Sanayi devrimi; tarıma ve sanatlara dayalı bir ekonomiden, sanayinin ve makine üretiminin egemen olduğu ekonomiye geçiş sürecidir.
Sanayi Devrimi ya da Endüstri Devrimi, Avrupa’da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime olan etkisi ve buhar gücüyle çalışan makinelerin, makineleşmiş endüstriyi doğurması ile birlikte Avrupa’daki sermaye birikimini arttırmasına yol açmıştı. İlk olarak Birleşik Krallık’ta ortaya çıkmış olan sanayi devrimi, ardından Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’ya sıçramış, sonra da tüm dünyaya yayıldı. İki ayrı sanayi devriminden söz edebiliriz. Bazı kaynaklar ilk aşamaya sanayi devrimi, ikincisine bilimsel devrim adını veriyorlar.
Hızlı nüfus artışı, tarımdaki gelişmeler, geniş çaplı yağmalar, sanayi devriminin en önemli finans kaynaklarını oluşturdu. Ayrıca İspanyollar tarafından yağmalanan Orta Amerika altınları, İspanyol gemilerini vuran, yağmacıları yağmalayan İngiliz gemileri, Avrupa’ya tonlarca altın taşıdılar. Tüm bunlar 16. ve 17. yüzyıllarda, sanayi devrimine götüren süreçleri destekledi. Hindistan’da 23 Haziran 1753 tarihinde, Fransız birliklerini savaş alanında yenen İngilizler (Plessey Savaşı), Babür imparatorlarının* devasa hazinesine el koydular. Bu hazinenin İngiltere’ye taşınmasıyla, ülkenin ekonomisinde ortaya çıkan para ve finans olanakları, 1758-1791 tarihleri arasında dokuma ve buhar makineleriyle ilgili tüm teknik buluşların önünü açmış oldu. Avrupa ülkeleri yeni koloniler oluşturarak buralardan getirdikleri malları sanayide kullanmaya başladılar, bu malları işleyip tekrar sömürgelere sattılar. Bu dönemde bankacılık ve sigortacılık çalışmalarının önemi arttı. Küçük burjuvazinin gelişmesi ve orta sınıfın zenginleşmeye başlaması bir itici kuvvet oldu. Orta sınıfın zenginleşmesi sürecine paralel olarak kapital birikimi oluşmaya başladı. Böylece yeni yatırım alanları aranmaya başlandı. Doğal olarak taşıma ve teknolojide gelişmeler oldu. Protestan reformunun; “Bugün çok çalışıp yarını düşünmek” öğretisinin önemli bir değer olarak yerleşmesi de süreci destekledi. Bilim ve teknolojideki gelişmelerin yanında Fransız Devrimi aracılığıyla sanayi toplumuna uygun yeni bir siyasal yapılanmanın temellerinin atılması da sanayi devrimini doğuran nedenler arasında sayılıyor.
Sanayi devriminin önce İngiltere’de başlamasının nedenleri şöyle sıralanabilir; İngiltere’de uzun süredir bir anayasal monarşi** düzeni vardı. Bu düzenin temelinde mülkiyet hakkının ve bireysel hak ve özgürlüklerin korunması öne çıkıyor. 18. yüzyıl İngiltere’si zaten dünyanın mali merkezi konumundaydı. Borsa ve bankacılık sektörleri diğer ülkelerden çok ileriydi. Parlamento, kapitalizm ilkeleri doğrultusunda iç piyasada özgür rekabeti önleyici bütün engelleri kaldırmıştı. İngiltere, sanayi için gerekli en temel hammaddeler olan kömür ve demir yönünden zengin yeraltı kaynaklarına sahipti ve dünyanın en büyük sömürge imparatorluğuydu. Bu da ülkeye hammadde kaynakları ve üretilmiş mallar için geniş pazar olanağı sağladı. İngiliz donanması ve güçlü ticaret filoları, taşımacılığı kolaylaştırdı. İngiltere Avrupa’da zaten Rönesans döneminden*** beri dokumacılık sanayisinde başı çekiyordu. İngiltere bir ada ülkesidir. Bundan dolayı Avrupa’daki derebeylik mücadelesi, savaşlar, mezhep kavgaları gibi olaylardan uzak kalmıştı. Fabrika sistemi ile üretim, talep artışı doğrultusunda bir gereksinme olarak ortaya çıktı. Büyük makineler ev üretimi için elverişsizdi. Bu nedenle evler yerine işçilerin makinelerin bulunduğu büyük binalara giderek çalışmasıyla yeni bir sistem, başka deyişle fabrika sistemi süreç içinde oluştu.
Fabrika sistemi hızlı üretim sağlanmasının dışında sosyal açıdan olumsuz birtakım sonuçlar da doğurdu. Erkek işçiler yanında, hatta onların yerine daha ucuza çalışan çocuk ve kadınlar çalıştırılmaya başlandı. 20 saate kadar varan iş saatleri küçük çocuk ve kadınları eziyordu.
Çocuk emeğinin eski çağlardan günümüze kadar kullanılmakta olduğu bilinen bir gerçek. Örneğin Sümerler dönemimde çocukların da kadın işçiler gibi tam gün çalıştırıldıkları ve karşılığında yarım ücret aldıkları biliniyor. Romalılar döneminde de kölelerin yanı sıra çocuk emeğinden faydalanılmış. Bu dönemde ustalara çocuk işçileri fiziksel olarak cezalandırabilmelerini de içeren geniş kapsamlı yetkiler tanınmış.
Sanayi devrimi sürecinde yaşananlar ise bunların çok ötesinde. Buhar makinesinin bulunmasıyla önce İngiltere’de ve ardından Kıta Avrupası’nda başlayan sanayi devrimi hem ekonomik hem de sosyal yaşamda köklü değişimlere neden olmuştu. Geleneksel üretim biçiminin değişmesi, fabrikada üretimin yaygınlaşmasıyla, rekabete ayak uydurabilme ve daha fazla kazanma hırsı, ucuz olan çocuk emeğinin sömürülmesine yol açtı. Üretim tekniklerinin basitleşmesi ve çoğunlukla uzmanlık gerektirmemesi de çocuk emeğinden faydalanılmasını arttırdı.
Dokumacılık sektöründe, küçük elleriyle bobinlere ipleri sarmak konusunda küçük çocuklar işverenlerin iştahını kamçılarken, ağır koşullarda çalıştırılan çocuklar eğitimlerinden yoksun kaldıkları gibi kaldıkları koğuşlar ve çalışma alanlarında cinsel istismara maruz kaldılar.
Dönemin İngiltere Başbakanı William Pitt ise halinden son derece memnun, çocuk işçiliği için şu sözleri söylüyordu:
“Çocukların mesaisinden neler beklenebileceğini tecrübe göstermiştir. Bu şekilde yetişen çocukların şimdiden ne kazandıklarını hesap etmek zahmetine katlansak, ihtiyaçlarını sağlamaya yeten bu mesailerinin memleketin sırtından ne ağır bir yük kaldırdığını ve milli refah ve zenginliğe ne derecede yardımcı olduğunu görerek hayrete düşeriz…”
Başlangıçta, kimsesiz çocuklara işveren İngiliz fabrikatörleri, bu çocuklara bakmak zorunda olan kurumlardan üstüne bir de yardım gördüler. Çünkü böylece bu kurumlar da büyük bir yükten kurtuluyorlardı.
Çocuklar, iş durumuna göre günde 12-19 saat arası çalıştırılıyorlardı. Çalışırken uykusu gelenler dayakla uyandırılıyordu. Disiplin son derece sıkıydı. İstenilen iş hacmi sağlanmazsa, para cezası kesiliyor ve çoğunlukla da çocuklar dövülüyorlardı. Günde bir defa işe verilen 40 dakika arada çocuklar yemek yerlerken bazen bu aralarda bile ustabaşıları tarafından makineler temizlettiriliyordu.
Atölye ve fabrikalarda sağlık kurallarına da önem verilmiyordu. Yer kazanmak için tavanlar alçak tutuluyor, zaten seyrek ve dar olan pencereler neredeyse hiç açılmıyordu. Yorgunluk çocukların sağlıklı büyümelerini engelliyor, omurga kemiklerinde bozulmalar meydana getiriyor ve hatta çocuklar çalışma koşulları nedeniyle ölümcül hastalıklara yakalanıyordu. Kazalar birbirini takip ediyor, birçok çocuk ellerini, kollarını, parmaklarını dişlilerin arasında kaybediyordu.
Oxford Üniversitesi Ekonomi Bölümü profesörlerinden Jane Humphries’a göre İngiltere’de sanayi devrimini hızlandıran temel etken çocuk işçiliği. 19. yüzyılın başlarında 350 bini 7 ila 10 yaşları arasında olmak üzere, en az bir milyon çocuğun fabrikalarda istihdam edildiğini yazan Humphries, çocukların yatacak yer ve boğaz tokluğu karşılığında çalıştırıldığını ortaya koyduktan sonra ekliyor:
“Fabrika sahipleri ucuz, uysal ve çabuk öğrenen işgücüne ihtiyaç duyuyorlardı. Bunu da şehirlerin yoksul kesimlerinde buldular…”
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) “Dünyadaki Çocuk İşçiler 2015 Raporu” verileri, düşük gelirli ülkelerde çocukların yaklaşık yüzde 30’unun 15 yaşında çalışmaya başladığını ve 5 ila 14 yaş grubu arasında dünya genelinde 120 milyon çocuk işçi bulunduğunu gösteriyordu.
Çocuk işçiliğinin en kötü biçimi olarak kabul edilen dünyada 15 alan var. Ancak Türkiye’de en kötü üç alanın olduğu kabul ediliyor. Bunlar; mevsimlik tarım, küçük ve orta boy sanayi işletmeleri ve sokakta çalıştırılan çocuklar. Türkiye’de 960 bin civarında olduğu kabul edilen çocuk işçilerin 630 bini bu ağır işlerde çalıştırılıyor.
ILO’nun 2016 yılı verilerine göre ise yaşları 5 ile 17 arasında olan yaklaşık 152 milyon çocuk işçi olarak çalıştırılıyor. Çocuklar bugün de ağırlıklı olarak tarım sektöründe( %70,9) ayrıca, her beş çocuktan hemen hemen biri hizmet sektöründe(%17,1) ve %11,9’u da sanayide çalıştırılıyor.
Yine ILO’nun 2016 yılı verilerine göre; dünyada çalıştırılan çocukların 64 milyonu kız ve 88 milyonu erkek çocuğu. 5-17 yaş grubundan çalıştırılan çocuk sayısının en yüksek olduğu bölge 72,1 milyon ile Afrika. Afrika’yı Asya ve Pasifik (62 milyon), Amerika kıtası (10,7 milyon), Avrupa ve Orta Asya (5,5 milyon) ve Arap Devletleri (1,2 milyon) izliyor. 5-14 yaş grubundaki çalıştırılan çocukların yaklaşık üçte biri eğitim sisteminin dışında kalıyor maalesef. Yine 5-14 yaş grubundan çalıştırılan çocukların yüzde 38’i tehlikeli işlerde ve 15-17 yaşlarında olan çocukların neredeyse üçte ikisi haftada 43 saatten fazla çalıştırılıyor.
Sanayi devrimi sürecinden bu yana yüzyıllar geçmiş olsa da, çocuklar ücretsiz işçi ya da ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaya devam ediliyor. Dünyanın çocuklarını sömürerek varlıklarını sürdürenlerin bu gerçeği görmezden gelmeleri, sorunu ortada öylece bırakıyor! Fakat bir gerçek daha var; gelişen teknolojiler sayesinde ihtiyaçları karşılayan, insancıl çözümlerin uygulanacağı gelecek günlere ulaşmak hiç de imkânsız değil.
Ciran Derya
*Babür İmparatorluğu günümüzdeki Hindistan ve çevresi üzerinde kurulmuş ve hüküm sürmüş Türk-Moğol kökenli devlet. Babür Şah tarafından 1526 yılında kurulan ve 17. yüzyılın sonu ile 18. yüzyılın başında imparatorluğun gücünün zirvesinde olduğu dönemde, Hindistan’ın büyük bölümüne hakim olan imparatorluğun nüfusunun o tarihlerde 3,2 milyon kilometre karelik bir bölge üzerinde 110 milyon ila 150 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Babür İmparatorluğu’nun hakimiyet alanı, en geniş olduğu dönemde bugünkü Hindistan, Pakistan, Bangladeş veAfganistan’ı kapsamaktaydı.
** Meşrutî monarşi, anayasal monarşi ya da Meşrutiyet, monarkın yetkilerinin bir anayasa tarafından sınırlandırıldığı yönetim şeklidir. Bu açıdan monarşiden ayrılır. Meşrutî monarşiler aynı zamanda parlamenter monarşilerdir, ancak parlamenter monarşiler her zaman meşrutî olmayabilir.
***Rönesans (Yeniden Doğuş), Orta Çağ ve Reformasyon arasındaki tarihi dönem olarak anlaşılır. 15 – 16. yüzyıl İtalya’sın da batı ile klasik antikite (Eski Roma ve Yunan Eserlerinin incelenmesi) arasında sanat, bilim, felsefe ve mimarlıkta bağın tekrar kurulmasını sağlayan, Antik Yunan filozof ve bilim insanlarının çalışmalarının çeviri yoluyla alındığı, deneysel düşüncenin canlandığı, insan yaşamı (hümanizm) üzerine yoğunlaşıldığı, matbaanın bulunmasıyla bilginin geniş kitlelerle paylaşımının arttığı ve radikal değişimlerin yaşandığı dönemdir.
Kaynaklar:
http://www.ilo.org/ankara/news/WCMS_575650/lang–tr/index.htm
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sanayi_Devrimi
http://zehrabasat.blogspot.com.tr/2012/10/sanayi-inklab-cocuk-istihdam-cocuk.html
http://www.serenti.org/sanayi-devriminin-cocuk-iscileri/ http://www.tarihgazetesi.com/haber/avrupa_tarihi/sanayi_devrimi_620.aspx
http://www.nkfu.com/sanayi-devriminin-nedenleri-ve-sonucları/
http://www.siviltoplumakademisi.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=824:turkiyede-960-bin-cocuk-isci-&catid=44:son-haberler&Itemid=118
http://www.ilo.org/ankara/areas-of-work/child-labour/lang–tr/index.htm
http:// disk.org.tr/2015/04/disk-ar-turkiyede-cocuk-isciligi-gercegi-raporu- 2015