On sekizinci yüzyılda yoksul kesimlerin içkisi cin, Londra’yı fena halde çarpmıştı. Mother’s ruin ya da Annenin çöküşü olarak adlandırılan bir dönemdir bu.
Bira içmeye alışık olan İngiliz halkı, yüksek alkollü içkiyle tanışınca adeta çarpıldı. 1733’te, 600 bin nüfusu olan Londra’daki 7000 civarı cin dükkanında resmi verilere göre 6 milyon; 1750’de ise 11 milyon galon cin içilmiş. Bu fert başına düşünülünce çok yüksek bir miktardır.
Londralı kadınlar, bir yandan bir şişe cin uğruna evdeki eşyayı götürüp satan kocalarını zapt etmeye çalışırken, diğer yandan o sıralarda yaygın olan ardıç tohumunun (cin yapımında kullanılıyor) çocuk düşürmeye yaradığı inancıyla kendileri de cin şişesini elden bırakmaz hale gelmişti. İşte bu nedenle o döneme mother’s ruin , yani ‘annenin çöküşü’ adı takılmıştı.
Cinin serbestçe satılıyor olması, kadınları da cin içmeye alıştırmıştı. Kadınlar cin parası bulmak için fahişelik bile yapmaya başladılar. Erkekler zom olduklarından işe gitmiyor, para kazanamaz hale geliyorlardı. Anaları, çocukları ağladıklarında seslerini kesmek için süte cin karıştırıp veriyorlardı. Bebek ölümleri artmıştı. Hatta squib denilen ölçeği (şimdinin shot bardağı) geçmemek kaydıyla 10 yaşındaki çocuklara bile cin satışı yapılabiliyordu.
Sonunda parlamento bir kanunla bu durumu yasakladı.
Kaynak: Deniz Gürsoy
Dünyalılar