Ev kadınlarının ‘yeter artık’ dediği anda kendiliğinden gelişen eylemler, halkın toplu tepkisinin neleri değiştirebileceğini bize bir kere daha hatırlatmakta…
Eylül ayının ilk saatlerinde, ev kadınları eylem yapıyorlardı: ‘Yağ 30 sous (Fransız sikkesi) olmazsa, devrim olur!’
Tarih 1911, yer Fransa kuzeyinde Somain komünü. Bu eylemler başka komünlerde başlamıştı, buradan da başka yerellere sıçrayacaktı.
Kadınlar, hayat pahalılığına tepkiliydi. Her gün eve eli boş dönmek, çocuklarını doyuramamak canlarına tak ettirmişti. Et çok pahalıydı, süt, yumurta, ekmek de öyle. Ortak noktaları, mutfaklarındaki çaresizlik olmuştu. Pazarlardaki fahiş fiyatlar, açlık ve yoksulluk sonunda bir ‘ev kadınlarının grevi’ olarak patlak verdi. Fiyatların düşürülmesini ve sabitleşmesini istiyorlardı.
HAYAT NEDEN PAHALILAŞTI?
1910 yazı inanılmaz derecede yağışlıydı, hasat zamanı çıkan ürünler Fransa’nın tüketim ihtiyacının yüzde 25 daha altındaydı. Fiyatlar bir anda fırladı. 1911 ise geçen seneye kıyasla daha iyi başladı ama yaz ayları yine yüzlerin asılmasına neden oldu. Tek damla yağmur yoktu. Bu kez kuraklık yüzünden dereler kurumaya başladı, içme suyu rezervlerinde yeterli su kalmadı. Fabrikalar geçici olarak kapanmaya, işçiler işsiz kalmaya başladı. Tarlalardaki sebze ve meyveler zarar gördü. Hayvanların otladıkları yerler de etkilendi kuraklıktan. Çiftçiler mecburen kışlık yemleri verdi hayvanlara, böylece masraflar da artıyordu.Bir yıl seller yağmurlar, diğer yıl kuraklık derken bir de hayvanlarda şap hastalığı belirdi. Hastalıklı yerler karantinaya alınsa da dönemin Tarım Bakanı yüzünden hastalık tüm Fransa’ya yayılmıştı. Sağlıklı hayvanların Paris’teki ülkenin en büyük hayvan pazarına getirilmesine izin vermişti. Hastalık buraya, buradan da ülke geneline sıçradı kaçınılmaz olarak. Ardından Paris’teki o pazardan dışarıya hayvan satımı da yasaklandı. Hatta bulaşmış olma ihtimaliyle, yem bitkilerine de satış yasağı geldi. Haliyle yerellerdeki hayvanlar da, onların otları ve yemleri de azaldı. İyi beslenemeyen inekler süt bile üretmekte zorlanıyordu. Başta et olmak üzere, süt, peynir, yağ, şeker vb. ana gıda malzemeleri pahalılaştı. Yani bu olayların faturası yine halka çıktı…
EVLERİN KADIN ŞÖVALYELERİ!
1911 Ağustos’unda başlayan ev kadınlarının huzursuzluğu eylemlere dönüştü. Tepesi atan kadınlar her şeyi kırıp döküyor, fiyatları düşürmeyen satıcıları pataklıyorlardı. Bazı komünlerdeki sosyalist yöneticiler kadınların eylemlerini sürdürmelerine destek veriyordu. Fakat tüccarlar, devlet yetkilileri ve polisler kadınlara karşı bir oldu. Tutuklamalar olayları dindirmediği gibi daha da yayılmasına sebep oldu. Farklı komünlerdeki yüzlerce kadın hayat pahalılığına ses çıkarıyordu artık. Örneğin, beş yüze yakın Hautmontlu kadının, komşu Ferriere komünündeki ev kadınlarına katıldıklarını, Madam Lacroix adlı bir kadının liderliğinde bir komite kurduklarını yazıyor kaynaklar.Le Figaro gazetesinde yayınlanan Gignoux imzalı bir yazıda “…bu grevden de ötesiydi, sanki bir haçlı seferiydi. Evlerin kadın şövalyeleri gerçekliğin aşırı yakıcılığını idame ettirmeye zorlanıyorlar” diyordu. Bu gerçeklik, hayatın aşırı pahalı oluşuydu.
Her bir yerelin kendine has eylem biçimi vardı. Bazıları süt boykotu yapıp yağ ve yumurta fiyatları düşürmeyi başardı. Bazı yerlerde kavgayla indiriliyordu fiyatlar. İşçiler greve çıkmış, kadınlara katılıp yürüyüşler düzenliyor, askerlerse engellemeye çalışıyordu.
O sırada Fransa’da olan Alexandra Kollontai bu olayları Birçok Hayat Yaşadım kitabında şöyle anlatıyor: “Hemen Paris’e dönüp, bu hareketin içine daldım. Aynı gün içinde birçok toplantı yapmak zorunda kalıyor, alanlarda, pazarlarda, büyük salonlarda ve karanlık dar meyhanelerde konuşuyordum. Başkaldıran mutfak köleleri, neşeli bir hava içindelerdi. Aralarında güç ve enerji dolu olağanüstü kadınlar vardı. Bazıları, o güne dek hiç farkında olmadıkları bir konuşma yeteneğine sahiplerdi. Bu hareketi destekleyen işçiler, gıda maddelerinde sabit fiyatlara geçilmesi talebiyle, bazı yerlerde greve gittiler.”
Tutuklamalar ve baskılara karşı halk yılmadı. Ev kadınlarının başlattığı grev işçilerin de katılmasıyla büyüdü. Komünlerde beş güne yakın iş bırakma eylemleri ve aralıksız sokak eylemleri yapıldı.Sonunda, askeri birlikleri çeken hükümet yetkilileri et ve süt ürünlerinin fiyatının düşeceğini açıkladı. Talepleri yerine gelse de halk sendikacılar için eylemleri iki gün daha uzattı.
Devletin korkusu bu eylemlerin daha da politikleşip yağdan, sütten öteye giderek düzeni hedef almasıydı. Korkmakta da haklılardı; tarihlerinde ekmek yokluğu yüzünden ayaklanan halkın krallığı yıkıp cumhuriyeti kurmuşluğu vardı.
Ev kadınlarının ‘yeter artık’ dediği anda kendiliğinden gelişen eylemlerdi bunlar ve çok örgütsüzdü, her yerel kendine göre patlama yaşıyordu. Hayatın pahalılığı gibi çok can yakıcı bir olay, politikadan çok uzak duran ev kadınlarını bile sokağa çıkarmıştı, fakat ne CGT ne de sosyalistler örgütlü bir harekete dönüştürebildi bu eylemleri.
Müslime KARABATAK
Yazı sitemize kısaltılarak eklenmiştir. Tamamını okumak için:
https://ekmekvegul.net/bellek/ev-kadinlarinin-hayat-pahali-ayaklanmalari
Yararlanılan kaynaklar:
*The ‘Vie chère’ Riots of 1911: Traditional Protests in Modern Garb
Paul R, Hanson
* Birçok Hayat Yaşadım – İnter Yayınları – Aleksandra Kollontai sf. 121
Dünyalılar