Gençlik, toplum içerisinde meydana gelen sorunlara en fazla duyarlılığı gösteren kesimdir. Gençliğin isteklerine kayıtsız kalan siyasal yönetimler, sorunları çözmekte daima başarısız olmuştur. Gençlik eylemlerine çözüm üretmek yerine, şiddetle ve baskıcı siyasetle cevap veren siyasal iktidarlar hep kaybeden taraf olmuştur.
68’li yıllar küresel dünya için unutulmaz bir yıldır. Meydana gelen olaylar ve olayların ortaya çıkış şekli adeta sıralanmış halkalar şeklinde devam etmekteydi.
Vietnam Savaşı, aya seyahat, Martin Luther King ve Robert Kennedy’nin öldürülmeleri ve Prag da Sovyet tankları, hepsi adeta inadına tek bir yıla sığdı. O yıl, dünyanın dört bir yanında milyonlarca genç, setlerini yıkan nehirler gibi meydanlara hep birlikte aktılar. Bu, 20. yüzyılın en kalabalık ve en coşkulu ayaklanmasıydı. Avrupa sokakları şiddetle tanıştı. Üniversiteler işgal ve boykotu gördü. Devrim ateşinin işçilere de sıçramasıyla hayat felç oldu ve 1968, insanlık tarihine “başkaldırı yılı” olarak geçti.
Dünyanın büyük kısmının daha önce kapitalist ülkeler tarafından sömürgeleştirilmiş olması, üçüncü dünya ülkelerini ister istemez sosyalist bloğa yakınlaştırıyordu. Sömürge veya henüz sömürgecilikten kurtulmuş ülkelerin çoğunda, üçüncü dünyacı bir ideoloji hâkimdi. ABD siyasetine ve bu siyasete kayıtsız kalan çoğu zaman buna eşlik eden Avrupa ülkelerine, üçüncü dünya ülkeleri de tepki göstermekteydi. Gösterilen tepkiler zamanla artmakta ve nihayetinde Vietnam Savaşı’nın ve savaş karşıtı hareketlerin başlamasıyla birlikte devam eden olaylar zinciri, kutuplaşmayı giderek belirgin kıldı.
Kutuplaşma ile birlikte 1950’lerin değerlerine ve yaşam biçimlerine karşı geliştirilen radikal protesto gösterileri, boykotlar ve isyanlar; 1960’ların sonuna doğru karşı kültürü benimsedi. Bu karşı kültür benimseyişi giyiniş ve yaşam tarzlarını da yansıdı zamanla.Tuhaf giysileri ve uzun saçları benimseyen gençlik; çok çeşitli yaşam biçimlerini içine alan geniş bir yaşam tarzını benimsemekteydi. 1960’lı yılların savaş karşıtı öğrenci eylemleri ve bu kültür değişimi aynı zamanda daha yaşlı kuşaklara karşı başlatılan bir isyan özelliği de taşımaktaydı. Bu yaşananlar, 1950’lerde başlayan sosyo – psikolojik bunalım döneminde yeşeren muhalefet ve protesto birikiminin patlamaya dönüşmesiydi. Karşı kültür, mevcut değerlere alternatif olarak doğan ve daha özgün yaşam biçimini savunan bir gençlik görüşüydü. Tom Hayden ve Abbie Hoffman gibi bir grup savaş karşıtı genç, yozlaşmış olduğunu düşündükleri Amerikan toplumuna karşı savaş açarak; yeni bir hayat tarzını benimsemekteydi. Karşı kültürü benimseyen gençlerin, toplumsal değerlerde yaratmayı istedikleri basit değişimleri, mevcut değerlere karşı yapılan kasıtlı başkaldırıdan ayırmak oldukça zordu ve 1960’ların ortalarında meydana gelen bu oluşuma Hippi Kültürü denilmekteydi.
Hippi olgusunun ortaya çıkışı 1962 yılına rastlar; ama hippiliğin gerçek anlamda yayılması 1966’lı yıllardır. Tarz olarak benzese de birbirine zıt iki yapılanma olan Hippiler ve Yippiler, II. Dünya Savaşı’nın bitiminden 70’lere kadar, özellikle ABD’de var olan toplumsal yapıya karşı başkaldırının zayıf, bütünlükten yoksun ama etkili bir simgesi olmuştur. Karşı kültürle devrimciliği birleştiren Yippiler, toplumun yozlaşmış kurumlarının kökünden yok edilmesini ve sonsuz özgürlüğü savunurken mevcut bütün değerleri reddederler.
Düşüncelerini şu sloganla özetlediler:
“Hepimizin kafasında bir polis geziyor. Onu yok etmeliyiz.” Bu polisi yok etmenin yolu ise, onu oraya yerleştiren devleti ve şirketleri yok etmekten geçiyordu.
STEW ALBERT: Yippie Partisi Kurucu Üyesi
“Aktif siyasetin içinde olan insanlar eğer kendilerini değiştirip sağlıklı birey olmayı başarırlarsa ve yalnızca insanların kendini değiştirmesini hedefleyen bir hareket başlarsa, bir gün gelecek ve bütün bu süregiden pozitif değişim sayesinde toplum kendiliğinden dönüşecek, yani niceliğin niteliğe dönüşümü. Ama siyasi aktivizm şart değil. Yeni bir benlik oluşturma meselesi bu. Eğer yeterince insan kendisini değiştirirse, toplum da değişebilir.”
Ancak yippiler de ne bütünlüklü bir düşünce sistemi oluşturabildiler ne de deneyimlerini kendilerinden sonraki kuşağa aktarabildiler. Hippilerden oldukça farklı olmalarına karşın günümüzde onlarla birlikte anılıyor, hatta hiç anılmıyorlar bile. Kendi halinde yaşamaya çalışan hippi alt-kültürü de, ortadan kalkmasa da, bir düşünce sistemi oluşturmayı başaramayan yippi kültürü de, var olan toplumsal yapının kurumları tarafından yok edildi.
Derleyen: Sibel Çağlar
http://web.deu.edu.tr/ataturkilkeleri/ai/uploaded_files/file/dergi_23_en_son/06_.pdf
Dünyalılar