
Clara Zetkin, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Avrupa’daki sosyalist ve kadın hareketlerinin en etkili figürlerinden biri olarak kabul edilir. Özellikle kadın işçilerin haklarını savunmuş ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün doğuşunda kilit bir rol oynamıştır.
Zetkin, bilimsel sosyalizmi savunan bir Marksistti. Ütopik sosyalizmi reddederek, diyalektik materyalizme dayanan çalışmalardan ilham aldı. Kadınların oy hakkını desteklese de, bunun kadınların tüm sorunlarını çözecek bir araç olmadığını düşünüyordu. Çünkü oy hakkı, özel mülkiyet sistemini değiştirmediği sürece sınıfsal eşitsizliği sürdürmeye devam edecekti. Ona göre, oy hakkı ancak sınıf mücadelesinde bir silah olarak kullanıldığında anlamlıydı.
Zetkin, sosyalist bir parti çatısı altında kadınların özerk örgütlenmeler kurmasını savunmada kararlıydı. Bu duruşu, Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) içindeki erkek liderlerle birçok anlaşmazlık yaşamasına neden oldu. Aynı zamanda burjuva feminizmine karşı sert bir duruş sergileyerek, bunun kadınları kritik sınıf kimliğinden uzaklaştırdığını savundu. Ancak Zetkin’in bugün en çok hatırlanan katkısı, 8 Mart’ın Uluslararası Kadınlar Günü olarak işçi sınıfı kadınlarının mücadele ve dayanışma günü haline gelmesindeki rolüdür. 1
Kısaca Clara Zetkin Kimdir?
Clara Zetkin, 1857 yılında Almanya’da doğdu. Annesi, 1848’deki geniş çaplı demokratik mücadelelerden ilham alan Alman kadın hareketinin ilk dalgasında yer alıyordu. Eğitim hayatı boyunca bu hareketin önde gelen bazı liderleriyle temas kurdu; okuldan mezun olduğunda ise Rus Devrimci hareketine aşinaydı ve Alman işçi hareketini destekliyordu.
Bu dönemde, ileride evleneceği Ossip Zetkin ile tanıştı. 1881’de Ossip’in siyasi bağlantıları nedeniyle Almanya’dan sınır dışı edilmesi üzerine genç Clara ona Paris’e kadar eşlik etti.
Bu dönem, Alman işçi hareketi ve onun partisi olan Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) için oldukça zorluydu. SPD, 1890 yılında yürürlükten kaldırılan anti-sosyalist yasaya rağmen on iki yıl boyunca yasa dışı olarak varlığını sürdürdü.
Sosyalist kadınlar için ise aşılması gereken daha fazla yasal engel vardı. 1908 yılına kadar Almanya’nın büyük bir kısmında kadınların siyasi partilere katılması yasaktı. Bu dönem, Clara ve Ossip için de oldukça zor geçti. Hiçbiri kalıcı bir iş bulamadı. İki çocuklarıyla birlikte büyük bir yoksulluk içinde yaşadılar ve 1889 yılında Ossip, sürgünde omurilik vereminden hayatını kaybetti.
Paris’te bulunduğu süre boyunca Zetkin, sosyalist basına kadın hakları mücadelesi hakkında makaleler yazıyordu. Yazıları büyük bir etki yarattı ki 1889 yılında İkinci Enternasyonal’in Kuruluş Kongresi’nde kadın meselesi üzerine konuşma yapması için davet edildi. Bu daveti kabul etti ve hızla İkinci Enternasyonal’in kadın hakları konusundaki en önemli sözcülerinden biri haline geldi.
1891 yılında Almanya’ya dönen Zetkin, Die Gleichheit (Eşitlik) adlı dergiyi kurma ve yönetme görevini üstlendi. Derginin alt başlığı “Kadın İşçilerin Çıkarları İçin” şeklindeydi. Zetkin, bu görevini yirmi beş yıl boyunca sürdürdü.
Clara’nın rehberliğinde kadınların yolu açılıyor, her yerde eşitlik talebi çoğalıyor
1890’lardan Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar geçen yıllarda Zetkin, enerjisini Alman Sosyalist Kadın Hareketi’ni başarılı bir şekilde inşa etmeye adadı. 1907 yılında sosyalist kadın hareketinin 75.000’den fazla kadını kapsadığı tahmin ediliyordu.

Binlerce kadın sendikalara, eğitim komitelerine ve 1908 yılında kadınların örgütlenmesini yasaklayan yasanın kaldırılmasından sonra doğrudan SPD’ye katıldı. 1914 yılına gelindiğinde SPD’nin kadın üye sayısı 174.474’e ulaşmıştı. Ancak parti yönetim kurulunda yalnızca bir kadın yer aldı ve bu kişi Zetkin değil, daha ılımlı bir figür olan Luise Zietz oldu.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması, Zetkin’in SPD içinde daha da dışlanmasına yol açtı. Sonunda 1918’de SPD’den ayrıldı ve Almanya Komünist Partisi’ne (KPD) katıldı. 1920’lerde sağlığı bozulmaya başladı ve zamanının büyük bir kısmını Rusya’da tedavi olarak geçirdi. Faşistlerin iktidarı ele geçirdiği dönemde Almanya’ya döndü. 1933 yılında faşizme yönelik sert bir kınama konuşması yaptı. Aynı yıl Sovyetler Birliği’nde hayatını kaybetti.
Dünya Kadınlar Günü ne zaman başladı?
1909 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde işçi hareketi ve kadınların oy hakkı mücadelesi giderek güçleniyordu. Rusya’dan göç eden, işçi örgütleyicisi ve gazeteci Theresa Malkiel, Amerika Sosyalist Partisi’nin kadın komitesinde görev yapıyordu. Kadınların harekette daha aktif bir rol üstlenmesini sağlamak amacıyla, 23 Şubat 1909’u “Ulusal Kadınlar Günü” olarak ilan etti. New Yorklu sosyalistler bu günü, Manhattan’da yaklaşık 2.000 kişinin katıldığı bir toplantıyla kutladı.
Üç yıl sonra, aktivist Meta L. Stern, “Ulusal Kadınlar Günü’nün ilk kutlaması o kadar başarılı oldu ki, bu gün sosyalist hareket içinde her yıl kutlanan bir gelenek haline geldi” diye hatırlıyordu. Ona göre, bu gün, Mayıs İşçi Bayramı gibi yeni umutları ve yeni idealleri temsil ediyordu; ücretli köleliğin ve cinsiyet temelli baskının sona ermesini, daha özgür ve mutlu bir insanlığın doğuşunu simgeliyordu.
Bu özel gün, kısa sürede Avrupa’daki sosyalistlerin de ilgisini çekti. Örgütleyici Clara Zetkin’in önerisiyle, Avrupalılar ilk Uluslararası Kadınlar Günü’nü kutladı. Şubat ayı yerine, 8 Mart 1911 tarihi belirlendi. Bu tarih, Fransa’da kısa süreliğine iktidarda kalan devrimci sosyalist hükümet Paris Komünü’nün 40. yıldönümüne denk getirildi. Kadınlar, bu günü yürüyüşler ve konuşmalarla anarak mücadelelerini görünür kıldı.
Mart 1917’de, Dünya Kadınlar Günü kutlamaları bir devrimin fitilini ateşledi. On binlerce kadın, bu günü anmak, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesini talep etmek ve gıda kıtlığına karşı protesto düzenlemek için Rusya’nın Petrograd kentinde bir araya geldi. Gösteriler, kısa sürede kitlesel bir greve dönüştü.
Birkaç saat içinde, erkekler de dahil olmak üzere 100.000 işçi iş bırakıp protestoculara katıldı. Hareket, birkaç gün içinde 150.000’den fazla grevciye ulaştı. Sonunda, Rus ordusu bile göstericilere katılarak Çar II. Nikolay’a desteğini çekti. Bu olay, Rus Devrimi’nin başlangıcını işaret etti.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Dünya Kadınlar Günü giderek daha fazla benimsenirken, sosyalizm ve radikal siyasetle olan bağlarının bir kısmını kaybetti. 1970’lerde dünya genelinde kadın özgürlük hareketi güçlenirken, Birleşmiş Milletler 1975 yılını Uluslararası Kadın Yılı ilan etti ve bu günü ilk kez kutladı. İki yıl sonra, 1977’de, Birleşmiş Milletler 8 Mart’ı resmi olarak Dünya Kadınlar Günü olarak kabul etti.
Sonuç olarak
Clara Zetkin, kadınların özgürleşmesi için mücadele eden birçok insanın yolunu açan bir öncüydü. İşçi sınıfı kadınlarının büyük bir lideriydi. Onun en önemli katkılarından biri, sosyalizm ve feminizmin birbirine karşıt ideolojiler olduğu yönündeki tehlikeli ve yanlış düşünceye başarılı bir şekilde meydan okumasıydı.
Dünya çapında, ABD ve Avustralya’daki Radical Women gibi Marksist feminist gruplar, Zetkin’in fikirlerini alıp üzerine inşa ettiler. Uluslararası Kadınlar Günü, Zetkin’in katkılarının kalıcı bir hatırlatıcısıdır ve bu günü mücadeleci, çok yönlü ve işçi sınıfı temelli etkinliklerle kutlamak, onun mirasına en uygun şekilde sahip çıkmak olacaktır.
Hazırlayan: Deniz Kartal
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Spinning, Warping and Weaving the Wool (1594-1596) by Isaac Claesz. van Swanenburg. By permission of the Museum De Lakenhal, Leiden
- The fragility of women’s rights: how female guilds wielded power long ago. Kaynak site: Conversation. Yayınlanma tarihi: 7 Mart 2017. Bağlantı: The fragility of women’s rights: how female guilds wielded power long ago.
Dünyalılar