Belinski 1811-1848 yılları arasında yaşamış Rus edebiyat eleştirmeni ve yazar. Turgenyev ve Dostoyevski’yi etkilemiştir.
“Toprak köleliği döneminde soyluların özgürlük hareketimizden bu aydınlar tarafından tamamen silinip atılmasının öncülüğünü V. Belinsky yaptı. Belinski’nin edebî etkinliğini geniş planda yansıtan o ünlü, “Gogol’e Mektup” adlı yazı, illegal demokrat basının değerinden ve güncelliğinden hiçbir şey yitirmeyen eserlerinden biri oldu.”
Lenin’in yukarıdaki paragrafında bahsettiği ve Belinski’nin 15 Temmuz 1847’de Ünlü Rus romancısı Gogol’e yazdığı mektubu okumak bile o dönem için ölümü göze almak demekti. Belinski 1848 yılında ve muhtemelen o aralar çok yaygın olan Tüberküloz hastalığına yakalanarak öldü ama etkileri devam ediyordu.
Belinski’nin, eserleri hakkında yaptığı eleştirileri her zaman çok değerli bulan Dostoyevski ve 8-9 kişilik bir grup aydın, bu mektubu okudukları için, “devletin bütünlüğüne komplo kurmak” suçlamasıyla 23 Nisan 1849 günü tutuklanırlar.
Sekiz ay süren duruşmalar sonunda idam cezası verilir ve infaza dakikalar kala cezaları, Sibirya’da kürek mahkumluğu ve sürgün cezasına çevrilir. (1)
Belinski mektubunda, Gogol’u, Ortodoksluğa ve Çarlık düzenine ‘destek vermek’ ve hatta ‘aklamak’ amacı ile yazdığı “Dostlarla Mektuplaşmalar” isimli kitabından dolayı ağır bir şekilde eleştirmektedir.
İşte o mektup…
“Hayır! Sandığınızdan çok daha önemli bir durum söz konusu burada. İnsan, onurunun, öz yazgısının aşağılanmasına katlanabilir… Ama hakikat duygusunun ve insanlık onurunun aşağılanmasına katlanmak elden gelmiyor
Din perdesi ve kamçı savunması altında, yalanı ve ahlaksızlığı, hakikat ve erdemmiş gibi yayanlara karşı susmak elden gelmiyor.
Şunun farkında değilsiniz: Rusya, kurtuluşunu mistisizmde, asketizmde (çilecilik), pietizmde (aşırı dindarlık yanlılığı) değil, uygarlığın ilerlemesinde, eğitimde, insan severlikte görüyor. Ona gerekli olan şey vaazlar değil (yeterince vaaz dinledi!), dualar değil (çok dua yineledi bunca zamandır!); ona gerekli olan şey, yüzyıllardır çamurlar, gübreler içinde yitip gitmiş olan insan onurunun uyandırılmasıdır!
Ona gerekli olan şey, kilise öğretisiyle değil, sağduyuyla ve hakkaniyetle uyum içinde olan hukukun ve yasaların uyandırılması ve bunların olabildiğince katı bir biçimde uygulanmasıdır. (…)
Bir zamanlar, Rusya’nın bilinçlenmesine müthiş bir şekilde katkısı olmuş, Rusya’ya kendini adeta aynada görme imkanını sağlamış yüce yazarımız ne yapıyor? ‘Barbar pomeşçike’, ‘pis suratlı’ köylülerin iliklerini ve kanlarını daha çok sömürmesini İsa ve kilise adına öğütleyen bir kitap yazıyor… Sonra da benden böyle bir şeye öfkelenmememi bekliyor?
Canıma kastetmiş olsaydınız bile size duyacağım kin ve öfke, bu utanç verici kitabınızdan dolayı duyduğum öfkeden daha büyük olamazdı… (…)
Olamaz! Siz ya hastasınız ve derhal tedavi edilmeniz gerek ya da… bu “ya da”yı söylemeye cesaret bile edemiyorum!..
Kamçı vaizliği, cehalet havariliği, irtica şövalyeliği, aydınlanma düşmanlığı… Ne yapıyorsunuz siz… (…)
Müfettiş ve Ölü Canlar’ın yazarı olan siz, şu iğrenç Rus ruhban sınıfını Katolik ruhban sınıfıyla karşılaştırılamayacak ölçüde üstün bulup, bu kepaze insanlar için övgüler düzerken, içten olabilir misiniz? Rus halkının din adamlarından nefret ettiğini bilmiyor musunuz? Size göre halkımız şu edepsiz fıkraları kimin için anlatıyor? Papazlar, onların karıları, kızları hatta uşakları için değil mi? Madrabaz, et kafa, cennet öküzü sözlerini kimin için çıkarmıştır bu halk? Papazlar için değil mi? Rusya’da pisboğazlık, pintilik, yalakalık, yaltaklık, yüzsüzlük denilince bir tek papazlar akla gelmez mi? Size göre ise Rus halkı dünyanın en dindar halkı. Katmerli bir yalan bu! (…)
Ozanlık unvanı, edebiyatçılık payesi, ülkemizde nicedir apoletlerin sırmalarını, rengarenk üniformaların şerit ve yaldızlarını gölgede bırakmış bulunuyor. Yazarlık payesinin bizde böylesine saygıdeğer olmasının nedeni budur!
Puşkin’in Hükümdara bağlılığını dile getiren iki şiir yazması, sırmalı “kamer-yunker” üniforması giymesine yetmiş ama bir anda halkın kendisine duyduğu sevgiyi yitirmiştir!
Petersburg’da, bu kitabı, veliaht prensin oğlunun öğretmeni olmak için yazdığınız söylentisinin yayılmasının nedeni işte budur…
Kitabınızın, sizi yazar olarak ve bundan da önemlisi, insan olarak halkın gözünden düşürmesinde şaşılacak bir yan var mı? (…)
Kitabınızın üzerinde adınız olmasa ve içinden bir yazar olarak kendinizden söze ettiğiniz bölümler çıkarılsa, bu pasaklı sözcük ve tümce yığınının bu kibir dolu hengamenin, Müfettiş ve Ölü Canlar yazarının kaleminden çıktığını herhalde kimseler düşünemezdi… (…)
Burada sizin kişiliğiniz, benim kişiliğim değil artık söz konusu olan: Gerçekler, Rus halkı, Rusya gibi benim kişiliğimden de hatta sizin kişiliğinizden de üstün kavramlar söz konusu artık burada.
Ve işte, size bu mektubun son sözleri: Kibirli bir boyun eğişle gerçekten yüce yapıtlarınızı yadsıyarak başınıza nasıl büyük bir dert açtıysanız, şimdi de içtenlikli bir boyun eğişle son kitabınızı yadsımalı ve eski yapıtlarınıza benzer yeni yapıtlar yayınlayarak bu ağır günahınızın kefaretini ödemelisiniz!
Salzburn, 15 Temmuz 1847 ”
Derleyen: Deniz Kartal
Bu mektuptan bizleri haberdar ettiği için İlyas Danyeli’ye teşekkürler.
(1)
1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. On ay hapisanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya’da bulunan Omsk Cezaevi’ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Mariya Dmitriyevna İsayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg’a yerleşti.
Dünyalılar (www.dunyalilar.org)