GenelSpor

Futbol Bir Dindir

Modern toplumda kahramanlık miti çökmüştür. Kahramanlık karikatürleşmiştir. Modern pehlivan rakibini yense de yiğit olamamaktadır. Yiğitliğin yokluğu zamanın pehlivanının geleneğin yiğidinin parodisi haline gelmiştir. Futbol da erkek kahramanlığının tüketilmesini ve femine şekilde yeniden üretilmesini sağlamaktadır.

futbol

Seyirci, 90’a top çakmayı “kahramanlık” olarak alkışlamaktadır. Cesaret, yiğitlik, ölüm karşısında korku, “kötü ile mücadele” yitirilmiştir. Futbol böylece, Batı’nın/kapitalizmin bekasına rıza üretmek için işlevselleştirdiği küresel bir gösteri ve kültür dayatması haline gelmiştir.

Futbol seyirciliği “kitle ruhu”nun yeniden üretilmesini ifade eder. Kitle ruhu, yığın psikolojisidir; barbarlığı içselleştirir, şiddeti boşaltır ve “rakibi imha ister.” Kitle ruhu, kendini yargılayıcı makamda görür. Bu, İnsan teklerinin kendisini, benliğini yok etmesidir.

Arenada seyirci vecd ile kutsalına aidiyetini ikrar eder; kelime-i şehadet (en büyük ….spor) getirir; amigolar zikir başıdır. Arenada sloganlar seküler zikir olarak okunmalıdır: “Sarı …. En büyük ….” Futbol (arena oyunları), seküler bir dine dönüşmüştür. Modern gladyatör sistemi adrenalini seyircinin onayladığı “kahramanlık gösterisi”ne zerk etmiştir. Futbol oyununda rakip kaleye doğru ilerleyen “akın” seyirciye “kumandan” hissini yükler. Seyirci bu oyunda “karar verici” olur; kitlesel benlik oyuna müdahildir. Gladyatörler ve organizatörler oyunun başarısı karşılığında seyirci heyecanının parasal değerini tahsil eder.

football_fans-wallpaper-800x480-599x275

Roma gladyatörleri ölerek seyirci toplarken, modern arena şiddeti saha dışına (seyirciye) taşımaktadır. Şiddet seyirci arasında yürütülür; rekabet seyircinin rekabetidir. Arenayı sistematize edenler ise “oyunu oynar/gösteriyi yürütür.” Oyunun başarısı, dışarıdaki şiddetin ve rekabetin yoğunluğu ile ölçülür. Gladyatörler (futbolcular), üretim güçlerinin (seyircinin) ürettiği artı değeri, gösteri adamlarına transfer etmektedirler. Gladyatörlerin (futbolcuların) milyon dolarlar aldığı toplumun paydasında gladyatörün emeği bulunmamaktadır. Seyirci, oyuna katılmakla sömürgeleştirirlir. Bu sömürgeleşme hem zihni ve hem de emek değerinin transferi dolayısıyla ortaya çıkar. Seyirci, sömürgeleşmenin bedelini stadyum içinden çıkamamak ve bu sistemi reddedememekle öder. Stadyum yıkılırsa oyun bitecektir. Futbol bir kapatılma biçimidir. Gösteri için kapatılmaya razı olan kitle kapitalist metaların reklam çalışmaları için kendini kurban eder.

Arena oyunları taraftar oluşturma peşindedir. Rekabeti çoğaltarak renkleri, sembolleri, aidiyetleri pazarlamak için “taraftarın yaratılması” gerekliliktir. Futbol, fetişizmle zuhur eder ve kesinlikle bir “oyun” değildir. Futbolun oyun olmaması, oynayanların sadece 24 kişi olmasıyla da kanıtlanabilir. Futbol, ürettiği fetişizmle (yapay kimliklerle) toplumu yarmakta ve saldırgan söylemlerle birbirine düşürmektedir. Parçalanmışlık, mikro kimlikler, kent kabileleri, çeteler oluşturmaktadır. Futbol oyunu, toplumu “büyülüyerek” (hipnoz ederek) rıza geliştirmektedir. Sporun insan gelişimine etkisinden bahsedilerek modern arena oyunlarının meşruiyetini dile getiren teorilerin cevaplaması gereken soru şudur: Arenadakiler spor yapmakta ise, seyirciler ne ile meşgul olmaktadır?

Arena oyunları, ‘dünya halklarını nasıl ortak bir ritüel/seremonide benzeştirebilir ve yönetebiliriz?’ sorusunun cevabı olarak sistematize edilmiştir. Diğer bir yaklaşımla “dünya halklarının tek merkezden denetlenmesi”nin aracıdır. Dinsel fanatizmin, mikro-millî heyecanın ve politik (hatta sınıfsal) çatışmaların tezahür ettiği mekânlar arenadır. Kısacası futbol, bir dindir.
http://lutfibergen.blogspot.com.tr/2014/04/futbol-bir-din.html

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu