Eğer şu anda bu makaleyi okuyup, bu listeye bakıp kendinden parçalar buluyorsan biraz endişelenmelisin. Her şeyi bir kenara bırakıp hayattaki varoluşunu sorgulayacak kadar.
Söz ettiğim beceriler sıkı çalış, sınıf birincisi olarak mezun ol becerileri değil. Kaytar, dersleri as, alkole düş, parti yap ama yine de mezun ol ve iyi işe gir becerilerinden de söz etmiyorum.
Sözünü ettiğim şey; kapıdan çık, bazı hamleler yap, birşeyler becer türü becerilerdir. İşinden ayrıl, ailenin evinden taşın, “…. böyle dünyayı” deyip, sonra bunu gerçekten yaptığın türden yetenekler.
Gerçek dünyada kazandığın beceriler, ailen tarafından sana sunulan sabun köpüğü korumasının ya da içinde yetiştiğin tüm eğitim sistemini kapsayan ideolojik doktrinlerin dışında şeylerdir. Bu beceriler, onlara sahip olmak isteyen herkesin bedelini ödemesini gerektirir.
“Temel olarak söylemek istediğim şey şu: aşağıdakiler sende olmadığı için, muhtemelen pek bir şansın yok, çünkü…: “
1. Yeterince başarısız olmadın.
Çünkü vasatlığın içinde mutlusun ve aslında denememeyi seçtin. Çünkü yeni bir şeyi öğrenmek hakkında konuşmak (mesela bir yabancı dili) aslında onu öğrenmekten daha kolay.
Çünkü herşeyin fazlasıyla karmaşık ve kompleks olduğunu ve bir sonraki şeyi “yarın bir oturuşta bitireceğini” veya “Pazartesi diyete başlayacağını” düşünüyorsun.
Çünkü işinden nefret ediyorsun ama yenisini de aramıyorsun çünkü reddedilmekten kaçınmak daha kolay.
Çünkü sen orada oturmuş denemekte bile başarısız olurken, ben burada başarısız denemeler yapıyorum, kendimi zorluyorum, yeni şeyler öğreniyor ve mümkün olabildiğince başarısız olmaya çalışıyorum.
Çünkü biliyorum ki deneyip başarısız olduğum müddetçe öğreneceğim, öğrendikçe de rotamı düzeltip yola devam edeceğim. Çeliğin su alması gibi, ateşlerden geçtim ve şekil alana kadar dayak yedim. Ağır çelikten mamul, kenarları bıçak gibi keskin bir kılıç, eğer sen de aynı sertlikte değilsen seni ikiye böler. Sen bunu unuttun.
2. Başkalarının senin hakkında düşündüğü şeyleri umursuyorsun.
Çünkü çevrene uyum sağlaman lazım.
Çünkü farklı olmanın, ancak diğer insanların farklı oldukları şekilde olursa “cool” olduğunu düşünüyorsun.
Çünkü dünya seni olduğun gibi göreceği için kendini olduğun gibi kabul etmekten korkuyorsun. Sen başka insanları yargıladığın için, sana onlar da seni yargılıyorlarmış gibi geliyor.
Çünkü sahip olduğun şeylere, yaptığın işlerden daha çok önem veriyorsun.
Çünkü sen kendine yeni giysiler, yeni oyuncaklar, yeni arabalar alırken ben kendime yatırım yapıyor olacağım. Sen dünyaya uyum sağlamaya çalışırken, ben dünyayla birlikte varolmanın yollarını arıyor olacağım.
Çünkü ben bütün güvensizliklerimi görmezden gelip kendi özgün halimi dünyaya gösterebileceğim, başkalarının fikirlerine, “elalem ne der”lere bağışıklık kazanacak ve bir fikirler keşmekeşinde ayakta kalacağım, içim sen çoğunluk ile evlenirken, benim istisnai olanı keşfetmekte olduğumu bilerek rahat edecek.
3. Kendini olduğundan daha zeki sanıyorsun.
Çünkü şimdiye kadar herkesin yaptığını yaptın, okuduklarını okudun, çalıştıklarını çalıştın.
Çünkü onların testlerini geçmek için öğrenmen gerekenleri öğrendin ve bunun seni akıllı yapacağını sandın.
Çünkü öğrenmenin sadece okullarda olduğunu sanıyorsun.
Çünkü sen okul için çalışırken ben hayatı öğrenmeye çalışıyordum. Çünkü sen sınıfta öğrenme peşinde koşarken ben dışarı çıktım ve yaparak öğrendim.
Çünkü hayata dair, senin herhangi bir üniversiteden alacağın bir kağıdın kapsayacağından daha fazla şey biliyorum. Çünkü zeka ne öğrendiğin değil, nasıl yaşadığındır.
Çünkü benim bir üniversite diplomam olmayabilir ama seni benim hakkında konuşamayacağım derinlikte konu bulmaya zorlayabilirim.
Çünkü senin testlerini zorunlu olsaydım ben de geçerdim, ama sen hayatın bana fırlattığı testlere senin bir saniye dayanman mümkün değil. Çan eğrisi veya yüzdelerle geçilen testler değil onlar, tek bir başarı ölçütü var : hayatta kalmak!
4. Okumuyorsun.
Çünkü okuman gereken şeyleri okumuyorsun, ya da daha kötüsü, hiçbirşey okumuyorsun.
Çünkü tarihin sıkıcı ve felsefenin aptalca olduğunu düşünüyorsun. Çünkü oturup MTV veya E! izlemeyi, yeni bir şeyler keşfetmeye ve etrafındaki dünyayı daha iyi anlamak için bir başkasının zihnine girmeye tercih ediyorsun.
Çünkü dünyadaki tüm gücün, bizden önce yaşamış olanların kelimelerinden geldiğini kabul etmiyorsun, bilmek veya yapmak istediğin herşeyin etrafındaki kelimeler evreninde biryerlerde, şimdiye kadar görülmemiş bir bolluk içinde sana sunulmuş olduğunu da…
Çünkü okuman gerektiğini düşündüğün halde bu makaleyi bile okumuyorsun.
Çünkü okuyan insanlar bunları zaten biliyorlar.
Çünkü bir atı suya götürebilirsin, ama oradan su içmesini sağlayamazsın.
5. Merak etmiyorsun.
Çünkü haberlerini, devletin kontrol ettiği kopyala-yapıştır ajanslardan alıyorsun.
Çünkü şu basit soruyu sormaya isteksizsin : “Ya hepsi yalansa?..” Üstelik gerçekten öyle olabileceğini kabul etmeye ve ana (ve bizde aynı zamanda yandaş-ç.n.) akım medyanın bütün yöntemlerinin, kesin emirleri uygulayarak bir tek şeye yöneldiğini kabul etmeye yanaşmıyorsun : senin dikkatini dağıtmaya.
Çünkü beni herşeyi-bilen-ukala olarak nitelendirmek senin için kolay ama kendini hiçbirşeyi-bilmeyen olarak nitelendirmek zor.
Çünkü ben konudan bağımsız olarak bilgi susuzluğu çekiyorum.
Çünkü sen Candy Crush veya Megalopolis oynarken ben bağ teorisi veya quantum mekaniği okuyorum.
Çünkü sen vaktini Tosh.o ile geçirirken ben nasıl video kurgusu yapılır öğreniyor, web siteleri ve mobil uygulamalar yazıyorum.
Çünkü seninle teketek münazaraya girsek çökersin. Ben de kendi savımı her noktadan savunurum, sadece senin ona karşı geliştirebileceğin argümanları anlamak için.
Çünkü kendimi bir münazaranın iki tarafını da anlamaya öyle adarım ki senin tarafında olsam yine kazanırdım.
6. Yeterince soru sormuyorsun.
Çünkü otoriteyi sorgulamıyorsun. Ondan hoşlanıyorsun.
Çünkü kendini de sorgulamıyorsun.
Çünkü doğru biçimde konumlandırılmış sorgulamanın, saygıdeğer fikir ayrılıklarının, inandığın şeyleri sana tersini söyleyen birilerine karşı savunmanın bir hayat içindeki gücünü anlamaktan uzaksın. Gerçekliği sorgulayabilme yetisinden uzak, kendi kendine dayatılmış bir hayatta kalma stratejisi ile, Matrix filmindeki gibi bir monotonluk yaşıyorsun.
Çünkü ben biliyorum ki, seni mahvetmenin en kolay yolu seni konuşturmak.
Çünkü ben insan davranışları üzerine çalışırken sen kendinden başka herkesi yok sayıyorsun.
Çünkü kontrol, kendi cahiliyetini tedavi edilemez bir çenesi düşüklük ile etrafa yayarak değil, sorularının bağlamını doğru şekilde yapılandırarak gelir.
7. Gerçeklere dayanamazsın.
Çünkü bilmediğin şeyleri bilmediğini itiraf etmeyi reddediyorsun.
Çünkü internette bulduğun hiçbir yazı, senin yaşamda kaybettiğin tüm zamanı yerine koyamaz.
Çünkü şimdi sana, yarın herşeyin daha güzel olacağını söyleyecek olsam yarına kadar bekler sonra da bununla ilgili hiçbirşey yapmamayı seçersin.
Çünkü sen olmadığımı zannettiğinde bile, ben etrafımda olup bitenin farkındayım.
Çünkü sen benim seni farketmediğimi düşündüğünde, ben aslında seni görmemiş olduğumu sanıyorsun.
Çünkü etrafta başın göklerde dolaşırken, etrafındaki dünyanın farkında bile değilsin. Aslında burnunun dibinde duran gerçeklik sana o kadar yakın ki, sarhoş cehaletin içinde sadece dilini dışarı bir defa çıkaracak olsan, gerçek dünyanın ne kadar lezzetli olduğunu anlarsın.
Çünkü bu seni anında bir gerçek dünya bağımlısı yapar, kendini doğruluğun çekiciğinden kurtaramazsın. Nihayet, kendi anlama yoksunluğunu anladığında, o zaman göreceksin; gerçekten inanılmaz bir şey yapmaktan seni alıkoyan tek şey, aslında bizzat sensin.
Orjinali : @raymmar.com)
http://utkukaynar.com/