Kültür-Sanat

Seni İçime Gömdüm

“Seni İçime Gömdüm”

kadın_tabut_içime gömdüm seni
Bu fotoğrafı gördüğümde, ilk an resim sandım; iyice yakınlaştırınca fotoğraf olduğu kanısı daha ağır bastı. Hala pek emin değilim fotoğraf olduğundan. Çünkü iyi bir fotoğrafa denk gelemeyecek üstün özellikler barındırıyor üzerinde. Umarım bir fotoğraftır, fotoğraf değilse de umarım iyi bir resim tablosudur.
Her iki pozisyonda, bende bir kitabı çağrıştırdı. Döndüm, kitaplığın raflarında aklıma gelen o kitabı aramaya başladım.

Buldum. Andrew Jolly’in “Seni İçime Gömdüm”dü kitabın adı. Üstelik kitap bir tane de değilmiş, iki taneymiş kütüphanemde. Her ikisinin de Türkçeye çevireni Tomris Uyar olarak görünüyor. Biri ‘Ara Yayıncılık’, diğeri ise ‘Ayrıntı Yayınları’ tarafından basılmış.
Epey zaman olmuştu okuyalı. Hatırlamak için ilk sayfadan itibaren tekrar göz gezdirmeye başladım. Yanılmamışım. Fotoğrafın ben de çağrıştırdığıyla birebir örtüşen bir hikayeyle karşı karşıyaydım yeniden.

Romanla ilgili önsüzünde konusundan daha çok özellikle de yazarı hakkında kuşkulandığını söylüyor, Tomris uyar, kendine bu kitabın çeviri önerisi geldiğinde. Romanı okudukça kuşkulanmakta haklı olduğunu anlıyor. İlk planda, yaptığı araştırmalarda yazarla ilgili pek bir ize rastlamıyor. sonuçta, konunun geçtiği Meksika sınırında bir köyde yaşanmış, kızılderili kültüyle içli dışlı bir aşk hikâyesinin sınırda görevli bir bürokrat tarafından kaleme alınmış olabileceği kanısına varıyor.
“Ölüleri taşımak kolay değildir; hele öldüğünü fark etmeden, diri diye birini yıllar yılı gönlünde taşımak…Pis iş…” der. Bilge Karasu

Bir de, hangi birimiz “bir kırık aşk hikayesi sonrası, günlüğüne ya da mektubunun son satırında o aşkın öznesi için, “ Seni İçime Gömdüm” notunu düşmemiştir ki?
Roman, Kızılderili bir köylü kızı olan sevgilisinin cesedini dağların arkasındaki kasabaya gömmeye götüren roman kahramanı Kabrero’nun zor ve meşakkatli yolculuğunu hikaye ediyordu.

Yolculuk boyunca karşılaştığı zorluklar, çektiği acılar, aşk için, onu sevdiği için: “Tanrım! kurtar beni bu aşktan.” diyecek derecede bir içlenme boyutuna kadar getiriyor.
Hikâyenin sonunda Kabrero dağlardan, bayırlardan çöllerden, jandarmaların kurduğu setlerden geçirerek taşıdığı sevgilisinin cesedini Kızılderili geleneği bir kerevetin üstünde eğrelti otlarına sarılı bir şekilde tutuşturuyor ve şu cümleyi söylüyor:

“Yat sevgilim. Kıpırdama. Yat bir tanem. Seni içime gömdüm.”

Osman Günay

www.dunyalilar.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu