Bir kadın olduğu için bilimsel çalışmalarını uzun süre başka isimle yürütmek zorunda kalan Marie-Sophie Germain 1 Nisan 1776′ da Paris’ te doğar.
Tüm olumsuz koşullara rağmen matematiği hayatının merkezine koyarak, ısrarla yoluna devam eder. Bu Fransız asıllı matematikçi, fizikçi ve filozofa, matematiğe olan katkılarından dolayı, ancak ölümünden 6 yıl sonra Göttingen Üniversitesi tarafından fahri doktorluk ünvanı verilir.
Babası bir ipek tüccarıydı ve bu nedenle maddi sıkıntı çekmedi. Fransız İhtilali’nin en kanlı çatışmalarının yaşandığı o dönemde ailesi Sophie’nin siyasetle ilgilenmesini istemiyordu. Hatta onun bu karışık dönmede dışarı çıkmasını yasaklamıştı. İşte bu hapis günleri Sophie’nin hayatını değiştirecekti çünkü babasının son derece zengin bir kütüphanesi vardı ve kütüphane bazı matematik kitaplarını da içeriyordu. Evden çıkamadığı bu günlerde kitap okumak için bolca zaman bulabiliyordu Sophie. Montoucla’nin “Historie des Mathematiques” kitabında yer alan Archimedes’in ölüm hikayesini okuyunca o kadar etkilenmişti ki matematik öğrenmeye karar verdi.
Archimedes’in ölümü ile ilgili anlatılan hikaye ise şöyledir; Archimedes bir gün kumsalda bir geometri problemi üzerinde yoğunlaşmış şekilde düşünürken, kumsala çıkarma yapan Romalı bir asker kendisine bir şeyler söyler. Archimedes probleme yoğunlaşmıştır ve askeri duymaz. Üstelik “Çemberimi sakın bozma!” der. Bu beklenmedik yanıt karşısında sinirlenen asker Archimedes’in kafasını uçurarak onu öldürür.
Okuduğu hikayenin etkisiyle “Eğer matematik bir insanın hayatını kaybetmesine neden olacak kadar yoğunlaşmasını sağlıyor ise mutlaka bu bilimi öğrenmeliyim.” diyen Sophie’nin matematik tutkusu Archimedes sayesinde başlar.
Babasının kütüphanesindeki tüm matematik kitaplarına odaklanan Sophie kendi kendine Latince ve Yunanca öğrenir. Newton ve Euler’i okur. 1794’de Germain 18 yaşında iken, sonraki yıllarda matematik ekolü olacak, Ecole Polytechnique açılır. O yıllarda bir kadının bu okula gidip derslere katılması yasaktı. Ancak yeni bir uygulamayla ders notları isteyen herkese açık tutuluyordu. Sophie Germain ders notlarını edinir ve yaptıklarını fakülte üyesi ünlü matematikçi Joseph Louis Lagrange’a göndermeye başlar. Kadın olmasının tepki çekeceğini bilmesi sebebiyle eski bir öğrenci olan Monsieur Antoine-August Le Blanc’ın adını kullanarak. Lagrange bu dehanın Sophie Germain olduğunu daha sonra öğrenecektir. Sadece akademik çevreler değil, ailesi de bir kadının bilim ya da siyasetle ilgilenmesini uygun bulmuyordu. Sophie matematik çalışmalarını herkes uyuduktan sonra kısık ışık altında gizlice yapardı.
Germain’i en çok etkileyen matematikçilerden biri de Gauss’tur. “Matematikçilerin prensi” ve “antik çağlardan beri yaşamış en büyük matematikçi” olarak da bilinen Gauss, matematiğin ve bilimin pek çok alanına etkisini bırakmıştır. Gauss pek çok matematiksel keşfini henüz 20 yaşına gelmeden yapmıştır. “Disquistiones Arithmetica” yı okuyup, bundan ilham alan Sophie Germain, aritmetik üzerine bazı çalışmalarını Gauss’a mektupla gönderir. Aynı kaygıyla, mektuplarına uzun süre “M. LeBlanc” olarak imza atar. Bu mektupları Gauss mükemmel Fransızcası ile yanıtlıyordu.
1807 civarında Fransızlar Gauss’un yaşadığı Braunschweig işgal eder. Germain, Gauss hakkında endişelenir ve kaderinin Archimedes”e benzeyeceğini düşündüğünden General Pernety’ye, yani bir aile dostuna mektup yazarak Gauss’un güvenliğinin sağlanmasını talep eder. General Pernety bir amirle bir tabur gönderir ve Gauss’un güvenliğini sağlar. Döndüklerinde Gauss iyidir. Fakat Sophie isminin söylenmesi aklını karıştırmıştır. Olaydan 3 hafta sonra Germain gerçek kimliğini Gauss’a açıklar. İşte Gauss’un yaşadıklarından sonra, Germain’a yazmış olduğu, şaşkınlık ve hayranlık içeren cevap mektubundan bir bölüm:
“… Mektuplaştığım M. Leblanc’in -hiç tahayyül edemeyeceğim bazı şeyler hakkında bu mükemmel örneği vererek- birdenbire şu ünlü kişiliğe (Sophie Germain) dönüşmesini görmekle duyduğum hayreti size nasıl açıklayabilirim. Genellikle soyut bilimlere ve özellikle sayıların bütün gizemine karşı duyulan bu zevk pek ender olmakla beraber şaşılacak bir şey değildir. Bu bilimin sihirli çekiciliği, ancak onun derinliklerine kadar inmek cesaretini gösteren kimselere kendini gösterir. Fakat bir kadın çetin araştırmalara girişince örflerimize ve düşüncelerimize göre erkeklerin karşısına çıkan güçlüklerden çok daha fazlasıyla karsılaşırsa, buna karşın önüne çıkan engelleri aşmaya ve en karanlık noktalara kadar sokulabilmeyi başarırsa, bu kadında hiç şüphe yok ki, en asil bir cesaret, tamamıyla olağanüstü bir kabiliyet ve yüksek bir dehanın olduğu kanısına varmalıyız. Gerçekten, yaşamımda bana o kadar neşe ve zevk vermiş olan bilimin bu çekiciliğinin olduğu kadar, bilime onur vererek gösterdiğiniz ilginin imkansız hülyalar olmadığını hiçbir şey bu kadar çekici, şüpheye meydan vermeyen bir şekilde kanıtlayamazdı.”
Sophie Germain’in matematikteki ünlü Fermat Teoremi’nin çözümüne yaptığı katkılar bilim çevrelerince çok önemli kabul edilir. Bu çalışmalar, sayılar teorisinde kendisinden sonraki 100 yıllık gelişmelere ışık tuttu. Germain pek çok matematik yarışmasına katılmış ve makaleler yazmıştı ancak hiçbir zaman hak ettiği dereceleri elde edemedi.
Sophie Germian sonraki çalışmalarını metal plakaların titreşimi ile ilgili olan “Elastiklik Teorisi” üzerine yapar. Yaptığı bu çalışma kendisine Paris Academy of Sciences ödülünü kazandırır. Germian bu ödülü kazanan ilk kadındır. Metal plakaların hareketleri üzerine yaptığı çalışması, yapımı 1889’da tamamlanan Eiffel Kulesi’nin yapımına büyük katkılar sağladı. Buna rağmen kulenin yapımında katkısı olan 100 önemli insan içinde adı geçmedi.
1829 Yılında göğüs kanseri olduğunu öğrendi. Çekmiş olduğu acılara rağmen işine devam etti. 27 Temmuz 1831’de hayata gözlerini yumdu. Kuzeni Lherbette’nin çabaları sayesinde felsefik yazıları toparlanabildi. İki felsefi eseri ölümünden sonra yayınlandı.
Bilim dünyasında kadının “yerini” görebilmemize yardımcı olacak isimlerden biridir Sophie Germain. Tarih boyunca kadın-bilim ilişkisini engelleyen en önemli etken, ayrıcalıklı konumlarını yitirmek istemeyen egemen erkeklerin yaklaşımları oldu. Öyle ki felsefenin ilâhlarından biri olarak kabul edilen ve yaşadığı çağ olan Antik Çağ’ın şekillendirilmesinde fikirleri ile önemli rol oynadığına inanılan Platon (M.Ö. 427-347), “Bir barbar değil, bir Yunanlı, bir tutsak değil özgür, bir kadın değil, bir erkek olarak yaratıldığım için Tanrı’ya şükrediyorum” demiş ve böylece bir erkek olarak yaşama katılmasının avantajını vurgulamıştır.
Modern zamanlarda Sophie Germain büyük bir matematikçi olarak anılır. Elastik ve katı cisimlerin hareketleri ile ilgili teorilerin geliştirilmesine ve Fermat’ın son teoremi olarak bilinen tüm zamanların en meşhur matematik probleminin çözümüne ilişkin önemli katkılar yaptığı kabul edilir. Buna rağmen, istatistikler 2000’li yıllara gelindiğinde bile, üniversitelerde cins ayrımının sürdüğünü gösteriyor. Kadınlar, erkeklerden daha çok sayıda üniversiteye devam ettikleri halde, çok az sayıda kadın rektör ve dekanın bulunması ayrıca kadınların yönetim kademelerini nadiren doldurmaları insanlığın bu konuda alınacak daha çok yolu olduğunu gözler önüne seriyor.
Derleyen: Ciran Derya
Kaynaklar:
http://www.pbs.org/wgbh/nova/physics/sophie-germain.html
http://www.math.wichita.edu/history/women/germain.html
http://www.tasep.org/default.asp?s=yd&id=512
http://www.filozof.net/Turkce/filozof-biyografi-a/20771-sophie-germain-kimdir-hayati-eserleri-hakkinda-bilgi.html
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sophie_Germain
https://kurious.ku.edu.tr/tr/derin-bakis/matematik-dunyasinda-kadin
http://www.matematikvegeometri.com/sophie-germain-matematikciler/sophie-germain-bir-bayan-matematikcinin-hayati.html