Fransızca, Rusça ve İngilizce’yi ana dili gibi kullanan, Votka ve Samsun216 Müptelası Türk Filozof
10 yıldır aralıksız okuduğum, okumaktan öte aşık olduğum bir dahiden bahsedeceğim.
Ulus Baker…
Düşüncelerime yön veren yüce bir Türk filozof… Bir dahi, yazar, eleştirmen, sosyolog, çevirmen, ODTÜ öğretim üyesi…
Fransızca, Rusça ve İngilizce’yi ana dili gibi kullanırdı ve muhteşem bir Türkçesi vardı.
ÖDTÜ Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede öğretim üyesi olarak dersler vermeye başladı. Bölümündeki yabancı öğrencilerin sorularını kendi dillerinde sormalarını ister ve o dillerde cevap verirdi.
Sosyoloji, Felsefe, Sinema, Tarih, Müzik ve Matematik alanlarında önemli bir bilgi birikimi ve anlatım gücüne sahipti.
Sinema üzerine oldukça etkili eleştiriler kaleme almıştır.
Deleuze, Hegel, Spinoza’dan çeviriler yaptı.
Spinoza’yı o kadar çok okudum ki ondan, sonunda beni de Spinozacı etti.
Saçı başı dağınıktı. Yakın dostları uyarmasa günlerce duş almazdı. Kıyafet konusunda oldukça mütevaziydi. Aynı kazağı yıllarca giydi. Pantolonu kendine daima bol gelirdi. Bu dünyaya ait hiçbir şeye önem vermedi.
Gözlüğünün bir camı düştüğünde ‘’Yahu Ulus, gözlüğünün camı düşmüş değiştirsene’’ diyenlere ‘’O benim sağlam gözüm zaten niye değiştireyim ki’’ dedi ve yıllarca tek camlı gözlükle yaşadı.
Derslerini ciddiyetle dinleyen öğrencilerin dikkati, Ulus hoca gözünü kırık yerden ovuşturunca bozulurdu. Sonra gözlüğü düştü ve ortadan kırıldı. Yenisini almadı selobantla tutturdu. Kırık gözlükle yaşadı bir süre.
Sinüziti vardı. Yağmurlu havaları sevmezdi. İki kedisi vardı. İkisinin ismini de ‘’ Psinoza ’’koymuştu.
Sakin bir kişiliği vardı. Yemeği biri hatırlatırsa yer, kahveyi elinden düşürmezdi. Sürekli votka ve Samsun216 içerdi. 1 ders boyunca bir paket sigara bitirdiği olurdu.
Fakat bu adam konuşmaya başladıktan sonra profesörler dahil herkes susardı. Psikanalizin teorik, mantıksal, epistemolojik açmazlarını onun kadar başarılı hiç kimse betimleyemedi.
10 yıldır Youtube’da yayınlanan seminerlerini izlerim. Felsefeye azıcık merakınız varsa her şeyi bırakıp izleyin. Sizi alıp uzun bir süre geri gelemeyeceğiniz bir yere götürecek.
ODTÜ kütüphanesinin kokusu üzerine sinmişti resmen. Okunması gereken her şeyi okumuştu. Ulus Baker’i bu ülkeden çıkarırsan Sosyoloji ve Felsefe çöker.
Bandista isimli müzik grubuna şarkı yaptı; ‘’Her Şeyin Şarkısı’’…
Annesi Kıbrıslı şair Pembe Marmara’yı kanserden kaybetti. Ruh bilimci babası Sedat Baker evli sevgilisinin kocası tarafından bir otel lokantasında öldürüldü.
Ulus çocukken Kıbrıs’ta savaş vardı. Evleri tarandı.
Bütün bu bunalımlardan mıdır bilinmez, elinden kadehi asla düşürmedi. 2007 Temmuzunun bulutlu bir sabahında 47 yaşında toprağa kavuştu. Belki de dahi bedeni alkole daha fazla dayanamamıştı.
Kıbrıs Lefkoşa’da kendisi gibi sade bir mezarı var, yolunuz düşerse mutlaka uğrayın.
Giderken bir isteği vardı ; ‘’ Hüzün geriye kalandır biraz Blues dinleyin benim için’’ dedi… Dinliyorum…
Hangi dinin cennetindeysen selam olsun Ulus hocam. Seni unutturmayacağım…
Siyaset denen illetle kirlenmiş ülkemde bu adamlar unutulurken bir yığın dalkavuk saatlerce ekranları, meydanları ve zihnimizi kirletiyor.
Bekir Yıldız’ın yazısı kısaltmalar ve bazı düzeltmeler yapılarak yayınlanmıştır.
10.12.2018
Ulus Baker’in Bandista Müzik Grubu için sözlerini yazdığı Her Şeyin Şarkısı’yla baş başa bırakalım sizleri.
İyi dinlemeler
Dünyalılar