Savaşın emperyalist güçler tarafından körüklendiği dünyamızda hiçbir canlı güvende değildir. Ortadoğu’da milyonlarca insanın, salt kaynakların sömürülmesi adına öldürülmesi, yok edilmesi, mülteci haline getirilmesi, şiddeti ve ölümleri Batı’nın kapısına getirmemesi olanaksızdı; dünyanın sadece dörtte biri kara parçasıdır ve yaşamak adına insanların gidebileceği yerler de sınırlıdır.
Emperyalizmin adına vekalet eden kiralık savaşçılar, silahlarını sahiplerine döndürdü. Varoşların çocukları bugün kendilerini radikal İslam ile ifade etmektedir. İŞİD’in militanları, zengin Kuzeyin varoş çocukları değil mi? Mülteci ebeveynlerinin gettolara sürgün edilmesi ile medeniyetin halı altına süpürdüğü ve asla görmek istemediği çocuklar, yaşamın anlamı uğruna kendilerini patlatmaktadır. Yoksul Güney dünyasında, emperyalizmin yarattığı terör değil midir bugünümüze yansıyan acıların toplamı?
Avrupa’nın merkezi Brükselli bir kahramana, Tenten’in maceralarına bakmamız, uygarlığın kibrini ve bugün karşı karşıya olduğu şiddeti de anlamamızı kolaylaştıracaktır. Emperyalizm, ele geçirmek istediği ülkelere her zaman öncelikli olarak kültürünü empoze etmeye çalışmadı mı? Kültürün yozlaşması teslimiyetin ilk koşulu olmadı mı? Tenten, Asteriks ve Şirinler’in ana vatanı Belçika, popüler kültürü çizgi romanla empoze etmenin sırrını çözen ilk ülkedir.
Brüksel’in, insanların çocuksu yönünü besleyen bir tarafı vardır ve kentle özdeşleşen İşeyen Çocuk (Manneken Pis) heykeli nasıl bir ironidir? Belki de yıllarca çocukluk düşlerimize işemeyi anlattı Manneken Pis!
Belçika ekolünün örneklerinden biri olan Tenten, Hergé tarafından yaratıldı. 1928 yılında günlük yayınlanan “Yirminci Yüzyıl”ın (Le Vingtieme Siecle) haftalık eki “Küçük Yirminci”nin (Le Petit Vingtieme ) ilk sayısı çıkar. Hergé, derginin tüm sorumluluğunu üstlenir ve daha önceden çizdiği Totor’ u yeniden elden geçirerek, mesleği gazetecilik olan Tenten karakterini okuru ile tanıştırır. Hiçbir anlam ifade etmeyen ismi ve saç şekli ile Tenten her türlü serüvenin içine korkusuzca atılabiliyordu. Hergé çizimlerini ve Tenten Rusya’da hikaye tekniğini Meksika gazetelerinde gördüğü Amerikan çizgi romanlarından etkilenerek değiştirmişti. Klasikleşmiş özellikleri, temiz çizgisi ve komedi-macera tarzını öykülerinde çok iyi kullanıldı. Çizim tekniğinde asla taramalara ve gölgelere yer verilmedi. Düzenli sayfalar, açık ve net konuşma balonları ile okurunu yormadı. Konularda ise genellikle dedektiflik temaları, çeşitli sakarlıklar ve aksiyon ile birleştirilerek harmanladı ve sade bir çizgi ile kağıda aktardı. 10 Ocak 1929 Yılında ilk Tenten serüveni “20. Yüzyıl”ın eki “Küçük Yirminci”de her hafta iki sayfa olarak yayınlanmaya başlandı. İlk hikaye Rusya’da geçiyordu ve belli bir senaryo olmadığı için Hergé her hafta kaldığı yerden devam ediyordu.
Tenten maceralarını içeren albümler 1930 yılından itibaren siyah ve beyaz olarak Petit Vingtiéme yayınlarında ortaya çıktı. 1934 yılından itibaren Casterman Yayınları, metin dışı bölümlerin sadece renkli olduğu siyah beyaz ciltler yayınladı. 26 Aralık 1946 tarihinde Tenten dergisinin ilk sayısı çizgi roman formatında ve renkli olarak yayınlanmaya başlandı. Siyah-beyaz olan ilk albümler 1973 yılından itibaren Archives Hergé koleksiyonunda tıpkı basım olarak Casterman tarafından yeniden yayınlandı. Birçok Tenten macerası Hergé tarafından tekrar elden geçirildi ve çizgi roman kendi bağımsızlığını ilan ederek, günümüze kadar etkisini devam ettirdi.
Genç bir gazeteci olan Tenten, Milu (Fındık veya Boncuk) adlı beyaz renkli köpeği ile, Mısır’dan İskoçya’ya, Arap çöllerinden, denizlerin altına, Tibet’ten Ay’a kadar hemen hemen her yerde serüvenlere korkusuzca atılır. Neredeyse daktilosunun başına hiç oturmayan bir gazetecidir o. Bazen elinde bir fotoğraf makinesi ile takılır olayların peşine ve okur ancak o zaman Tenten’in gazeteci olduğunu anımsar. Maceralarında bu ikiliyle birlikte olan birincil derecedeki diğer kişiler ise içkici, küfürbaz, asık suratlı, atılgan Kaptan Haddock, becerikli zor işiten ve dikkatsiz Prof. Tournesol, fazla keskin görüşlü olmayan ikiz dedektifler Dupond ve Dupont, ateşli şarkıcı kadın La Castaflore ve Kaptan Haddock’a ait bir mülk olan Moulinsart şatosunda çalışan saygıdeğer sadık ve cesur uşak Nestor’dur. Hiçbir şeyden pişmanlık duymayan ve dünyayı gezen Tenten acımasız düşmanlarla sık sık karşı karşıya gelmekte ama zekasıyla bunları alt etmektedir. Tenten’in her macerasında karşılaştığı garip düşmanları vardır. Bunlar arasında en önemlileri, milyarder işadamı Rastapapoulos’tur. Bir diğer önemli düşman da General Alcazar’ın rakibi General Tapioca’dır.
Hergé’nin Nazi işbirlikçisi geçmişinden girip, gazeteci kahramanımızın sömürgeci maceralarına uzanmamız ve komünizm karşıtı maceraperest Tenten’in “Yandaş” gazeteci olduğunu; maceralarında, Nazilerin, sömürgecilerin, kadın düşmanlarının, ırkçıların yanında yer aldığını ve kitlelerin gözünde sevilmeyi nasıl başardığını bugün bile sorgulamıyoruz. Oysa, 2. Dünya savaşı sonrasında, 4 Eylül 1944’te, Hergé takma adını kullanan Georges Remi, Nazi işbirlikçisi olarak tutuklanıp, bir gece içinde serbest bırakıldığını günümüz Avrupa uygarlığının ikiyüzlülüğünde geldiği noktaya bağlamamız gerekmez mi?
Kongo, 1930’larda Belçika’nın bir sömürgesiydi ve Belçikalılar Kongolulara karşı ciddi bir ırkçı tutum sergiliyorlardı. Kongo’da yaşayan Belçikalılar, ülkenin neredeyse hiçbir kaynağını yerli halkla paylaşmadıkları gibi, sosyal yaşamda da, onlara pek çok yasaklar getirmişlerdi. Beyazlarla siyahlar arasında fiziksel görünüşe dayalı olarak kurulmuş hiyerarşide, beyazlar kesin bir şekilde “efendi”, siyahlar ise “ikinci sınıf”dı. Tenten Kongo’da çalışması da, aslında mevcut bu durumu yansıtıyordu. 1946’da yeniden çizilen ve 1975’te bu yeniden çizime de çeşitli düzeltmeler yapılan kitap, böylece son halini aldı. 1930’un kitabında siyah Kongolular, Belçikalı beyaz Tenten’e “Efendim” diye seslenirlerken, yeni versiyonda bu sözcük “Bayım” halini alır. Kitabın ilk versiyonunda, küçük Afrikalı çocuk Tenten’le ilk tanıştığında ona “Efendim” diye seslenirken, Tenten’in köpeği, Afrikalı çocuk için “Pek de akıllı görünmüyor!” diyerek Afrikalılara karşı mevcut olan Avrupalı düşüncesini açığa vurur.
Yine aynı kitabın ilerleyen sayfalarında Tenten hatalı araba kullandığı için tren yolunda kalır ve tren de Tenten’e çarpmamak için ani bir fren yaparak devrilir. Tenten, devrilen trenden dışarı çıkan Kongolulardan özür dileyeceği yerde onlara “Sessiz olun! Berbat küçük motorunuzu sizin için onaracağız!” der ve köpeği de onu “Evet, berbat küçük şey” diyerek onaylar. Hemen altındaki karede Tenten kazazede Kongolulara “Hadi bakalım, çalışın!” diye emir vererek, beyaz adamın, siyah adam karşısındaki emir veren konumunu ortaya koyar. Kongoluların buna verdiği karşılık ise “Ben yorgunum” dur. Yani Kongolu başına ne gelirse gelsin çalışmayacak bir tembel olarak resmedilmektedir.
“Tüm işi bir köpeğe yaptırmaya utanmıyor musunuz?” diyerek emir yağdırmayı sürdüren Tenten’e kendi köpeği “Hadi bakalım sizi tembel güruhu, işe koyulun” diyerek destek verir. Tenten eliyle devrilen lokomotifi göstermekte fakat kendisi işin ucundan tutmamakta ve yalnızca emir vermektedir. Tutumu “efendi” beyaz adam ile “köle” siyah adam anlayışına denk gelmektedir. Ardından da Kongolular lokomotifi zorlanarak kaldırmaya çalışırlarken Tenten iki elini beline koyarak “İşe koyulacak mısınız, ha?” diyerek ırkçı söylemi neticelendirir. Tenten’in çizdiği beyaz adam portresinde, beyaz adamın suçu olmasına karşın, yaralanmış Kongolular hiçbir özür duymadıkları gibi aşağılanmışlar, çalıştırılmışlar ve yardım görmemişlerdir.
Beyazları yücelten kitabın siyahları “evrim geçirmemiş” insanlar olarak betimlemesi, Avrupa uygarlığının, diğer uygarlıklara bakışının özetidir aslında. Evrimini kötüden yana tamamlayan emperyalizm, bugün terörü sorgularken, geçmişini de gözden geçirmelidir. Kültür ve uygarlık dünyasında sergilemeye çalıştığı ve arkasına saklanabileceği hiçbir kahraman kalmamıştır.
Bayram Sarı
KAYNAK: https://tr.wikipedia.org/wiki/Tenten%27in_Maceralar%C4%B1; https://yalinalpay.wordpress.com/2011/11/06/yoksa-tenten-irkci-mi/