Taahhütlü gelecek
Son yıllarda öne çıkan bir kavram bu, ne alırsanız taahhütlü.
İnternet 24 ay tahhütlü, telefon, ev, araba her şey aslında sizin kazanmadığınız, yaşamadığınız geleceğinizi ipotek altına almakta, başlangıçta cazip görünen rakamsal hokkabazlıklar, sonradan hüzün ve pişmanlıklara kapı açabilmektedir.
Kim garanti verebilir işinizin devam edeceğine, sağlığınızın bozulmayacağına ya da başınıza bu taahhüdünüzü yerine getirmekten alıkoyacak bir şey gelmeyeceğine.
Öyle bir illüzyon yaratıldı ki, sanki siz sürekli almak zorundasınız, sürekli baskı altındasınız, yolda , vapurda, evde, susmayan telefonlarınızda, sms’lerde, elektronik postalarınızda, sürekli fırsatlar, kazandınız yalanları, farkında bile olmadığınız ihtiyaçlar…
İşverenler sürekli sat baskısı ile hiyerarşik sıradan kar topunu yuvarlamakta, kotalar koymakta, amaç ben yetersizim ya da yeterince iyi değilim suçluluğuna düşürüp, başka yerlere geçişinizi önlemek ve kapitalist döngüyü devam ettirmek.
Bu sistem böyle işlemek zorunda mı?
İnsanların geleceğini satın aldığınız için, herkes yüksek kaygı ortamında yaşamakta ve dolayısıyla kimse mutlu olamamaktadır, özgür iradesiyle hareket edememekte ve bütün mobbinglere maruz kalmaktadır, bu durum yaşamın her anı ve her alanında kavgacı, öfkeli bir toplum yaratmaktadır.
İhtiyacınız yok büyük ya da yeni evlere, hızlı ya da sıfır arabalara, çok kısa süreli sahte mutluluklar için geleceğinizin ipotek altına alınmasına izin vermeyin, toplumda yer edinmek, saygı görmek ya da sevilmek için bunlara gerek olmamalı.
Sizin lüksünüz başkalarının yatağa aç girmesine neden olabilir, dünya hepimizin ise bencil olamayız.
İnsanoğlu sosyalleşerek ve diğer insanlarla saygıya dayalı iletişimler kurarak, paylaşarak ve mütevazi bir yaşam sürerek ancak kalıcı mutluluğa ulaşabilir.
Sefer Uzel