Yeni DNA bulguları, 10 000 yıl önce karşılaşan çiftçilerle avcı ve toplayıcıların, nefretten ziyade bir sevgi patlaması yaşadıklarını ortaya koyuyor.
İnsanlık tarihinin büyük bölümünde, atalarımız avcı-toplayıcılık, avcılık, balıkçılık ve yabani gıda hasadı yaparak, çoğunlukla göçebe bir hayat sürmekteydiler. Yaklaşık 10 bin yıl önce, Batı Asya’da geliştirilen çiftçilik hızlı bir şekilde Avrupa’ya ve dünyanın diğer bölgelerine yayıldı. Antik yaşam tarzındaki değişime ilişkin merak edilen soru şu: Peki çiftçiler avcı-toplayıcılarla ilk kez karşı karşıya geldiğinde oldu?
Current Biology dergisinde yayınlanan yeni DNA bulgusu, en azından bugün Romanya olarak bilinen bölgede, avcı-toplayıcılarla çiftçi toplumların birbirleriyle karışarak yan yana yaşadıklarını gösteren ve çocuk sahibi olduklarını ispatlayan veriler sunuyor olabilir. Gelin görün ki, ilişkileri “ilk bakışta aşk” gibi gelişmemişti.
Yazarlardan biri olan Cambridge Üniversitesi’nden Andrea Manica “Çiftçiler hızlı bir genişleme sonucu, bölgeye âni bir göçle geldiler.” diyor. Manica şunları söylüyor: “Yüz yıllar, hatta bin veya iki bin yıl boyunca- çiftçilerin temasın arttığı ve iki toplum arasında melezlenmenin yaşandığı bir dönem içinde, yerel avcı-toplayıcı nüfusla yan yana yaşamış olması muhtemeldir.”
Manica’nın başyazar Gloria Gonzalez-Fortes ve uluslararası ekibi, Romanya’dan 8.8-5.4 bin yıl öncesine tarihlenen dört eski insan genomu bulduktan sonra bu sonuçlara vardı. Bu bağlamda, ilk erken Avrupalıların genlerinin bulunduğu İspanya’daki iki avcı-toplayıcı genomunun yanı sıra Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden bilinen diğer erken dönem genomlarını da incelediler.
FARKLI KÜLTÜREL ÖZELLİKLERE SAHİPTİLER
Yazarlardan biri olan Edinburgh Üniversitesi’nden Clive Bonsall, arkeolojik olarak yerli avcı-toplayıcıların ve göç eden çiftçilerin zanaatkârlık, mimari, ölü gömme gelenekleri, sanat ve vücut süsleme gibi kendine has maddi kültürlerine bakarak ayırt edilebileceğini belirtiyor. İki grup da arkeolojik kalıntılarda korunan gıda çöpleri ve insan kalıntılarının kimyasal analizi ile belirlenen yaşamsal faaliyetler açısından farklılıklar göstermektedir.
Bonsall, “Örneğin, bizim çalışma yaptığımız bölgede avcı toplayıcılar evcil köpekleri muhafaza etseler de çiftlik hayvanlarını yetiştirmediler veya canlı hayvan barındırmadılar.” diyor. “Çömlekçilik yapmadılar ve ölülerini farklı bir şekilde gömdüler.”
DNA analizleri, erken Romanya’da bulunan genomlara Batı avcı-toplayıcılarından önemli miktarda karışım olduğunu, ancak yine de Anadolulu çiftçilerden daha büyük oranda bir katkının söz konusu olduğunu ortaya koyuyor. Bu, avcı-toplayıcıların ve çiftçilerin çiftleştiklerini ve çocuk sahibi olduklarını göstermesi açısından oldukça önemli bir keşiftir.
Bilim insanları, bölgenin zorlu ikliminin çiftçileri beslenmelerini avcı-toplayıcı faaliyetlerden gelen besinlerle takviye etmelerine neden olabileceğinden şüpheleniyor; bu da iki farklı insan grubunu bir araya gelmeye yönlendirecek bir unsurdur.
Bulunan insan kemikleri üzerinde yapılan kimyasal incelemeler, iki kültürün tamamen kaynaşmaksızın, her birinin beslenme yelpazesinin genişlemiş olduğunu gösteriyor. Bonsall, Güneydoğu Avrupa’da yaşayan erken dönem çiftçilerinin buğday ve arpa gibi tahıllar ile bezelye ve mercimek gibi baklagiller yetiştirdiklerini belirtiyor. Ayrıca koyun, keçi, sığır ve domuz beslemekteydiler.
ORTAK SOFRALARI ZENGİNDİ
Öte yandan, çalışmada incelenen bu çiftçi bireylerin tümünde laktoz alerjisi olmasına rağmen, bazı süt ürünlerini tüketmekteydiler. Cambridge Üniversitesi yazarlarından Eppie Jones “Tunç Çağı öncesi Avrupa’da (yaklaşık M.Ö. 2300’den başlayarak) insanların yetişkinlik dönemlerinde süt içmelerine izin veren bir mutasyon yaşadıkları gözlemlenmiştir.” diyor.
Ayrıca, avcı-toplayıcılar sofraya bol miktarda fındık, bitkisel gıdalar, balık ve kabuklu deniz hayvanları da getiriyorlardı. Tuna Nehri kıyısındaki bazı avcı toplayıcılar oldukça iyi balıkçılardı; daha kalıcı yerleşim yerlerinde balıkçı köyüler olarak da yaşamaktaydılar.
Eskiden, çiftçilerin avcı-toplayıcıların işlerine burunlarını soktukları ve oramın yerlisi avcı-toplayıcı topluluklara üstünlük sağladıkları düşünülüyordu; ancak DNA kanıtları, en azından bazı durumlarda, iki grubun büyük kültürel farklılıklara rağmen birlikte yaşayabildiklerini göstermektedir.
Jones, yeni bulguların önceki araştırmalarla birleştirildiğini belirterek; “Gruplar arasındaki karışımın miktarı, Avrupa’nın farklı bölgelerinde değişiklikler gösteriyor. Orta ve Batı Avrupa’ya gelen çiftçiler yerli nüfusun yerini büyük oranda almışken, Baltık gibi daha kuzeydeki bölgelerde çiftçiler genetik bir etki yaratmadı.” diyor.
Eppie Jones, “Romanya’da avcı-toplayıcılar ve çiftçiler hem kültürlerini hem de genlerini paylaşıyorlardı. İki olguda da bir karışım olduğunu gördük” diye ekliyor.
Araştırmacılar, gelecekte avcı toplayıcıların tarım topluluklarına entegrasyonu ya da diğer dinamiklere ilişkin daha fazla şey öğrenmek için avcı-toplayıcı ve çiftçi toplumların karışımı hakkında daha fazla bilgi edinmeyi umuyorlar.
* Makalenin aslı Seeker sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)
Not: Düzenlenerek alınan bu yazı, daha önce aynı başlıkla Gazete Duvar’da yayımlanmıştır.
Dünyalılar (www.dunyalilar.org)