Dünya Tarihini Değiştiren Güzel Kız
Halet Çambel 1916 yılında Almanya’da doğmuş. Almanya’da doğmuş, çünkü babası Hasan Cemil Bey Berlin büyükelçisi. İlkokulu da orada okuduktan sonra yurda dönmüşler. Orta ve lise İstanbul’da bitince kızımız Paris’e Sorbonne’a arkeoloji okumaya gitmiş.
Şimdi niye arkeoloji diye sorabilirsiniz? Kesin bir şey söylemek mümkün değil ama o yıllarda babasının Türk Tarih Kurumu’nun başına getirilmesi ve Atatürk’ün isteğiyle bu kurumun Boğazköy’de arkeolojik kazılara başlaması Halet’i etkilemiş olabilir diye düşünüyorum.
İki Dilli Kitabe
Nitekim kızımız okul bitince Boğazköy kazılarında görev alıyor. Burada Hititlere yani Etilere ait çok sayıda buluntuya rastlıyorlar. Birçok da kitabeye… Hepsi bu buluntuların Helenlerden çok öncesi bir uygarlığa ait olduğunu tahmin ediyor ama ne çare kitabelerdeki alfabeyi çözemiyorlar bir türlü.
Bu alfabenin çözülebilmesi için biri bilinen bir dille, diğeri de Hitit dilinde yazılmış iki dilli (bilim insanları buna bilingual diyor) bir kitabe bulmaya ihtiyaçları var. Ama binlerce buluntu çıkan Boğazköy’de bu iki dilli eser maalesef bulunamıyor. Sözün kısası Yunanlılar hala Anadolu’daki en eski medeniyet olarak biliniyor.
Ordinaryus Ve Güzel Kız Elele
Ordinaryüs Profesör Doktor Bossert… Hitlerin Yahudi diye Almanya’dan kovduğu, Türkiye’nin sahip çıktığı önemli bir arkeolog. İstanbul Üniversitesi’nde görev yapıyor. Onun da en önemli arzusu herkesin aradığı iki dilli yazıtı bulmak. Ayrıca madem bu kitabe Boğazköy’de bulunamadı, öyleyse başka yerlerde aramak lazım diyerek, Adana- Kayseri bölgesini araştırıyor. Bu yüzden o sıralar doçent olmuş Halet’e de asistanlık teklif ediyor. Yıl 1946… Böylece öykünün içine Bossert ile birlikte Adana da girmekte. Madem Adana öykünün içine girdi, biz de bir yol kentimize dönelim.
Suriyeli Çerçi, Bir Çoban Ve Ekrem Kuşçu
Bir zamanlar Suriyeli bir çerçi varmış. Adana’nın Kadirli Kazası civarındaki köyleri dolaşır alışveriş yaparmış. O zamanlar takas önemli bir alışveriş aracı. Köylüde para ne gezer yoksa. Bu kurnaz Suriyeli sattığı mallar karşılığında köylünün ürettiğini aldığı gibi, tarihi buluntulara da epeyce cıncık-boncuk verirmiş.
Kadirli’nin Karatepe köyünde Ekrem Kuşçu namında emekli olup köye yerleşmiş bir öğretmen varmış. Öykümüzün içine bir de Ceyhan Nehri’nin kenarında keçilerini otlatan çobanı koyduk mu iş tamam. Bu çoban koyunlarını otlattığı yerde aslan başı şeklinde bir taş parçasına rastlamış. Acaba Suriyeli buna kaç sıra boncuk verir diye merakından konuyu Ekrem öğretmene açmış. Ekrem öğretmen de bu taşı görünce önemli olabileceğini düşünerek Adana Müzesi’ne haber vermiş. Onlar da Bossert’e… Böylece Adana dünya tarihindeki yerini almaya aday olmuş. Halet Çambel’in Adana macerası da böylece başlamış.
Toroslar’da Bir Kraliçe
Ben Halet Çambel ile ilk kez 2004 yılında tanıştım. Eski zaman, belki de 2005 olabilir. “Toroslar’da Bir Kraliçe”; Halet Çambel belgeseli çekiliyordu, ben de hocanın fotoğraflarını çekecektim. Karatepe’deki kazı evinin küçük salonunda şöminenin başında sohbet ettik. Sevgili eşi Nail Çakırhan da (***) yanındaydı, duvarda ise önemli seramik sanatçımız Füreya’ya ait iki parça seramik bulunuyordu. Hatırladığım kadarıyla o günleri şöyle anlattı:
“Bossert aslan başlı taşı çıkarıp üzerindeki yazıları görünce çok heyecanlandı. Acaba ömrünü vakfettiği iki dilli yazıt burada mıydı?.. Ve bizler kazıya başladık. O yıllar Karatepe kuş uçmaz kervan geçmez bir yer. Tam bir yoklar yeri. Öncelikle okul yok, okuyabilen yok, para yok, pul yok… Kazıda köylüleri kullanıyoruz. Nail de köyde bir barakayı okul yaptı, çocuklara okuma yazma ve matematik öğretti. Neredeyse ellerimizle kazıyoruz. Bu arada Bossert de yurduna dönünce kazı başkanlığı bana kaldı.”
Zeliha Berksoy Şarkı Söylesin, Biz Bedava Çalışalım
Neredeyse Elimizle Kazıyoruz
“Para pul yok dedim ya… Sadece köylüde değil bizde de yok. Kazı için ayrılan ödenekler yeterli değil. Yani ellerimizle kazıyorduk tabiri tam yerine oturuyor. Kazıda kullandığımız köylüler bize para gelirse bir şeyler alıyor yoksa bedava çalışıyor. Bazen de bir şarkı ile ödeşiyoruz.”
“Emek şarkı ile nasıl ödenilir?” şeklindeki kafa karışıklığımı hocaya sorduğumda hatırladığım kadarıyla şöyle cevaplamıştı:
“Biz Nail ile buraya yerleşince tanıdığımız olan birçok sanatçı da bizi ziyarete geldi. Kimisi farklı bir yerde tatil için, idare ile arası bozuk olanlar da bir müddet ortadan kaybolmak için. Ruhi Su, Füreya (Böylelikle şöminenin başındaki seramiklerin sırrını öğrenmiştim.),Aşık Veysel, Pertev Naili Boratav, Semiha Berksoy ve kızı Zeliha Berksoy(önemli opera sanatçıları). Zeliha öyle güzel şarkılar söylerdi ki, köylüler Zeliha bize şarkı söylesin biz bedava çalışalım teklifinde bulunurlardı.”
Ve Tarihçiler Dünya Tarihini Yeniden Yazdılar
Uzun sözün kısası bu özverili çalışmalar sonucu Karatepe’de bulunan hem Fenike hem de Hitit dilinde yazılmış yazıt okundu. Geç dönem Hitit krallarından “Ben Adania’nın kralıyım” diye yazan Asitawanda’nın nutkuydu bu. Hem Hitit alfabesi ile hem de Fenike alfabesi ile yazılmıştı. Fenike alfabesi bilindiği için, bu yazıt kullanılarak Hitit alfabesi de çözüldü. Hitit alfabesi çözülünce Boğazköy’deki çıkan kitabelerin hepsi okundu ve anlaşıldı ki Boğazköy’deki antik kent Hititlilerin başkenti Hattuşaş’tır. Ve yine anlaşıldı ki Hititler tam 4 bin yıl önce yani Yunanlılardan 1500 yıl evvel Anadolu’da Mısırla aşık atacak kadar büyük bir uygarlık kurmuşlar. Hatta onlardan önce de Hatti diye bir uygarlık varmış. Yani Avrupa’nın, dünya uygarlığının beşiği Anadolu’nun tarihi Yunanlılar ile başlar tezi bir yanlıştan başka bir şey değilmiş. Ve tarihçiler oturdular dünya tarihini yeniden yazdılar.
(***) Nail Çakırhan (1910-2008)Nail Çakırhan, Halet Çambel’in sevgili eşidir. Kendisi liseden sonra tıp ve edebiyat okuduysa da siyasal nedenlerle yüksek okulu bitirememiş. Karatepe kazılarında ödenek yetmediği için, restorasyon ve retrüksiyon çalışmalarını bedava yaparak kendi kendine mimarlığı öğrenmiş. Daha sonra da kendi yarattığı Muğla Evleri projesiyle mimarlık diploması olmadığı halde Uluslararası Ağahan Mimarlık Ödülünü alan ilk kişi olmuş.Nail Çakırhan ayrıca Karatepe köylülerini eğiterek, onların kilim-halı dokumacılığını geliştirmelerini sağlayıp, kooperatif kurmalarına öncülük etmiştir. Günümüzde o kooperatif hala görev yapıp bölgeye kaynak aktarmaktadır.
Halet Çambel ve Karatepe’nin İlkleri
Halet Çambel Hitit alfabesinin çözülmesini sağlayan ilk kişi olmaktan ayrı olarak Türkiye’yi olimpiyatlarda temsil eden ilk sporcudur. Kendisi eskrim ve binicilik sporları yapmış 1936 Berlin Olimpiyatları’na katılmıştır. Türkiye’nin ilk kadın arkeologlarından da olan Çambel’in kurduğu Karatepe Müzesi ülkemizin ilk açık hava müzesidir. Bu bölge daha sonra milli park haline getirilmiştir. Müzenin yeniden ayağa kaldırılışı sırasında kullanılan “çıplak beton” yöntemi mimarlıkta ilk kez burada kullanılmıştır. Burada mimar olarak yetişen Nail Çakırhan, Türkiye’nin ilk Ağahan Ödülünü alan sanatçıdır.
Haluk Uygur
www.halukuygur.com’daki aynı başlıklı yazıdan özetlenerek yayınlanmıştır.
Dünyalılar (www.dunyalilar.org)
Editörün Notu: Nail Çakırhan 2008 yılında 98 yaşında ve Halet Çambel 12 Ocak 2014 98 yaşında hayatlarını kaybettiler.