Rönesans’ın en büyük ressamlarından biri sayılan Leonardo da Vinci ve onun unutulmaz eserlerinden biri “Son Akşam Yemeği” adlı tablosu. Ancak bu tabloyu iyice anlayabilmek için Vinci’nin yaşamını kısaca incelemek gerek.
Leonardo da Vinci 14 Nisan 1452 yılında, Floransa’nın Vinci kasabasında doğdu. Babası kasabanın noteri Piero, annesi de noterin ev hizmetlerini gören köle Caterina idi. Leonardo gayrı meşru bir çocuk olarak dünyaya geldi. Piero hiçbir zaman Caterina’ya nikah kıymadı ve babasız kalan Leonardo’ya annesi sahip çıkıp, bakımını tek başına üstlendi. Annesi birkaç yıl sonra da başka bir adamla evlenince Leonardo büyük babasının yanına yerleşti. Büyük babası ve büyük annesinin 1466 yılında peşpeşe ölmesinden sonra, Leonardo Floransa’ya göçtü ve Verrocchio ustanın yanına çırak girdi. Küçük yaşlardan beri resme olan merakı, Verrocchio ustanın onu kabulüne yol açtı.1482 yılına kadar da bu ustanın yanında çalıştı.
Günümüzde bile gayrı meşru çocukların tutucu çevrelerde kabul görmediklerine tanık oluyoruz. O günün koyu Katolik İtalya’sında Leonardo’nun ne denli dışlandığını düşünmek zor olmasa gerek. Bu durum küçük Leonardo’da annesine karşı bir başkaldırıyla başlayıp, tüm kadınlardan nefret etmesine kadar gitmişti. Öyle ki hayatının hiçbir evresinde hiçbir kadına yaklaşmadı. Cinsel tercihi de hep erkeklerden yana oldu. Diğer yandan tüm insanların kendisini dışladığını, uzaklaştığını düşünen Leonardo onlara kendini kanıtlama sevdasına kapıldı. Sırf bu sevda uğruna kanat takıp uçmaktan, köprü yapmaya, yeni bir topun projesini çizmeye, köprü tasarımlarına kadar değişik bir çok dalda yapıt vermeye çalıştı. Bunların bir bölümünde başarıya ulaşsa da, çoğunluğu hüsranla bitti. Kendini kanıtlama arzusu o kadar ileri safhadaydı ki, İtalyancayı bile soldan sağa yazmak yerine, sağdan sola yazmayı adet edindi. Tabii bu arada, kadavra üzerinde yaptığı çalışmalar sonucu insan anatomisinin doğrularını resim sanatına kazandırmasını, geometrik perspektif katkısının ötesinde aerial perspektifi bulmasıyla ünlü olan da Vinci’nin insan havsalasını zorlayan sanatını yadsımak nankörlük olur.
Sanatçının resimleri her zaman, karakterinin önde gelen özelliği kabul edilen kendine özgünlüğü ve üstün zekasının sanatsal oyunlarını içermiştir. Gelelim şimdi onun Son Akşam Yemeği adlı devasa boyutlardaki freskine. Yapıt, Milano’daki Santa Maria dele Grazie kilisesinin yemekhanesinin duvarındadır. 1495-1498 yılları arasında yapılan fresk için Leonardo, gene özgünlük sevdasının kurbanı olmuş, yeni bulduğu, kuru sıva üzerine uygulanabilir türden ve dayanıklı olduğunu ileri sürdüğü bir boyayı kullanmıştır. Oysa bulduğu bu yeni boya uzun süreli olmak bir yana, daha yapıt tamamlanmadan çatlamaya başlamıştır. Yılların etkisiyle pul pul dökülen boyanın ihaneti yetmezmiş gibi, resmin alt tarafına gelen kısımda bir kapı açılmış; bu kapıyı açmak için yapılan yıkım sırasında ise boya iyice dökülmüştür.
Tablo İsa’nın 12 havarisini topladığı bir akşam yemeğinde, aldığı bir kese altın karşılığında kendisine ihanet edecek olan havari Yehuda’yı ele verdiği anı gösterir. Hıristiyan dünyasında kalıplaşmış olan bu kompozisyon bir çok ünlü ressam tarafından da ele alınmıştır. Mesela aşağıdaki tablo Duccio tarafından yapılmıştır.
İsa’nın hemen sağında oturan feminen tipin, Da Vinci Şifresi adlı romanın yazarı Dan Brown tarafından Mecdelli Meryem (Maria Magdalena) olduğu iddia edilmektedir. Bu durumda havari Yuhanna kompozisyonda yer almamaktadır. Ancak sadece tipinin feminen olmasına atfen Mecdelli Meryem olduğunu söylemek ne derece doğru olur? Zira gerek Duccio’;nun, gerekse Ghirlandaio’nun( aşağıdaki resim) yapıtlarına baktığımızda, İsa’nın bize göre solunda oturan Yuhanna’nın feminen bir tip olarak betimlendiğini görmekteyiz. Her iki ressamın da Yuhanna’yı feminen tip olarak betimlemelerinin nedeni onun en genç havari olmasından kaynaklanıyor olabilir.
Ancak da Vinci’nin karakterini, göz önüne alırsak, Yuhanna’nın yerine Mecdelli Meryem’i koyarak, İsa bile bir fahişeyle gönül ilişkisine girdiğine, ona yanında yer verdiğine göre, benim annemin fahişe olarak küçümsenmesi yersizdir mesajı vermek istiyor olabilir. Zira 1969 yılına kadar Mecdelli Meryem Hıristiyan inanışına göre bir fahişe kabul ediliyordu. Luka 8:2 ve Markos 16:9 a göre İsa ondan yedi cin çıkarmıştı. Yani ona fahişelik yaptıran cinlerden onu arındırmıştı. Daha sonrada Mecdelli Meryem İsa’nın yanından ayırmadığı yoldaşı olmuştu.
Çarmıha gerildikten sonra, yeniden dirilişini ilk saptayan da Mecdelli Meryemdi. Fahişelik isnadı Hıristiyan alemine ağır gelmiş olmalı ki, 1969 yılında Vatikan fahişe olanın Mecdelli Meryem değil, Beytanyalı Meryem olduğunu ileri sürer. Bir başka olgu da şudur: İsa’nın göğe çıkışından sonraki yıllarda Mecdelli Meryem havari Yuhanna ile birlikte Efes’e gelmiş ve orada ölmüştür. Ortaçağ efsanelerinde Mecdelli Meryem’in Yuhanna ile evlendiği de söylenir. Bu durumda da Vinci’nin Yuhanna yerine resmine Mecdelli Meryem’i koyması, esas hain olarak gördüğü Yuhanna’yı ise kompozisyona hiç dahil etmemesi oldukça olası görünüyor.
Sanatçı kompozisyonunda resmin İsa’ya göre sağda kalan kısmını loş, solda kalan kısmını ise ışıklı çizmiştir. Sağdaki loş kısım kötülerin tarafı, soldaki aydınlık kısımsa iyilerin tarafıdır. Hain Yehuda gibi Mecdelli Meryem de, diğer sanatçıların hep İsa’nın solunda betimlemelerine karşın, da Vinci’nin kompozisyonunda İsa’nın sağında yer almaktadır. O da bir haindir, zira ileriki yıllarda İsa’yı hiç sevmemiş gibi, Yuhanna’yla birlikte olacaktır.
Resimdeki bir terslik de Yehuda’nın arkasına denk gelen yerde, bir elin tuttuğu hançerdir. Orijinal resimden bu hançeri kimin tuttuğu anlaşılamamaktadır. Bazı sanat tarihçileri bu elin Petrus’a ait olduğunu ileri sürmektedir. Bu savı öne sürerken de, Petrus’un, Romalı Başkahinin hizmetçisine kılıç çekip kulağını kesmesini öne sürüyorlar (Yuhanna 18:10). Petrus’a ait olması halinde elin aldığı şekilde görülmektedir. Bir elin normal bir insan anatomisine tamamen ters böylesi bir pozisyon alması size doğru görünüyor mu?
Da Vinci gibi usta bir ressamın böylesi bir el çizeceği düşünülemez. Benim aklıma, Petrus’un hançer tutan bir eli yakalayıp tuttuğu geliyor. Hançer tutan el kimin eliyse, aynı kişinin sol eli de, dokunmak istercesine Mecdelli Meryem’in çenesine yönelmiş. O zaman insan her iki elin sahibinin gizlice sürünüp gelen ve havarilerin arkasında eğilmiş olarak duran Yuhanna’ ya ait olduğu sanısına varıyor. Büyük bir olasılık da Vinci, Yuhanna’yı Mecdelli Meryem’e kur yapmak suretiyle İsa’ya ihanet eden bir hain olarak görüyor.
Ama işin en önemli yanı, Yuhanna’nın adi bir gönül işi uğruna ihaneti göze alacak bir kişilikte, Mecdelli’nin ise henüz İsa hayattayken ona ihanet eden, cinlerden arınmamış bir sefil olarak gösterilmesine Vatikan izin verir mi ? Nitekim büyük bir olasılıkla papalığın buna karşı çıktığını tahmin edebiliyoruz. Zira resmin yapımı 3 yıl sürmüş, buna geç kalındığı için müdahale eden papalığa Yehuda’ya bir baş modeli bulunamadığı, işin bunun için geciktiği gibi bir bahane uydurulmuştur. Olası ki bu dönemde, Leonardo’dan resmin düzeltilmesi istenmiş, o da inatla buna direnmiş; sonunda resim başka bir ressama kilisenin önerileri doğrultusunda ellerin durumu değiştirilerek, bugün gördüğümüz anatomik kurallara aykırı son haline getirilmiştir.
Daha bu yapıt üzerine söyleyecek çok şey var, ancak kısıtlı köşe yazısı satırlarıyla daha fazlasına girmek olanaksız.
Onur Ayangil
http://www.ayorum.com/
Dünyalılar