Tarih

Thomas More’un Kellesinin Başına Gelenler…

“Summum jus summa injuria – Aşırı doğruluk, aşırı haksızlık getirir.”Thomas More 1478’de Londra’da doğdu. Hukuk eğitimi aldı. 1509’da Sekizinci Henry tahta geçince yargıçlığa yükseldi. Yargıç olarak en büyük yararlığı, tarihte “Kötü Mayıs Günü” diye bilinen, İngilizler’in Bir Mayıs’ta kutladıkları geleneksel bayramlarında, yoksul halkın öfke ve isyan dolu ayaklanmalarının, kansız bir şekilde bastırılmasındaki etkili çabasıdır. Bu başarısının akabinde More’un yükselişi hızlandı, kralın danışmanı oldu.
Artık saraydan kolay kolay ayrılamamakta, Kral’ın ziyafet sofralarının baş konukları arasında bulunmakta, çoğu kez geç saatlere kadar Sekizinci Henry ile siyaset, tarih, felsefe üzerine derin sohbetlere dalarak, çok sevdiği ailesini ihmal ediyor olmaktan da üzüntü duymaktaydı.

More, özünde yükselme hırsı olan biri değildi ve Kral’ın kendisine gösterdiği aşırı düşkünlüğe de güvenmiyordu. Nitekim, Kral’ın sevgisini kazanmakla çok mutlu olduğunu düşünenlere, ilerde başına gelecekleri ön görmüşcesine, şu yanıtı vermektedir; “Kellem sayesinde Fransa’da bir kaleyi ele geçirebileceğini bilse, kellemin uçacağından hiç kuşkunuz olmasın”. Ne kadar istemese de, More’un yükselişi, yoksa felakete gidişi mi demeliyiz, bilemiyorum, hızla devam etti.

1521’de “Sir” ünvanını alır. 1529 ‘da günümüzün başbakanlık makamına eşdeğer bir mevkiye yükseldi. Tüm adalet mekanizması ve devletin mührü ellerindeydi artık. Halkın ifadesiyle, “Kral’ın vicdanının bekçisi”idi More.

Peki ne olmuştur da Kral ile More’un arasına kara kediler girmiştir? Sağ kolu yaptığı, danışmanı, vicdanının sesi More’un kellesine, Kral ne zaman gözünü dikmiştir? Bu sorunun en basit yanıtı şu: Kral aşık olmuştur. Kral ile More’un arasına giren bir kadındır. Tabi ki olayın siyasi boyutu da vardır ama Thomas More’u ölüme götüren gidişatın ateşleyicisi aşktır.

Sekizinci Henry’nin abisi, yani yaşasaydı belki de Sekizinci Henry yerine tahta geçecek olan Arthur, çocuk denecek yaşta İspanya prensesi ile evlendirilmiş, bir yıl içinde de ölmüştü. Bunun üzerine tahta geçen Sekizinci Henry, siyasi nedenler ile ölen abisinin eşi ile evlenmek zorunda kalsa da günün birinde bir başka kadına aşık oldu. Abisinin eşiyle evlenmiş olmasının dinsel yasalara aykırı olduğunu iddia ederek, boşanıp yeni aşkı ile evlenmeyi aklına koydu. Ancak Katolik dinine göre, boşanmak yasaktı. Bunun için ancak Papa’nın nikahı bozması gerekiyordu.
Karısından boşanmayı aklına koyan Kral, boşanmasının dinen uygun olduğuna dair pek çok kurumdan ferman çıkardığı gibi; kilisenin mallarına göz koyarak, Papalığı hiçse sayan, kendisini İngiliz Kilisesinin başı ilan eden bir yasa da çıkardı bu arada.

Thomas More, koyu bir Katolik ve Papalığa gönülden bağlı biriydi. Tüm bu olanları kabullenmesi mümkün değildi. Bunun üzerine sağlık sorunlarını bahane ederek, sessizce görevinden ayrıldı. Kral, ülkenin ileri gelenlerinin, çıkarmış olduğu yasayı kabul ettiklerine dair and içmelerini istiyordu.  Thomas More‘un vicdanına aykırıydı bu durum. O, sustu. Oysa ki Kral ısrarla konuşmasını ve kendisini desteklemesini istiyordu. Suskunluğu ceza almasına engel olamadı. 1534 yılında Londra Kalesine kapatıldı. Ölüm fermanının verileceği on beş ay boyunca da burada kaldı. Bir Temmuz 1535 tarihindeki yargılanmasında; Kral’a karşı tutumunu değiştirirse bağışlanacağı kendisine bildirildi. Ancak More düşüncelerinden taviz vermedi. Bunun üzerine, vatan haini ilan edilerek, hakkında ölüm kararı çıkarıldı.

Kral, önce asılmasını sonra fikrini değiştirerek, More’un başının kesilmesini emretti. “Kellesi kesilmekle insanın başına felaket gelmez” diyerek, büyük bir dinginlikle karşıladı bu kararı Thomas.

Areason and executed at the Tower of London); Giraudon; French, out of copyright
Ve 1535 yılının 6 Temmuz sabahı, bir şölene gider gibi en güzel kıyafetlerini giydi. Celladına hediye edilmek üzere bir altın lira göndertti. İdam sehpası aceleyle eğrelti bir halde kurulmuştu. More, çıkmaya çalışırken sallandığını fark edip; “Rica ederim, siz beni sağ salim şuraya çıkarın hele, inerken nasıl olsa durumu idare ederim” diyerek, ölüme giderken bile içinde bulunduğu durumun gülünç yanlarına dikkati çekecek kadar moralliydi. Geleneklere göre, cellat More’un önünde diz çökerek onu bağışlamasını dileyince, celladı önce ayağa kaldırıp, kucaklayıp öptü. Sonrasında kendi idam sehpasının önünde diz çöküp dua etti. Gözlerini kendi elleri ile bağladı. “Yürekli ol dostum, görevini yapmaktan çekinme, boynum çok kısa, onun için dikkat et de yanlış yere vurma” diye celladı uyarmayı da ihmal etmedi. Sonra başını usulca kütüğün üstüne koyarken, sakalını eliyle yana çekip, son sözlerini söyledi:
“Ne de olsa sakalım vatana ihanet etmedi, o da ölüm cezasına çarptırılmasın.”
O dönemlerde idam edilenlerin kesik başları günlerce Londra Köprüsü’nde halka teşhir edilir sonra da Thames Nehri’ne atılırdı. More’un kellesi de bir kazığın ucunda Londra Köprüsü’nde halkın huzuruna çıktı. Thomas More‘un büyük kızı Margaret’in vicdanı bu görüntüye dayanamazdı. Gizlice askerlere rüşvet vererek, ertesi günü babasının kesik başını köprüden indirtti. Ve bu başı mumyalayıp sakladı. Ancak başı alıp evinde sakladığı anlaşılan zavallı kız, bu nedenle kısa süreliğine hapis yattı. Fakat tüm bu yaşananlara rağmen babasının başını vermemekte ısrar etmiş, kendi ölümüyle birlikte 1544 yılında, Thomas More‘un başı da kızıyla birlikte gömülmüştür.
Kral ile Thomas More‘un arasının açılmasına sebep olan, Sekizinci Henry’nin ikinci eşi Anne Boleyn ise; More’un ölümünden yaklaşık bir sene sonra zina ile suçlanarak, yine Kral’ın emriyle başı kesilip idam edilmiştir.
İnadından vazgeçseydi Anne Boleyn’in ölümüne şahit olur ben demiştim deme zevkini tadardı belki ancak o zaman tarih ondan, ütopyaları olan ve düşüncelerinden taviz vermeyen cesur adam diye söz etmezdi o zaman kendisinden…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu