Antik Yunan’ın baskın şehir devletlerinden biri olan Sparta’da kadınlar, antik dünyanın geri kalanında kendilerine asla tanınmayan bir güç ve statüye sahiptiler. Yunan filozof Aristo’dan
öğrendiğimiz kadarıyla kadınlar, Sparta’daki toprakların %40’ını ellerinde bulundurmaktaydı. Her ne kadar Aristo, Sparta tarihinin erkek nüfusun düşüşte olduğu daha geç bir döneminden bahsetse de, bu oran çok çok değerlidir. Çünkü günümüzde bile küresel tahminlere göre dünyadaki kadınların ancak %10’undan azı toprak sahibidir.
Mora Yarımadası’nın güneyindeki Lakonia bölgesinde yer alan Sparta yaklaşık MÖ 700’de Antik Yunanistan’ın birinci askeri gücü konuma yükselmiştir. Sparta nüfusunun çoğunluğunu helotlar denen köle sınıfı oluşturmaktaydı. Özgür olan insanlar ve Sparta yurttaşları ise 7 yaşlarından itibaren disiplin ve fiziksel kuvvet kazanmaları amacıyla çok sıkı bir askeri eğitime tabii tutulmaktaydı. Yunan-Pers Savaşları sırasında Perslere karşı başarılı olan Yunan direnişini yönlendiren, Atina ile uzun süreli bir çatışma yaşayan ve MÖ 404’te bu çatışmadan Yunanistan’ın ve Ege’nin galibi olarak çıkan işte bu elit savaş gücüydü.
Spartalı kadınlara Yunan dünyasında görülmeyen bir özgürlük tanınmıştı. Spartalı kadınlar, mülk edinebilecek ve miras olarak bir oğulun payına düşenin yarısını alabilecek konuma yükselmişlerdi. Evlendiklerinde aldıkları malların en azından bir kısmını çeyiz adı altında alıyor olsalar bile, Atinalı kadınlarla karşılaştırıldıklarında çok daha zengindiler.
Genellikle babalarının ya da kocalarının evlerine hapsolmuş Atinalı kadınların aksine, Sparta’nın kadınları şehirde gezmekte, at arabası sürmekte serbestti. İstedikleri işleri yürütebiliyor, resmi olmasa da siyasette etkili olabiliyor, hatta eşleri gibi çıplak bir şekilde jimnastik yapabiliyorlardı. Özellikle sonuncusu diğer Yunanları bir hayli şoke etmekteydi.
Ayrıca, Sparta yasası bir kızın ıo ’lu yaşlarının sonuna gelmeden ya da bir başka deyişle 20’li yaşlarına erişmeden evlenmesini yasaklıyordu. Bu tabii ki Spartalı bir kadının dünyaya
sağlıklı bir çocuk getirebilmesi, yani toplumdaki birincil görevini gerçekleştirebilmesi içindi; fakat bir yandan da kadınlar erken hamileliğin risklerinden korunmuş oluyordu. Üstelik
bu yasa, kadınların ortalama yaşam süresinin erkeklerinkinden yaklaşık 10 yıl az olduğu diğer Yunan şehirlerinin aksine (diğer Yunan şehirlerinde kadınların ortalama yaşam süresi
34,6’ydı), kadınların daha uzun yaşamalarını sağlıyordu.
Kaynak: Emma Marriott – Sayılarla Dünya Tarihi
[divider style=”solid” top=”20″ bottom=”20″]