Yaşam

Sevgiye Gereksinim Duymak ve Duymamak

Sevgi Bowlby, Spitz ve Levy’de olduğu gibi alışılmış şekliyle ele alındığında bir eksikliğin doyurulması gereksinimidir. İç sevgi ile doldurulan bir boşluktur. Eğer bu iyileştirici gereksinim elde edilemiyorsa güçlü bir sayrılık (patoloji) baş gösterir. Doğru zamanda, doğru oranda ve gerektiği şekilde elde edilebiyorsa sayrılığın ortaya çıkması engellenir. Sayrılık ve sağlığı ortalama düzeyleri de orta düzeyli engellenme ya da doyumları sonucudur. Hastalıklı durum çok ağır değilse ve erken ele alınırsa yerine koyma terapisi iyileştirici olabilir.

Yani hastalık, “sevgi açlığı”, belirli durumlarda sayrılı eksikliğin giderilmesi ile iyileştirilebilir. Sevgi açlığı tuz eksikliği ya da vitamin eksikliği gibi bir eksiklik hastalığıdır.

Böyle bir eksiklik duymayan sağlıklı kişi sevgiyi yalnızca belirli küçük destekleyici dozlarda alır ve kimi dönemlerde bunlar olmadan da yaşayabilir. Ama eğer güdülenme eksiklerin giderilmesine ve dolayısıyla bu gereksinimden kurtulmaya yönelikse bir çelişki doğar. Gereksinimin doyuma ulaşma yolu ile giderilmesi gereksinmenin ortadan kalkmasını sağlamalıdır. Bu da, sevgi ilişkilerinde doyuma ulaşmış insanların sevgi almaya ve vermeye daha az gereksinim duyduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, sevgi-gereksinimini-doyurmuş daha sağlıklı insanlar üzerinde yapılan klinik çalışmalar bu insanların sevgi almaya daha az gereksinim duymalarına karşın, daha çok sevgi verebildiklerini ortaya koymuştur. Bu açıdan bakılınca, daha sağlıklı insanların daha sevgi dolu oldukları söylenebilir.

Bu kendi içinde bulma durumu alışılagelmiş (eksiklik gereksinimi merkezli) kuramların sınırlarını ve yeni bir “üst-güdülenme” (metamotivation) (gelişim güdülenmesi ya da kendini gerçekleştirme) kuramının gerekliliğini de ortaya koymaktadır.

V-sevgisi (bir başka kişinin Varlığına duyulan, gereksinimsiz ve bencil olmayan sevgi) ile E-sevgisi (eksiklik-sevgisi, gereksinim sevgisi, bencil sevgi) arasındaki karşıt dinamikler üzerinde biraz durmuştuk. Şimdi, önceden yaptığımız genellemeleri örneklendirmek ve açıklamak için bu iki karşıt grup üzerinde durmak istiyorum.

  1. V-sevgisi bilinç düzeyinde rahatlıkla kabul edilir ve bundan tümüyle haz duyulur. Sahiplenici olmadığı ve gereksinimden çok değer vermeyi öne çıkardığı için bir soruna neden olmaz ve uygulama her zaman için haz vericidir.
  2. Hiçbir zaman tümüyle doyurulamaz. Alınan haz sonsuzdur. Genellikle yok olmaz, gelişir. İçsel olarak haz vericidir ve araç olmaktan çok bir erektir.
  3. V-sevgisi deneyimi sıklıkla estetik ya da mistik deneyimle aynı şekilde ve aynı etkiler bağlamında tanımlanır. (Bakınız“Doruk Deneyimler” kitabının 6. ve 7. bölümleri.)
  4. V-sevgisinin sağaltıcı ve ruh sağlığını arttıran (psikogogic) etkileri çok derin ve yaygındır. Annenin bebeğine duyduğu görece saf sevgi ya da kimi mistiklerin Tanrıları için duydukları kusursuz sevgi de benzer şekilde betimlenmiştir.
  5. V-sevgisi kuşkunun gölgesinden arınmıştır. Daha zengin, daha “yüce” ve (tüm V-sevenlerin önceden yaşamış olduğu) E sevgisinden daha değerli öznel bir deneyimdir. Bu üstünlük her iki tip sevgiyi de çeşitli şekillerde eşzamanlı olarak yaşayan daha yaşlı kişiler tarafından da onaylanmıştır.
  6. E-sevgisi doygunluğa ulaşabilir. Bir insanın sevilmeye ve değer verilmeye ne derece yaraşır olduğu düşünülürse “doygunluk” kavramının değer veren-sevgi ile bağdaşmadığı da görülecektir.
  7. V-sevgisinde kaygı, kin gütme en alt düzeydedir. Tüm uygulamalı insanı erekler göz önüne alınırsa, bunlara hiç yer olmadığı bile düşünülebilir. Doğal olarak, öteki-için-kaygılanmak söz konusu olabilir. E-sevgisinde ise her zaman için bir derece kaygı, kin söz konusudur.
  8. V-sevgisine sahip insanlar daha bağımsız, daha özerk ve daha az kıskançtır. Kendini tehdit altında hissetmez. Daha kişisel ve ilgisizdir. Bununla birlikte aynı zamanda karşısındakinin de kendini gerçekleştiren bir insan olabilmesi için yardıma her zaman açıktır. Utkularıyla gurur duyar. Daha düşünceli, verici ve yüreklendiricidir.
  9. Karşıdaki insanın en derin ve doğru şekilde algılanması V sevgisi ile olanaklıdır. Bu, daha önce de vurguladığım gibi, duygusal- istemsel (emotional-conatıve) olduğu kadar bilişsel (çoğnitive) bir tepkidir. Bu o denli etkileyici bir durum ki, insanların yaşadıkları deneyimlerle de ortaya koyduğu gibi, insanın gözünü kör eden sevgiden dem vuran o basmakalıp söze karşılık asıl kör edicinin sevgisizlik olduğuna her geçen gün daha çok inanıyorum.
  1. Son olarak, V-sevgisinin sevilen kişiyi yarattığını söyleyebiliriz. Bu söz etkileyici olmasının yanı sıra araştırılmaya da açıktır. Bir aşk ilişkisi kişiye bir özimge, kendini benimseme, sevgiye değer olma duygusu verir ve bunlar da onu gelişiminde özgürleştirir. İnsanın böyle bir sevgi olmadan gerçek anlamıyla gelişip gelişemeyeceği konusu gerçek anlamda sorgulanmalıdır.

Abraham Maslow

“İnsan Olmanın Psikolojisi”, Türkçesi: Okhan Gündüz, Kuraldışı Yayınları, İstanbul, s. 48.

 

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu