Kültür-Sanat

“Çakma” Şarap Tanrısı Dionysos

Thebai şehrini ilk kez Bertolt Brecht’in  “ Brecht Kabere” oyununda duyduğumda önce Antik Mısırda bir yer olduğunu sandım. Tiradında şöyle diyordu Genco Erkal; “Thebai şehrini kim yaptı? Taşların üstünde kralın adı yazıyor. Fatih İstanbul’u almış, yanında bir aşçıbaşı dahi yok muydu be kardeşim.” Daha sonraları Thebai’nin Yunanistan’da bir yer olduğunu öğrendim.

Antik Tebai şehri, Atina’nın kuzeybatısında yer alır. Efsaneye göre, Delfi kahinleri Kadmos’a, bir ineği izlemesini ve onun ilk çöktüğü yerde bir kent kurmasını öğütler. Öldürdüğü bir ejderin dişlerini toprağa gömer ve bunlardan, Thebai soylularının ataları olan silahlı adamlar türer.

Kadmos’un dillere destan güzeller güzeli bir kızı vardır. Adı Semele. Çapkınlığı ile ünlü Baş Tanrı Zeus Semele’ye aşık olur ve gönlünü çalar. Sık sık birlikte olduklarından Zeus’un ortadan kaybolmaları Karısı Hera’nın gözünden kaçmaz. Takip ettiği bir gün Semele ile Zeus’u el ele, diz dize yakalar. Konuşmalarından Semele’nın Zeus’tan 7 aylık hamile olduğunu öğrenince hemen bir plan yapar.

Hera, Semele’nın dadısı kılığına girerek aklını çekmeye başlar. Semele’ye; “Eğer sevgilin dediği gibi bir tanrı ise bunu kanıtlamasını ve sana tanrı kişiliğinde görünmesini söyle” der.  Semele; önce Zeus’tan ne isterse yapacağına dair kutsal Styx ırmağı adına söz alır. Styx ırmağı; tanrıların birbirlerine söz verdiklerinde adını andıkları, üzerine yemin ettikleri ve ölümsüzlük korunmasına sahip olmak için Akhilleus’un  topuğundan tutulup daldırıldığı ırmaktır.

Zeus,  Semele’ye; tanrı kişiliğinde ve kimliğinde görünmesi durumunda, yıldırımlar ve ateşlerden oluşan güçleri karşısında sarayın ve her şeyin yanıp yok olabileceğini söylemiş ama bir kere söz verdiği için görünmek zorunda kalmış. Zeus tüm ihtişamıyla, etrafında yıldırım ve ateşler olan atların çektiği altından yapılmış savaş arabası üzerinde sarayın üzerinde uçarken her yer yanmaya başlamış. Semele bu yangında 7 aylık çocuğunu düşürmüş ve ölmüş. Rivayete göre çocuk bir asma dalı altında korunduğundan yanmamış. Zeus erken doğan bu çocuğu alıp baldırında 2 ay saklamış. Ve günü geldiğinde, iki kere doğumlu anlamına gelen Dionysos dünyaya gelmiş.

Hera’nın hışmından korkan Zeus, Dionysos’u Thebai’den kaçırarak Anadolu’ya getirir. Şimdiki Aydın yakınlarındaki Nysa dağı perilerine emanet eder. Orada büyüyen Dionysos üzümü çok sevmektedir ve suyunu sıkıp içmektedir. Birgün; suyunu sıkıp içmeyi unuttuğu üzüm suyunun çok değişik ve keyif verici bir içkiye dönüştüğünü gören Dionysos artık üzüm suyunu bu şekilde içmeye başlar ve herkese bunu söyler. Dionysos’un “şarabı keşfetmesi” de böyle olur. Yani; şarap daha önceki, Pers Kralı Cemşit’in hikayesinde olduğu gibi yine kendi kendine olmuştur.

Dionysos Anodolu’yu  dolaşmaya ve herkese şarabı tanıtmaya, nasıl yapıldığını anlatmaya başlar. Beraberinde kadınlar alayı (Bakhalar) ile her gittiği yere neşe ve eğlence götüren Dionysos, Tüm anadoluyu, Kafkasları, İran dolaştıktan sonra Hindistana kadar gitmiş ve her gittiği yerde bağlar kurulmasına ön ayak olup şarap yapımını öğretmiş. Aradan 1000 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra doğduğu kent Thebai’ye geri dönmüş ve onlara da şarap götürüp yapımını öğretmiş.

Durum böyleyken Homeros, Dionysos’u bir tanrı olarak görmediğinden olsa gerek kendisinden bahsetmez. Yakın tarih yazarlarından Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat da Dionysos’us “çakma” tanrı olduğunu söylerler. Nedeni gayet basit; Mitologya oluştuktan bin yıldan fazla süre geçtikten sonra ortaya bir şarap tanrısı çıkıyor. Şarap Anadolu topraklarında Hititler tarafından tanrılara sunulan bir mistik içki olarak değerlendirilmeye başladıktan 1000 yıl sonra Yunanistana ulaşıyor. Ve onlarda şaraba bir tanrı uyarlamak ihtiyacını hissediyorlar. Çünkü Hititlerde de Telipinu diye bir şarap tanrısı var. Yunanlılarda Dionysos’u ortaya çıkarıyorlar.

Dionysos’un ortaya çıkışı MÖ: 500 – 600 civarında. Ama, Hititler MÖ 15 – 16. yüzyıldan itibaren Anadolu da egemen olmuşlar. Bildiği üzere Anadolu’da şarabın yapımı Hititlerden çok önceye dayanır. MÖ:7000 lerde Kafkasyada bulunan bir pişirilmiş topraktan yapılmış küp bunun kanıtı. Küpte “Tartarik Asit” kalıntısına rastlanıyor. Tartarik asit, doğada sadece üzüm ve şarapta var.

Memet Karabulut

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu