Doğu’nun yetiştirdiği en büyük bilginlerden biri, şair, filozof, matematikçi, Ömer Hayyam…
Kim senin yasanı çiğnemedi ki, söyle?
Günahsız bir ömrün tadı ne ki, söyle?
Yaptığım kötülüğü, kötülükle ödetirsen sen.
Sen ile ben arasında ne fark kalır ki söyle?
Tarihçilerin verdikleri bilgilere göre Ömer Hayyam 1048 yılında Nişabur kentinde doğdu. Daha yaşadığı dönemde Ibn-i Sina’dan sonra Doğunun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyordu. Ancak Hayyam’ın felsefe, tasavvuf, fıkıh, tarih ve tıp konularında yazdığı bilinen birçok yapıtı bugüne ulaşamadı.
Farsça’da “çadırcı” anlamına gelen bir sözcükten türemiş olan Hayyam adını büyük olasılıkla babasının ya da bir başka aile büyüğünün mesleğinden dolayı verildi kendisine. Eğitimini tamamladıktan sonra Semerkant’a giden Ömer, burada kendisine bugünlere uzanacak bir ün kazandıran cebirle ilgili risalesini yazdı. Daha sonra Sultan Celaleddin Melikşah tarafından başkent Merv’e çağrılan Ömer Havyam, yeni bir takvim oluşturmak için kurulan bilim adamları heyetinin başına getirildi.
21 Mart 1079 yılında tamamladığı, halk arasında “Ömer Hayyam Takvimi” bugün ise “Celali Takvimi” olarak bilinen takvim için büyük çaba sarf etti. Güneş yılına göre düzenlenen bu takvim 5000 yılda bir gün hata verirken, bugün kullandığımız Gregoryen Takvimi 3330 yılda bir gün hata vermektedir. Bu da onun ne kadar önemli bir bilgin olduğunun kanıtlarından biridir.
Ah, Diyorlar ki benim hesaplarım.
Yılı insan pusulasına uydurdu, ha?
Eğer öyleyse takvimden
Doğmamış yarını ve ölü dünü koparalım.
Ömer Hayyam’ın yüzyıllar sonra Batı dünyasında tanınmasını ve belki de en çok okunan, en çok sevilen Doğulu yazar olmasını sağlayan yapıtıysa Rubaiyat’tır. Rubaiyat’ın bu derece ünlenmesinin en önemli nedenlerinden biri de büyük İngiliz ozan Edward Fitzgerald tarafından yapılan çevirinin oldukça başarılı olmasıydı. Bir şiiri kendi dilinden başka bir dile içerdiği anlamı ve duyguları koruyarak hem de şiir olarak çevirmek oldukça zor bir iştir. Fakat Fitzgerald, birçok edebiyatçının belirttiği gibi rubaileri sanki tekrar yaratmıştır.
Fitzgerald’ın çevirisinin 1859 yılında Londra’da yayımlanmasının ardından tüm edebiyat dünyasının ilgisi Havyam üzerinde yoğunlaştı. Başta İngiltere. Amerika ve Fransa olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde, birçok dilde Hayyam’ın rubailerinin çevirileri birbirini izledi. 1892 yılında Londra’da bir de Havyam Kulübü kuruldu, İngiliz edebiyatçı ve gazetecilerin öncülüğünde kurulan kulüp, resmi bir törenle Hayyam’ın mezarından getirtilip üretilen iki kırmızı gül dalını Fitzgerald’ın mezarına dikti. Hayyam Kulübü’nün kapısında da şu rubaisi yazıldı.
Var eyledi yetmiş iki millet yaradan.
Ben sevgi için doğmuşum ancak anadan.
Kafir yada İslam ne imiş, sensin amaç!
Din ayırımını, kaldır tanrım aradan.
Edebiyat dünyasında hu derecede sevilen ve ünlü olan Havyam bilim dünyasında da oldukça tanınmıştır. Tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmaları olan Havyam için “zamanın tüm bilgilerini bildiği” söylenir.
Bu kitaplardan özellikle Cebir kitabı Doğu’da matematik dünyasında uzun yıllar etkili olmuştur. Batılı matematikçilere bu eserle ancak 1851 yılında F. Woepcke’nin çevirisiyle tanışmışlardı.
Ömer Hayyam, kitabının birinci bölümünde cebiri “Sayısal ve geometrik bilinmeyenlerin belirlenmesini amaçlayan bilim” olarak tanımlar. Bu tanım onun cebire yaklaşımını gösterir. Onun temel amacı cebirsel denklemlere geometrik çözümler önermekti. Kitabının genelinde de bu yöntemi tüm denklemlere uygulamaya çalışmıştır. Bu bağlamda Hayyam, Fransız matematikçi Descartes’tan ortalama altı asır önce, analitik geometrinin Harezmî’den sonraki ikinci önderidir.
Birçok kübik denklemleri incelemiş ve bu denklemleri sınıflandırmıştır Hayyam. Matematik tarihinde ilk olan bu sınıflandırmayı yapan Hayyam’ın ayrıca Pascal üçgeni olarak bilinen üçgenle de ilgili bir kitap yazdığı bilinmektedir. Bugün kayıp olan bu kitapta Hayyam Pascal’dan yıllar önce bu üçgenin özelliklerini incelemiştir. (Ömer Hayyam bu kitaptan öteki kitaplarında söz eder: fakat kitabın içeriğiyle ilgili bilgilerimiz oldukça sınırlıdır).
Matematikteki bilgisi ve yeteneği zamanının çok ötesinde olan Ömer Havyam; denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmış ancak negatif, kesirli ve sanal kökleri görememiştir. Sadece pozitif köklere ulaşmayı başaran Hayyam, ayrıca kübik denklemlerde genelde bir. en fazla da iki kökü bulabilmiştir. Bunun nedenlerinden biri olarak Hayyam’ın geometrik çizimleri tam olarak yapmamış olması gösterilmektedir.
Rubaîlerinde; dünya, var oluş, Allah, devlet ve toplumsal örgütlenme biçimleri gibi hayata ve insana ilişkin konularda özgürce ve sınır tanımaz bir şekilde akıl yürüttüğü görülmektedir. Akıl yürütürken ne içinde yaşadığı toplumun ne de daha öncesi zamanlarda yaşamış toplumların kabul ettiği hiçbir kurala bağlı kalmamış, kendinden önce yaşayanların insan aklına koymuş olduğu sınırları kabullenmemiş, bir anlamda dünyayı, insanı, var oluşu kendi aklıyla baştan tanımlamış; bu nedenle de çağını aşarak “evrenselliğe” ulaşmıştır.
Ancak unutmamak gerekir ki Hayyam’ın yaşadığı dönem, kendisi gibi çağları aşan ve tarihin gördüğü en büyük düşünürlerden birini yaratacak sosyo-kültürel altyapıya sahipti. Kendi tarihinin belki de en aydınlık dönemlerini yaşayan İslam dünyasında felsefenin hak ettiği ilgiyi gördüğü, Selçuklu saraylarında ise sentez bir Orta Doğu kültürü (Türk-Hint-Arap-Çin-Bizans) oluşmaya başladığı bir dönemde yaşayan düşünür, böylece nispeten yansız ve bilimsel bir öğrenim görmüş, Müslüman fakat felsefeyi günah saymayan bir toplum içinde özgürce felsefe ile ilgilenebilmiştir.
Çağını aşarak “evrenselliğe” ulaşmış bu değerli insanın şiirlerinde geçen şarap bir sembol, kötümserliğe karşı bir panzehir…isyan, halkı bilinçlendirme başkaldırış, boyun eğmeme, haksızlıklara tepkidir..
Hayyam, iyiliğe aşıktır, benliğe, benciliğe, kibre, haksızlığa, adaletsizliğe, nekesliğe düşmandır. Ehil kişiyle düşüp kalkmayı, ehil olanın sunduğu zehir bile olsa içmeyi, ehil olmayanın elinden şerbet bile içmekten sakınmayı öğütler.
Pek çok Rubai ünü sebebiyle Hayyam’ınkilerine karıştırılmıştır, bilinen kadarıyla Rubailerinin sayısı 158’dir. Fakat kendisine mal edilenler binin üzerindedir. Ayrıca Ömer Hayyam için tarihteki ilk bilinen savaş karşıtı eylemci yakıştırması da yapılmaktadır.
Hayyam’ın rubaisiyle başladığımız hu yazıyı yine onun bir rubaisiyle bitirelim…
Cenneti ve cehennemi arıyordum, dünyanın ve sonsuzluğun ötesinde.
Görkemli bir ses yankılandı göklerde:
“Ne arıyorsun? Cennet de sendedir, cehennem de!”
Deniz Gündüz – Bilim Teknik