Başka Dünya

Tarçınlı Kurabiye Tarifi ve Vatan

Üzgünüm bayım; ben vatansever değilim! Kendisine vatansever diyen senin de, vatandan anladığının halklar, canlar, kuşlar, ırmaklar olmadığına eminim. Vatan üzerindeki her karış toprak benim için de kıymetli; üzerine HES, nükleer santral, taş ocağı yapılmadıkça! Evet, vatansever değilim ama bizim ellerde söylenmiş bir Ermenice ninni, ya da ne bileyim, maden işçilerinin ve mülteci çocukların kederi, benim vatanımdan koskocaman izlerdir… Sen benim vatanımı sevebilir misin bayım…

Çocuklar

Üzgünüm bayım; bayrağın dalgalandığı hiçbir yer benim için kutsal değildir! Bayrak dalgalanıyor ama çocuklar öldürülüyorsa, bayrağa şiirler yazılıyor ama emekçilere, azınlıklara kinleniliyorsa, bayrak öpüp koklanıyor ama benim bağrıma basacağım nice güpgüzel halklara savaşlar, zulümler reva görülüyorsa, sen dalgalanan bayrakla gurur duymaya devam et bayım! Ben bayrak diye barışı, özgürlüğü, vicdanı bilirim. Sen benim bayrağımı sevebilir misin bayım…

Üzgünüm bayım; dindar biri olduğumu söyleyemeyeceğim sana! Bir dine inanabilirsin, bu benim umurumda değil ama bir dine inanıyor olman, sana ötekileştirme, yaftalama, nefret dilini kullanma hakkını vermez, vermemeli. Sırf dindar değilim diye aynı sofrada yan yana oturamıyorsak, iki çift laf edemiyorsak ve biz bir avuç canla beraber doğanın talan edilmesine karşı sesini çıkartmıyorsan mesela, takım tutar gibi körü körüne savunduğun siyasetçiler dindar diye, bunca yalan dolana, kibre, hoyratlığa karşı mücadele etmiyorsan bizimle, inancın gereği zehirlenmiş olduğunu anlıyoruz bayım! Herhangi bir dinle ilişiğim yok ama birkaç damla su, küçücük bir yeşillik ve gülümseyen bir bebek yüzü en güzel din`dir bana. Sen benim dinimi sevebilir misin bayım…

Üzgünüm bayım; varlığımı armağan edeceğim herhangi bir ırk yok! Kendimi herhangi bir ırka ait hissetmediğim gibi cümle halklar, cümle azınlıklar, cümle çoğulluklar, evet hepsi benim ve dünya üzerinde tecavüze uğrayan her kadın, kıyılan her çocuk, işkenceden geçirilen her ozan, sömürülen her emekçi, soldurulan her halk can`dır, can`ımdan içeridir ve ille bir ırka ait olacaksam benim ırk`ım can`dır! Sen benim ırkımı sevebilir misin bayım…

Üzgünüm bayım; okuduğun gazeteler, seyrettiğin haber kanalları, takip ettiğin yorumcular köreltiyor vicdanını. Gidemeyeceğim hiçbir yer yok bizim ellerde. Beraber gülümseyebilirim cümle canlarla; cümle canların dertlerini dinleyebilir, ağıtlarını duyabilir, kederlerini duyumsayabilirim. Bir Cumartesi Annesi belle beni; bir Kürt çocuk, yüreciği kaygılı bir asker babası ya da kimsenin umursamadığı bir Çingene müzisyen. Benim içimde başka bir dünya var; başka bir dünya düşüncesini sevebilir misin bayım…

Cennete gitmek gibi bir düşüncem yok bayım; diktiğim kestane ağaçlarını bırakayım ardımda, bir de bana huzurla bakan kedilerin gözlerindeki can halini, yeter. Cehennem de umurumda değil; ben cehennemi heder edilen canlarda, kurutulan derelerde, yakılan ormanlarda gördüm gayrı…

Üzgünüm bayım; senin vatan diye, bayrak, din ve ırk diye kutsadığın her şey içimi acıtıyor benim. Ama yapacak çok şey var bana, bize, can`a kıymet veren nicemize. Şimdi tarçınlı kurabiyeler yapacağım mesela; can`ı yakılana, incitilene, soldurulana tarçınlı kurabiyelerimi tattıracağım. Bir Cumartesi Annesinden almıştım tarifini; yavrusunu yitiren bütün annelere, kıyımlar içinde kalan bütün çocuklara, halklara, canlara tarçınlı kurabiyeler yollayacağım. Sen benim tarçınlı kurabiyelerimi sevebilir misin bayım…

-Ergür Altan-

erguraltan@gmail.com

www.dunyalilar.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu