Tarih

Ahmet Kaya: Beni Anlayabiliyor musunuz?

Ahmet Kaya’nın, 1999 yılında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde süren davası sırasında Türkiye basınına gönderdiği yazılı açıklaması:

ahmet kaya

“ Merhaba;

Bana yapılan kocaman bir haksızlığı bu çağa, demokrasiye, insan haklarına-özgürlüklerine ve hukuka karşı yapılmış bir haksızlık olarak gördüğüm için sizlerle birlikte olmak istedim. Hangi ülke vatandaşı olursak olalım bizi buluşturan evrensel ve insanî değerlerin var olduğunu ve bu anlamda yalnız olmadığımı hissetmek istedim. İçine düşürüldüğüm durumu benimle paylaşmaya geldiğinizi ve benim sesim olacağınızı bilmek istedim. Bunun bana çok iyi geleceğini bilmenizi istedim. Bunun için hepiniz hoş geldiniz ve iyi ki geldiniz!

Beni dünyanın herhangi bir ülkesinde (çağdaş ve demokratik bir hukuk devleti olma iddiası olan bir ülkede) bir birey olarak düşünün. Yaklaşık bir yıl öncesine kadar özgür bir biçimde olmasa da şarkılarını yazan-söyleyen, konserlerini yapan muhalif bir şarkıcıydım. Bir yıl önce, bana da ‘yılın sanatçısı’ ödülü verilen bir toplantıda, Kürt asıllı olduğum için yeni albümümde Kürtçe bir şarkı söyleyeceğimi açıkladım ve olanlar oldu. Hakkımda üç ayrı dava açıldı, bunlardan birincisi sonuçlandı ve 3 yıl 9 aylık bir cezaya çarptırıldım. Şu sıralar bu cezayla ilgili ‘gerekçeli kararın’ çıkmasını bekliyorum. Ben ve avukatlarım bu cezaya bir üst mahkeme olan Yargıtay‘a başvurarak itiraz hakkımızı kullanacağız. O aşamada iç hukuk yollarının hiç tıkanmamasını ve benimle ilgili bu haksızlığın telafi edilmesini diliyorum.

İddia makamına göre ben 1993 yılında Berlin‘de bir konser yapmışım ve bu konserdeki sahnemde bir harita asılıymış ve bu haritada, şu anda yoğunlukla Kürtler‘in yaşadığı, Türkiye‘nin Güneydoğu Bölgesi, ‘Kürdistan’ olarak gösteriliyormuş. İddia makamı, içine Kuzey Irak‘ı, Musul ve Kerkük‘ü de alan bu harita fonunda bir konser yaptığımı ve buradan yola çıkarak benim PKK adlı örgüte yardım ve yataklık ettiğimi iddia ediyor ve bu iddiasını da fotomontaj olarak düzenlenmiş bir tek fotoğrafa dayandırıyor.

Şimdi;

On beş yıldır müzik hayatını profesyonel olarak sürdüren, milyonlarca albüm satan, onlarca ‘Yılın Sanatçısı’ ödülü sahibi olan, düzenli olarak vergisini ödeyen ve iki tane öğrenci kızı olan bir baba olarak ben, bir gecede ‘vatan haini’ ve ‘bölücü’ ilan ediliyorum. Ülkemde milyonlarca satan albümlerime televizyonlar, radyolar ve medya tarafından gizli bir ambargo uygulanıyor. Yeni albüm çalışmamı çıkaramıyor ve hakkımda yapılan birçok asılsız, yalan ve kurgu haber ve can güvenliğimin olmayışından dolayı ülkeme gidemiyor ve tam anlamıyla bir hukuk trajedisinin kurbanı edilmeye çalışılıyorum.

Peki, bütün bunlar neden yapılıyor?

Bana göre bunun nedenleri, benim Kürt asıllı olduğumu açıklamama gösterilen tahammülsüzlük. Bana uygulanan ve canımı yakan çağdışı bir ayrımcılık. Ülkemde yıllardır süren bir savaşın artık sona ermesi gerektiğine ve barış denen güzel kavramı savunmama gösterilen tepki. Muhalif oluşum, gerçek ve tüm mekanizmaları ile işleyen bir demokrasiyi ülkemde de görmek isteğim ve yıllardır sürdürülen ‘Kürtler`i yok sayma politikası.’

Bir hukuk sistemi düşünün ki açılmış bir dava dosyasında delil-tanık-bulgu-kanıt gibi, adil yargılama sisteminin vazgeçilmezleri olan unsurlardan bir teki bile yer almasın. Öyle bir dava düşünün ki fotomontaj bir fotoğraftan yola çıkılarak bir insan ülkesini bölmeye çalışmakla suçlansın ve toplumun gözü önünde bütün saygınlığı ve prestiji ve sanat geçmişi ayaklar altına alınıp çiğnensin. Ve öyle bir hukuk sistemi düşünün ki asparagas denebilecek haberlerden yola çıkarak yurttaşlarını yargılasın ve evrensel hukuk normlarını hiçe sayarak cezalar versin. Kendi sanatçısını ya başka bir ülkede ve her şeye yeniden başlayarak yaşamaya ya da şarkılarını yıllarca bir hapishanede yapmaya ve söylemeye zorlasın. İşte şu anda ben bu iki tercih arasında duruyorum.

Uygarlık tarihi ve hukuk tarihi 2000‘li yıllara adım attığımız şu dönemde bu ve benzeri uygulamalara tahammül gösterecekse bütün evrensel ve insanî değerleri yeniden gözden geçirmemiz gerekmez mi?Hiçbirimizin ne etnik kökenini ne ülkemizi seçme şansımız yoktur; ama benim sizden bir farkım var; benden, şarkılarımı söyleyeceğim insanları, konserlerime gelen insanları, albümlerimi satın alıp ürettiğim müziği seven insanları ve onların etnik kimliklerini ve siyasal düşüncelerini de seçmem isteniyor. Daha da ötesinde, konserlerimi yaptığım salonların dekoru ve sahne düzenini, o salona ne gibi yazı ve pankartların asılacağını, bu konserleri dinlemeye gelen insanların davranış ve coşkularını da organize etmem isteniyor. Hiç abartmadan bu ‘durum komedisine’ bir katkım daha olsun bari. Yapılan bu haksızlıklar karşısında bana dolaylı olarak verilmek istenen mesaj şu:
‘Sesin güzel olabilir, iyi bir besteci olabilirsin; ama muhalif olduğun için sen bu işi bırak ve bu güzel sesle gidip pazarda limon sat!’ Benim cevabımı merak ediyor musunuz? Evet, ben güzel sesli ve yetenekli; ama yine Kürt asıllı muhalif bir limoncu olurum!
Bu ironi bir yana, beni daha iyi anlayabilmeniz için sizlere en genel çizgileriyle düşüncelerimi özetlemek istiyorum:
Dünyanın bütün kültürlerine, dinlerine ve dillerine eşit mesafede duran, kendini hiçbir yere ait göremeyecek kadar dünya vatandaşı hisseden; ama bir yere ait bir kimlik sahibi olmak gerektiğinde, Kürt asıllı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.
Profesyonel müzik hayatım boyunca, yasa dışı ya da yasal hiçbir siyasi parti ya da örgüte üye olmadım, olamam da; çünkü sanat, disiplin kaldıramayacak kadar özgürdür ve kendi içinde bütün parti ve örgütler üstü bir disipline ve hayatın iyiye doğru gitmesi yönünde bir işlevselliğe sahiptir. Özellikle muhalif sanat!
Benden kendisine ‘sadakat’ göstermemi isteyen bütün sistemleri reddedecek kadar özgür bir düşünceye sahibim.Ben, ülkemin yakın tarihinin yıkıcı sonuçlarını silmesini ve bunu hayatın her alanında istiyorum.Benim mücadelem, dünyanın neresinde olursa olsun yok sayılan bütün ulusların varlığı kabul edilinceye kadar bitmeyecektir.Benim beklentim, insanlığın içine düştüğü kaosun, 2000‘le başlayan yeni insan düzenlenmesi ve hayatın insana en yaraşır hâle getirilmesi yönündedir.Benim lanetim, insanlık suçu işleyenler, hayatı bölenler, bazı değerleri hoyratça insanları örseleyen ve onlara acı yaşatanlaradır.Hukuk tarihi, beni yargılayan ve bana ceza verenleri kendi gurur tablosuna ekleyecek. Bunu biliyor ve hayatın adaletine daha çok inanıyorum.

Yeni bir çağın eşiğinde, ben, acı ile sınanmış, başta Kürt halkı olmak üzere, tüm halklarının, artık yüzlerini dağlara dönüp ağlamasını istemiyorum!

Beni anlayabiliyor musunuz?

Hepinize bütün içtenliğimle teşekkür ediyorum.”

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu