Bu ‘A’ harfi nereden geldi dünyamıza? Hiç merak eden var mıdır?
Neden öyle bir biçim almıştır? Neden alfabede ilk sırayı almıştır?
Var mıdır bir hikmeti? Vardır! Hem de nasıl?
Önce bir hikayeyle başlayalım, sonrası zaten hep hikaye.
“…Zohar’a göre, Tanrı alemi yaratmaya karar verdiğinde alfabenin harfleri henüz doğmamışlardı ve iki bin yıl boyunca Tanrı onların üzerine düşündü. Alemi yaratma sırası geldiğinde, sondan başa doğru tüm harfler O’nun önünden geçtiler ve yaratılışı kendileriyle başlatması için yalvardılar…”
Şimdi, her bir harfin hikayesini teker teker yazmıyorum.
“… Ve B-beth harfi Tanrı’nın huzuruna gelir, der ki: “Ey Alemin Efendisi! Lütfen beni Yaratılış’ın başına koy, çünkü ben aşağıda ve yukarıda sana sunulan kutsamaları, takdisleri-berakhoth temsil ediyorum”… Ve Kutsal Olan ona cevap verir: “Bu alemi elbette seninle yaratmaya başlayacağım ve sen alemin yaratılışının başlangıcı olacaksın”.
A-aleph ise yerinde durmakta ve kendini göstermemektedir. Tanrı sorar “Aleph, aleph neden diğer harfler gibi sen de huzuruma gelmezsin?” Aleph cevap verir: “çünkü diğer harflerin huzuruna gelip, hiç başarı sağlayamadan yerlerine geri döndüklerini gördüm. Dahası, sen zaten Beth harfine büyük hediyeyi verdin…” Evrenin Efendisi ona döner ve : “Aleph, aleph her ne kadar Yaradılış’ı beth ile başlatacaksam da, sen tüm harflerin ilki olarak kalacaksın. Ve benim birliğim sen olmadan asla ifade edilemeyecek. Alemin tüm hesapları ve işlemleri senin üzerine oturtulacak ve Birlik aleph olmadan asla ifade edilemeyecek.”
Bu nedenle Torah’ın açılış cümlesi (tekvin-bereshith) beth (B) harfi ile başlar. Keza Kur’an-ı Kerim de B (bismillah) ile başlar.
Peki, Yaratıcının birliğinin ifadesi sayılan bu aleph ne demektir?
Aleph, çok afedersiniz ‘sığır’ demek.
Dolayısıyla, biz ne kadar A’nın hikayesi dersek diyelim, söyleyeceklerimiz aslında, sığırgiller sülalesini anlatacaktır.
Sığır dediysek, hazret ademevladının kadir-kıymet bildiği zamanlarda, tarih sayfasının baş köşesine kurulmuş bir mübarek mahlukattır. Dişisi süt verir, yavru verir, et verir, tezek verir, tezeğin bayatından yakacak, tazesinden sabun, pudura, ilaç, evlerin duvarına sıva malzemesi verir…
Erkeği (boğa) gücün-kuvvetin simgesidir. Erkeğin eğdiş edilmişi (kısırlaştırılmışı-eğitilmişi) öküz olur ki, yerleşik hayata geçmiş, tarıma başlamış insan için öküz bugün bizim için traktör veya araba neyse, odur: yönetilebilir bir boğa gücü.
İnek bereketin, boğa vahşi gücün, öküz yönetilebilir gücün simgeleriydi.
Bu nedenledir ki, alfabeyi buldukları söylenen Fenikeliler ilk harf olarak çivi yazısındaki şekli (piktogram) sığır başına benzettiler ve adına daaleph=sığır dediler (aşağıdaki çizimler A’nın evrimini gösterir).
İbrani dilinde de aleph sığır demektir ve alfabede ilk harftir (aynı zamanda, ‘efendi’, ‘öğreti’ gibi anlamlara da gelir). Keza Arap alfabesinin ilk harfi de elif’dir. Elif’in aleph’den gelmediğini iddia edecek kişiler de şu mübarek Anadolu topraklarından çıkar mutlaka.
Amma, Arapçada sığırın karşılığı elif değil bakara’dır. Evet, Kur’an-ı Kerim’in önemli suresinin adı. Çünkü o surede İbranilerin akitlerini bozmaları ve altından buzağı heykeli yapıp ona tapmaları anlatılır. Yine Bakara Suresi’nde kurban edilen sığır etinin ölü birine hayat vermesine dair, Tevrat kaynaklı bir öykü de vardır. Bu enteresandır, çünkü elimizdeki şu bilgiyle çok örtüşür: İbrani dilinde aleph (a harfi) başına geldiği harfler kümesine, yaşam verir. Örneğin DM (daleth-mem) birlikte dam okunur, kan demektir. Bizdeki ‘dem’ de…
Dam’ın (Kan) başına aleph (a) gelince adm olur. Yani, adam/adem olur, kan birden can bulur. Veya, İbranicede ‘hakikat’ kelimesi emeth dir (aleph-mem-tau harflerinden oluşur); aleph çıkınca geriye (mem-tau), yani mtölüm kalır.
“A’nın (sığırın) can veren sihiri İbranilere özgü değildir sadece” diyelim ve bir örnek de Latinceden verelim: amore (aşk) morte (ölüm).
Bakara ve “can verme” üzerinden düşündüğümüzde, Ba, Ka, Ra olarak yapılabilecek yorumlar da yabana atılmamalıdır. Can, ruh, nur sevdalıları baksın Mısır dolaylarına, ne demektir Ba, Ka, Ra?
Her adımda şaşırtır insanı bu ilişkiler, bu kurgu. En sonunda teslim olur, “o öyledir” der, huzur içinde seyr’edersiniz alemi; o da seyreder sizi tabii…
Biz yine dönelim kutsal sığırlarımıza, Yahudi mistisizmi Kabala’da sığır kavramı, en temel fiziksel gerçeklik olan bilincin başlangıcını temsil ediyormuş. Belli ki Yahudiler için sığır önemli. Kimin için önemli değil ki? Zeus Europa için kudretini gösterirken, tutup boğa oldu, boşuna mı?
Yunan alfabesinin ilk harfi de alpha’dır.
Yunanlılar alfa’yı Yahudilerden mi aldılar?
Yok, Türklerden.
Devreye Yunanlı girince, işin rengi değişir tabii; o zaman, Yahudilere şovenlikde nal toplatırız. “Efendim, Yunan alfabesinin ilk harfi olan alfa ve diğerlerini aslında Etrüsk’ler İtalya’ya getirmişlerdir. Etrüskler de Türktür, dolayısıyla batı dünyası okuma-yazma biliyorsa bunu bize borçludur…” deriz.
Sonuç olarak şu bizim sığır milleti bulunduğu heryerde kutsallaşmıştır. Mısır, Hindistan, Anadolu, Babil… Örneğin, Mısır’da Samanyolu’nun kişileştirilmiş simgesi, inek biçimindeki tanrıça Hathor’dur (bu nedenle de Latin dillerinde Samanyoluna süt gibi yol anlamında sözler verilir, İngilizce’de -milky way).
Hathor ( sağdaki büst) antik Mısır yaratılış mitolojisinde yaratıcı tanrı Ra’nın da kızıdır. Diğer taraftan Yukarı Mısır’ın kutsal boğası Bach (Bacis)’ın da Ra ile özdeşleştirildiği biliniyor (Apis ayrı).
Ya Johann Sebastian Bach? Büyük Bach boğa mı?
Bir ara şu enerji içeceği Red Bull bir gösteri yapmıştı, gösterinin adı: Red Bull flying Bach. Onlar besteci Bach’ı kast ettiler sanıyorum, yine de insanın zihnini kurcalar bunlar.
Daha sonra, aleph ve elif’in Bir (1) ile semavi ilişkisini gördüğümüzde bu uçan bach/uçan boğa/uçan aleph/uçan A bize çok daha anlamlı gelecektir. Bir küçük not: Sığır kurban edilecekse erkeği (boğa) tercih edilir, çünkü kurban edilerek öldürülen aslında güçtür ve etinden yenildiğinde o güç insanın bedenine geçer. Bu, bir tür tanrıyla, onun gücüyle özdeşleşme ritüelidir.
Şimdi önemli bir dönemeçe geldik; A harfinin çıkışı her ne kadar sığır gibi görünse de, işin özü daha çok boynuzda saklıdır. Boynuz (sığır, koç, geyik boynuzları) tüm uygarlıklarda önemli bir sembol olmuştur. Mısırlılar İsis’i, Fenikeliler tanrıça Anat’ı, Babilliler’de tanrıça İsthar’ı başlarında boynuzlarıyla, ilahi birer inek olarak resmederler. Boynuzların üstünde de yuvarlak bir tepsi vardır ki, kimine göre bu aydır, kimine göre güneş, kimine göre de evren.
Anadolu Çatalhöyük’den, Hitit’e buram buram boğa ve inek kültüyle doludur. Nitekim Hitit kabartmalarında krallar ve ilahlar boynuzlu külahlarla tasvir edilmişlerdir.
Gördünüz mü, niyetimiz ‘A’ üzerinde uçmaktı, aldık başımızı nerelere gittik, nerelere? İbranilerin aleph’i ve Arapların elif’i sembolik olarak muhteşem derinliklere sürükler meraklısını. Herbiri, ucundaki kıvrımdan, sesindeki titreşime ve taşıdığı manaya kadar deryadır.
Sunay Demircan
Kaynaklar:
Akıncı, A., Kabala Drahma Yayınları, 2005
Ateş. M., Mitolojiler ve Semboller, 2002.
Bobaroğlu, M. Batıni Gelenek (hermetik ve sanskrit öğretiler) Ayna Yayınevi, 2006.
Eliade, M., İmgeler Simgeler. Gece Yay, 1992. Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay
Guenon, R., Büyük Üçlü, İz Yayıncılık, 2006
Stone, E. M., Ancient Judaism: New Vision and Views.
Strouhal, E. Life of the Ancient Egyptians. The American University in Cairo Press. 1996.