaktan uzak. Tv’yi açtığım gibi kapatıyorum. Oysa ekranından, çocuğun parmak izlerini silerken daha net görebileyim istiyordum aptalları, şaklabanları, yalancıları, riyakarları, ilkesiz dönekleri. Büyüdükçe hayatın ne olduğunun daha net tanığı olmak çekilir gibi değil.
Sanıyorum ki koltuğun örtülerini düzelttiğimde, dağılan kırlentleri derleyip toparladığımda, kitapları özenle dizdiğimde, perdelerin birbiri içine giren pilelerini açtığımda, bıkmadan usanmadan günde bilmem kaç kez oyuncakları sepetine her topladığımda sanıyorum ki dünyanın kargaşası sona erecek, düzen gelecek hayata, sanıyorum ki kavgası bitecek insanlığın.

Sanıyorum ki nereyi temizlesem mahzun coğrafyalarına huzur gelecek yeryüzünün, güneşin altında oynaşan çocukların şen sesleri yayılacak evrene.

Sanrı benimkisi, sancılı bir düş, yakama yapışan çığlık,  insanın acılarından pranga ayaklarımda. İbadet eder gibi arınmanın isyan hali.

Fatma KOŞUBAŞI

Dünyalılar (www.dunyalilar.org)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu