Pablo Neruda`nın, ironik sorulardan oluşan “Sorular Kitabı” isimli kitabından, mizahçı Metin Üstündağ, seçtiği soru şeklindeki dizelere, kendi mizah üslubuyla cevaplar vermiş, bu çalışmasını da “Neruda`ya Cevaplar” isimli kitabında yayınlamıştı. Aynı sorulara ben de kendimce cevaplar vermiştim yıllar önce; uyku tutmaz, sızılı ama yine de içine umudu sarıveren uzak bir coğrafyadaki bir kış gecesinde. Bütününü değil, bir kısmını paylaşıyorum Neruda`nın sorularını ve verdiğim cevapları…
-Nerededir denizin merkezi
neden oraya gitmiyor dalgalar?
-Dalgalar neredeyse oradadır denizin merkezi
dalgalar şimdi biraz çocuk
biraz da kumdan kale izi…
*
-Hani nerede o eski isimler
bir zamanlar pastalar kadar tatlı?
-Dünya dışı turlara katıldılar
anne baba özleminden…
*
-Cehennem mi, cehennemsiz bir yaşam
yeniden kuramaz mıyız onu?
-Kurarız da puzzle gibi olur
bir senatör
ya da bir general değdi mi
bozulur!
*
-Sen bana gül, çırılçıplak mısın
hep böyle mi giyinirsin yoksa?
-Sen beni ipek böceğiyken görecektin asıl
kelebeğe dönüşmüştüm annemin gözlerinde
sonra gül oldum, çırılçıplak kaldım
ozanlar şiire doysun diye!
*
-Neden anlatıyor öğretmen
ölümün coğrafyasını derste?
-Köyü aklına gelmiştir haritaya bakarken
“orda bir köy var uzakta
yakılsa da yıkılsa da
o köy bizim köyümüzdür”
bâbında…
*
-Gözyaşı dolu siyah torbasıyla
nereden geliyor bu koskocaman bulut?
-Geldiği yerde de generaller
gittiği yerde de…
Yağmur bulutu dostlarına bıraktı torbasını
bir sızı yüreğinde…
*
-Dönerler mi aydan geri
kırlangıçlar güz gelince?
-Ay bırakır mı kırlangıçları hiç
sararsın ister mi güz gelince
ışığının değdiği küçücük kanatları…
*
-Ne olur dersin kırlangıçlara
geç geldiklerinde okula?
-Kurbağaların son isteği yerine gelmemiş olur
daha bir mahzun ölürler fen bilgisi dersinde
daha bir yalnız…
*
-Yağmurun altında duran bir trenden
hüzünlü daha ne var ki hem dünyada?
-Kendi çocukluğumu düşünüyorum yağmur altında
kaçıyor tren isimsiz istasyonlara doğru…
*
-Köylerde mi buluşur hep
bütün anıları yoksulların?
-Evet…
köylerine baktığı sürece
yoksulların can evi…
*
-Kaç sorusu olabilir bir kedinin?
-Sokak kedisinin sorusu olmaz hiç
ev kedisinin de cevabı…
*
-Ya da bir balık mı yaşamımız
Kuş olmaya hüküm giymiş?
-Aynen öyle…
kuş olamayacağını anlayınca
uçanbalık olmuş bir yaşamımız var…
*
-Nereye gider düşlenmiş şeyler
başkalarının düşlerine girmeye mi?
-Bir şeyleri düşleyip
sonra da peşine düştüğümde
hep düşüverdiğim için
bu soruya cevap vermek
beni düşündürüyor!
*
-Alır başını giderse kelebek
uçan balık mı olur?
-Kelebeğin ne kadar “uçmuş” olduğuna bağlı bu!
*
-Kim daha çok etkiler toprağı
insan mı güneş mi?
-Ya toprağın gönlü karıncadaysa?
insana ve güneşe nanik yapar
hınzırca!
*
-Sevebilir misin beni alfabe
öpebilir misin beni ey zamir?
-Dilbilgisi kurallarını önemsemeden
öyle işte
yürekten…
*
-Dört herkes için dört mü
eşit mi bütün yediler?
-Zenginin dördü bir olur mu hiç..
yoksula eşit olacak yediler ha!
güldürme beni!
*
-Kimdi beni çağıran
onurunun kapısından içeri?
-Pir Sultan
Nesimi
Nazım Hikmet
ve daha niceleri…
*
-Neden yeşil giysilerini
dağıtıyor yine ilkyaz?
-Reytingi artsın diye
promosyon yapıyordur o da!
*
-Nereye koyar hançerini kartal
sererse yatağını bulutların üstüne?
-Uykusu bölünmesin diye
ne olur ne olmaz diye
fırlatır hançerini
bir savaş uçağına!
*
-Hep aynı bahar mı
ezberini yenileyip duran?
-Unutmasın diye çiçeğini böceğini
ben tembihlemiştim ona çocukken
ezberini yenilemesini…
*
-Üç renkli değil miydi Victor Hugo
ve ben kendim sarı çizgili?
-Aramızda kalsın
ben de maviye çalıyorum bazen!
*
-Onca tanrı arasında Kalküta`da
nerden bileceksin kim asıl tanrı?
-Bir ninni söyleriz
hangisi bize sarılıp uyursa
onu tanrı biliriz…
*
-Hangi sarı tüylü kuş
Limonlarla doldurur yuvasını?
-Civcivlerimin karşısında limon yalamıştım bir kez
sonra da canları çekmiştir diye
limonlar koymuştum yuvalarına
böyle bir hatıram da var yani!
*
-Doğru mu karıncalar evinde
düş görmenin bir görev olduğu?
-Düş görmeyi görev bilmeselerdi
ağustos böceğinkinden daha güzel olmazdı
karıncaların düşleri…
*
-Neden çocuklarıyla gezmeye
gitmez dev uçaklar?
-Yükseklik korkularını çocuklarından gizlemek için!
*
-Neden saklıyor dersin ağaçlar
bütün görkemini köklerinin?
-Meyveleri değil de
kökleri taşlandığında
işte o zaman yanar canı ağaçların…
*
-Hakaret mi etmiş olur arılara
bal yaparsa sinekler eğer?
-Arının iğneyle işi olmazdı zaten
bu agresifliği
hep sinekler yüzünden!
*
-Nasıl adlandırılır hüznü
yapayalnız bir koyunun?
-Çobanı kurttan daha tehlikeli görmesiyle!
*
-Neden mor bir hüzne bürünür gökyüzü
sökün ederse menekşeler topraktan?
-Annelik duygusu işte…
çeker evlat hasretini
ölçüsüz ve bir o kadar dirice…
*
-Solgun iki ışık arasında
bir tünel mi yaşamımız acaba?
-Günlük güneşlik bir yer gördük mü
anlıyoruz ki öbür taraftayız…
*
-Nerede,nerede bırakırdı dolunay
gece boyu sürüklediği un torbasını?
-Daha ucuza bayat ekmek alabilmek için
geceden sıraya giren bir halkın durduğu
ekmek fırınlarının önünde…
*
-Çürürse insanlığın kemikleri
iyi ama kim yaşar en son külün içinde?
-Diktatörler!
Son ölen onlar olacaklar belki de
insanlığın büyüklüğü kadar acı çekerek
en son külün içinde!
*
-Neden verilmedi bize uzun
uzayan,bir yıl süren aylar?
-Çocukluğumuzdan erken kesilelim diye…
*
-Hangi heceyi çalar rüzgar
denizin ilk ışığında flütle?
-Aşk!
Tek hece
tek sözcük
anlamını bilmez rüzgar kadar
hiçbir sözlük…
*
-Nasıl kavuştu özgürlüğüne peki?
şu terkedilmiş bisiklet?
-Sokak çocuklarını
arka mahallelerde birkaç tur gezdirerek…
*
-Nasıl kokar gökte ses
şarkı söylerse sularda mavi?
-Annem bana nasıl kokarsa gurbetteyken…
*
-Neden bu kadar zaman büyüdük
ayrılmak için birbirimizden?
-Çocukken
erişemeyeceğimiz yerlere kaldırılmıştı ayrılık
büyüklerimizce…
*
-Ne olur kokteylin adı
şimşekle karıştırılınca votkası?
-“ölelim güzelleşelim” diyorsan
hiç bakma bana
fesleğenim var beni bekleyen
daha çocukluk çağında…
*
-Neden bana sorar ki dalgalar
benim onlara sorduklarımı?
-İki tek attıysan
dalgalanmış olmayasın!
*
-Tatlıysa bütün ırmakların suyu
nereden gelir denizin tuzu?
-Ölen denizciler
tenlerinin tuzunu bırakıyordur denize
olduğu gibi…
*
-Bir tutuklunun düşlediğiyle
seni aydınlatan ışık aynı mı?
-Işık birdir
doğan günle
büyüyen düşle
dirilir…
Ergür Altan (erguraltan@gmail.com)
Dünyalılar