Tarih

Sürgün Çiçekleri

SÜRGÜN ÇİÇEKLERİ

surgunHangi söz örter süslü cümleleri

Yalan, bir karış toz gibi kalır üzerimizde

Sürgün yollarında yüzyılda geçer ol mürur-i zaman

Büyümeden yitip gider bütün çocukluğum

Bu yürek niye atardı bunca zaman

Neden üşürdü kınalı küçük elleri nenemin

Uzaklara ve aynaya bakamadan bir ömür

Gözleri acıyla büyürdü âmâ dedemin

Dağlar, Kayalar ve yollar ki suspus

Dicle üstünde oturur eli böğründe Hevsel Bahçesi

Anlatmaz, anlatamaz kadınlar ki işte dili lal

Döker yazmaya bir yol içini geçer ol zaman

Yürüyordular ve yalnızdılar; ötün dilsiz evin kuşları

Anlatın ki bilsin yetimlerin feryadını yağmur bulutları

Taşa, toprağa ve üzüm asmasına üflemişiz bir kere hakikatli rahmanı

Hangi cudam bilir ki bu topraklarda tanrı tözünü

Unuttum sanmayın şerbetliyim unutmaya

Ağaç dibine bırakılmış yavruların

Sükûtu dilinde taşıyan abdalıyım ben çöllerin

Ey neşideler sultanı nefesinle kutsa şiirle beni

Uyan artık yüzyıllık uykudan Uyan

Dağların, çiçeklerin ve ağaçların insanla uyumuna bak

Doyduğun, sevdiğin ve göğüne bakarak şükrettiğin bu toprak

Birlikte halaya durup birbirini sevenlerindir

 

İstanbul – 02 Nisan 2014

Bedros Dağlıyan

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu