Yaşam

Sosyal Medyanın Yarattığı Asosyal Birey

Sosyal medya bizi toplumsallaştırmalıydı, akıllı telefon da hem bizi sevdiklerimize yakınlaştırmalı hem de zaman kazandırmalıydı.

Peki gerçekten durum böyle mi?

teknoloji-bağımlılığı1

Her gün gidip gidip dönüyoruz. Elimizden düşürmediğimiz telefon ya da tabletlerimizle bazen toplu taşımada 10 dakika, bazense evde iki saat boyunca diğer boyuta geçiyor, sonra da gerçek dünyaya dönüyor, o arada da epey bir bocalama yaşıyoruz…

Hani şu sosyal medyada bir ‘klavye kahramanı’na dönüşen o kız, geçen gün haksız yere bir araba dolusu laf işittiği halde ağzını açıp tek kelime bile edemeyen iş arkadaşınız değil mi? Peki neden bazılarımız gerçek hayatta farklı bir kişilik sergilerken, sosyal medyada farklı kişilere dönüşüyoruz?

Sosyal medya artık hiç kuşkusuz hayatımızın her yerinde. Evde, iş yerinde, sosyal hayatta diğer insanlarla birlikteyken, aynı zamanda cebimize sığan kocaman ve renkli bir başka dünyayı da yanımızda taşıyoruz. Öyle yoğunuz ki, uzun yıllardır gerçek hayatta yüzünü görüp konuşamadığımız çoğu insanla ilişkimizin hala sürüyor olmasını bile neredeyse sosyal medyaya borçluyuz. Buluşamıyoruz ama sosyal medyada birbirimizi takip ediyor ve bu yolla haberleşebiliyoruz. Bir tık kadar uzaktaki her şey adeta zamanın bize yüklediği ağırlıkları birden kaldırıyor ve hayatın daha kolay akmasına yardım ediyor…teknoloji-bağımlılığı15

Aldığımız like’larla rahatlıyoruz! 

Yanlış anlaşılmasın, ‘Nerede o eski bayramlar!’ tadında bir yazı okumuyorsunuz. Ama modern hayatın getirdiği güncel her şeyden haberdar olma isteği, ilişkilerimizi kontrol etme arzusu ve başka insanları izleme merakı, kendimizi öne çıkarma tutkusu ile birleştiğinde aldığımız halleri hiç mi konuşmayalım?! Fark ediyorsunuzdur, zamanla gerçek hayattaki amacından uzaklaşarak, giderek kendine yabancılaşan insanların sayısı artıyor. Sosyal medya üzerinden bazen ne kadar çok klavye kahramanlarına dönüşüyoruz. Söyleyemediğimiz her şeyi daha ustaca ve cesaretle ifade ediyor, hakkımızı bazen boşluğa haykırır gibi arayarak rahatlıyor, aldığımız like’larla gizli gizli, kimseye çaktırmadan rahatlıyoruz. Telefonumuzu açtığımızda Facebook logosu üzerinde duran ‘kırmızı +1’ bize iyi geliyor. Onaylanmak pek tabii ki hoşumuza gidiyor. Hoşumuza gittikçe de sıradaki her +1’i daha tutkuyla beklediğimiz bir kısır döngüye giriyoruz. teknoloji-bağımlılığı6

‘An’da kalmak mümkün mü? 

Telefonumuz artık ayrılmak istemediğimiz sevgilimiz haline geldi. Biz de onun elini bırakmak istemiyoruz, hatta mümkünse ona göz açtırmıyoruz! Uzun zamandır görüşmediğimiz arkadaşlarımızla sonunda buluşabildiğimiz o akşam bile, sohbetin durağanlaştığı ilk anda elimize telefonları almaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Sinemaya mı gittik… 10 dakikalık arada sosyal medyaya girmeyenimiz var mı? Bir şey kaçırdık mı? Oh kaçırmamışız! Artık filmin ikinci yarısına, sigarasını henüz söndürmüş bir tiryakinin huzuru içinde devam edebiliriz! Derken eve dönüşte radyoda bir reklam cıngılı dikkatimizi çekti. Sanki binlerce insan arasından sizi nasıl olduysa bulmuş, gizlice size sesleniyordu: “Aylardır peşinde olduğun kişinin Facebook’ta ilişki durumunu ‘ilişkisi yok’ yaptığı o anı seviyorsan cepte bilmemneye bayılacaksın, beklediğin fırsatlara merhaba!” Reklamlar bile bağımlılığımızı kullanır hale geldi, bu konudan yürüyor… Evet evet, çoğumuz birer bağımlıyız. Bununla yüzleşmenin de tam zamanı. teknoloji-bağımlılığı20

İnternet yoksa gelmem!

Hayatı yakalamak, öğrenmek ve bilgilenmek için sosyal medyayı kullanmak kuşkusuz birçok insan için hayatın olmazsa olmazı. Ancak görünen o ki, her alanda olduğu gibi burada bile ‘her şeyin fazlası zarar’ noktasına gelebiliyoruz. Bu konuda yapılan bir bir araştırma bu görünümü doğrular nitelikte. Araştırmaya göre internet bağımlısı bazı insanlarda tıpkı madde bağımlılığında olduğu gibi internete ulaşamadığı yerlere gitmemek söz konusu olabiliyor. İnternete ulaşamayacağı yerlere gitmeyerek yaşamını kısıtlamak ise bağımlılığın geldiği noktayı çarpıcı biçimde ortaya koyuyor…

Twitter da ayrı bir dünya. Herhangi bir nedenle buluşmuş insanların, aynı anda bağırarak bir şeyler söylediği, herkesin birbirini gözetlediği ama kimsenin birbirini gerçekten görmediği kocaman bir masa gibi düşünmek mümkün. Aynı zamanda bir anda kitleleri harekete geçiren, büyük sosyal olayları örgütleyen bir platforma dönüşüveriyor. Son zamanlarda televizyon reklamlarında bile sürekli hashtag’ler kullanılıyor. Çünkü en fazla kullanılan sosyal ağlar arasında ikinci sırada yer alan Twitter, en çok akşam saatlerinde ve televizyon karşısındayken kullanılıyor. teknoloji-bağımlılığı14

BU SENDROMLAR HEPİMİZDE VAR! 

Hep mutlu, hep güzeliz
Sosyal medyada bazı insanların en büyük silahı, mutlu görünmek. Bizi üzen dünyaya, bize haksızlık eden ve hayal kırıklığına uğratanlara en büyük cevabımız, mutlu olmak. Oysa üstünü özellikle örtmeye çalıştığımız şey, kendini bir yerde belli ediyor.

‘Darısı başına’ ritüelleri
30 yaşın üzerinde bekar ve çocuksuzsanız, ‘darısı başına’ dileğinin artık hayatınızda önemli bir yeri vardır. Halinizden memnun olmanızın bir anlamı olmaz, istisnasız her düğün ve peşinden bir süre sonra gelen doğum tebriğinizin altında tutkuyla sizin için de dilekler alt alta sıralanır.

Ekmek almaya gidiyorum!
Her an nerede olduğumuzu gerçekten herkes bilmeli mi? Ya da bunu belirtmeyenler yeteri kadar sosyal ve eğlenceli değil mi? Ya da onları gerçekten kimseler merak etmiyor mu? Tabii ki hayır!

Şüpheli yeni sevgili
Sevgilimizden ayrılmış olabiliriz, ancak maalesef kendisini hala gizlice takip ettiğimiz için hayatında olduğundan şüphelendiğimiz ama somut bir kanıt olmadığı için emin olamadığımız o kadın da tutkuyla takip ettiklerimiz arasındaki yerini alır. Sonu engellemeyle sonuçlanan sendromların en acılısıdır.

Ortak hesap
Facebook’ta bazı çiftlerin ‘ortak’ hesap açtığını görürsünüz. Bu tek hesap altında yatan ‘bir olma’ anlayışı, ulaşmak istediğinizde hangisinin size cevap yazacağını bilememenize neden olur. Bazen de ortak hesap olmasa da eşlerden biri aynı şifreyi kullanarak diğerinin hesabına girer… Özel alan nedir ki zaten?

Esrarengiz merhaba
‘Diğer (1)’in anlamı, tanımadığınız, etrafınızda olmayan, ortak hiçbir arkadaşınızın bulunmadığı kişilerin size büyük bir cesaretle ulaşma gayretinden ibarettir. ‘Merhaba daha önce tanışmış mıydık?’ mesajını sizden cevap gelmedikçe çeşitli versiyonlarıyla tekrarlayan inatçı kişiliklere ayrılan bölümdür.

Nefret dili
Öfke dilinin de sosyal ağlar üzerinden yüksek bir güce eriştiğini fark etmeyen yoktur herhalde. Uzmanlar buna maruz kalanlara ‘anlayacak olabilenleri uyarmak, çok ağır dil kullananları ise cevap bile vermeden spamlamak’ yönünde öneri getiriyor. Önemli olan, karşıdaki kişiyi değil tarzı, dili eleştirdiğini açık bir biçimde ortaya koymak…

Amcan seni eklemiş, kabul et yavrum
Facebook veya Twitter sandığınızdan daha kolay genişliyor. Evet sonunda evde medyayı gazete ve televizyonlardan ibaret bulduğuna inandığınız teyzeniz, enişteniz ve amcanız da artık vesikalık bir fotoğrafla da olsa sosyal medyadaki yerini alıyor. Size düşen arkadaşlık davetiyle yüzleşmek olacak. Okuyanda merak uyandırması için en cool tavrınızla yazdığınız bir durum güncellemenize, teyzenizden aleni bir ‘iyi misin yavrum?’ yorumu almanız an meselesi, ona göre!

Oyun daveti almak veya almamak 
Profil fotoğrafınıza ‘Bu kişi oyun daveti almaktan hoşlanmıyor’ ibareli uyarıcı bir görsel de ekleseniz, sosyal medyada en kaçınılmaz olan şey, bir oyun için davet almanız. Oyun oynayanların ise ‘sistemin kendisi gönderiyor’ diyerek hayatlarına devam etmeleri mümkün, fazla kafa yormayın.

Kendi fotoğrafını beğenme
İnsan neden sosyal medyada kendi paylaştığı fotoğrafı önce kendi beğenir? İlgili fotoğrafı ön plana çıkarmak için yaptıkları düşünülen bu hareketin ‘ilgi beklediğini bağırarak söyleme’ demekten ibaret olduğunu hatırlatalım…

Nihal Yuvacan

www.dunyalilar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu