Yaşam

Size İnceliklerden Bahsediyorum Bayım

İnceliklerden_Bahsediyorum_Ergür_Altan“Renkler” diyorum bayım; size renklerden bahsediyorum. Serçe parmağıma konan uç uç böceğinin, çizgili defterlerime hikâyeler yazarken başucumda yanan gece lambasından süzülen ışığın ve içim daraldığında isyanla, kederle, umutla baktığım gökyüzünün renginden. Benim mutluluğum renklerdir bayım; rengarenktir benim yorgunluklarım…

“Kokular” diyorum bayım; size kokulardan bahsediyorum. Dostlarıma pişirdiğim kahvenin, elimde bir kurşunkalem, bende ayrı bir haz bırakan satırlarını altını çizerek okuduğum kitapların ve masallar anlattığım, ninniler söylediğim bebeklerin kokusundan. Benim huzurum kokulardır bayım; toprak ve deniz kokusudur benim bereketim…

“Tatlar” diyorum bayım; size tatlardan bahsediyorum. Çocukken, günlerce merak edip, ilk yediğimde gülümsediğim iğdenin, yalnız ve yoksul zamanlarda yılda bir iki kez ailecek birbirimize ayıklayıp ikram ettiğimiz kestanelerin ve bahçelerde bir başıma topladığım böğürtlenlerin tadından. Benim tadım tuzum hatıralardır bayım; çocukça özlemlerdir benim duyumsamalarım…

“Diller” diyorum bayım; size dillerden bahsediyorum. Babamın dua kasetlerini dinlemek için aldığı teypten, bir seher vakti, sesini iyice kısarak ilk kez dinlediğim Kürtçe bir şarkının, mahallemizde herkes Ermenilerden nefret ederken, gizli gizli ezberlediğim Ermenice ezgilerin ve ihtiyar bir Rum kadından duyup da hiç unutamadığım o kederli Rumca baladın dilinden. Benim dilim cümle dillerdir bayım; bilinmeyen ve ölü dillerdir benim içtenliğim…

“Halklar” diyorum bayım; size halklardan bahsediyorum. Selanik`teki evini yurdunu, dostunu ahbabını bırakıp bizim ellere göçen ninemin, her seferinde gözleri dolarak anlattığı canlardan, kuşaklar sonra bile Alevi olduğunu saklamak zorunda kalarak yaşamını sürdüren güzelliklerden ve evleri barkları başına yıkılıp, bir de üzerine kinlenilen Cizreli solgunluklardan. Benim kıymetlim yaftalanan halklardır bayım; kim ötekileştirilmiş, kim yok sayılmışsa, baş köşesinde yeri vardır vicdanımın…

“Sırlar” diyorum bayım; size sırlardan bahsediyorum. İnsan olmanın değil, can olmanın, resmi ideolojileri değil, mesela börtü böceği kutsamanın ve borsayı değil, göç yollarını bozuverdiğimiz flamingoları umursamanın sırrından. Doğurmadığım çocukların annesi olmaktır benim sırrım bayım; can halinde bir yürek serpebilmektir yeryüzüne benim itibarım…

“Düşler” diyorum bayım; size düşlerden bahsediyorum. Mandalina kabuklarından kayıklar yapıp özgürlüğü yol eyleyen mülteci körpeciklerin, dalları kurumuş, canı çekilmiş bir ağaçla dertleşen kimsesiz bir delinin ve yediği dayaklardan bezip de, öldürüleceğinin farkında, “ son saatlerimi tutsak olduğum iki göz odada değil, dışarıda geçireceğim” diyerek, gecenin üçünde şehrin meydanlarında gönlünce dolaşan bir kadının düşlerinden. Benim düşlerim uçsuz bucaksız bir sulhtur bayım; hiçbir can incitilmez benim töremde…

“İncelikler” diyorum bayım; size inceliklerden bahsediyorum. Yarasını göstermeden, tenhalarda kendi yarasını öpenlerin, acılarını yarıştırmadan yedi kat ellerin acısını içselleştirenlerin, kıyılarda köşelerde kalıp da bir kediyle bir insanı aynı şefkatle bağrına basanların inceliğinden. Hayata pamuk ipliğiyle bağlı değil miyim zaten, bundan inceliğim bayım; bir ince sızı kalacak benden geriye, lütfen ona iyi bakın…

Ergür Altan  

erguraltan@gmail.com

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu