Yeniçağ’ın başlarında Avrupa kültürüne giren keyif verici maddelerin en acayibi hiç kuşkusuz tütündür. “Kuru Alkol” diye de tanımlanan ve başlangıçta vücut sıvılarını kurutmak için kullanılan, bir dönemin devrimlerine eşlik eden ve simgeselleşen, günümüzde birazda gerginlik azaltmak bahanesi ile kullandığımız tütünün pipodan, puroya oradan da sigaraya uzanan yolculuğu…
1627 yılında Johann Joachim von Rusdorff Hollanda’ da yeni ortaya çıkan bir modadan söz eder:”Bir kaç yıl önce Amerika’ dan Avrupa’mıza gelen yeni ve şaşırtıcı bir modadan söz etmeden geçemeyeceğim; duman sarhoşluğu da denebilecek bu moda, eski ya da yeni içkilerin sarhoşluğundan daha beter. Sefih kişiler Nicotiana* ya da tütün dedikleri bir bitkinin dumanını inanılmaz bir arzu ve gayretle içiyor, içlerine çekiyor.”
Tütünle yapılan şeye uzun süre bir ad bulunamaz. 17. yüzyılda raııchen sözcüğü gündelik dile girinceye kadar hep içme analojisi yapılır, ‘duman içmek’ (Raııchtrinken) ve ‘tütün içmek’ (Tabaktrinken) denir. Bu dönemde tütün kuru içki olarak adlandırılır.
Tütünün içki ile bağdaştırılması yapısal özelliklerinden gelmektedir elbette. Çünkü nikotin alkol gibi toksikolojik bir maddedir yani sinir sistemini uyarmaz, uyuşturur ve ilk kullanıldığında nahoş bir etki yaratır, zamanla alışılır.
Tütünün ‘Kuru’ özelliği, yeni keyif verici maddelerin bir diğeri olan kahveden gelir. 17. ve 18. yüzyılın tıbbına göre, kahve kuru bir maddedir ve en büyük özelliği insanın vücut sıvılarını kurutmasıdır. Kahve gibi tütünün de vücut sıvılarından özellikle de birini, sümüğü kuruttuğu düşünülür.
Tütün içme’ye teşvik eden bir el ilanından alıntı:”Tütün içmek, sümüğü ve uyuşukluk veren sıvıları kurutur; vücutta su toplanmasını engeller, zira dumanı sıvıları dışarı atar ve bedeni zayıflatıp inceltir; pipoyla çekilen bu duman nefes darlığına, akciğer iltihabına ve öksürüğe karşı mükemmel bir ilaçtır; ayrıca yoğun, ağır akıntı ve sıvılara karşı da birebirdir.”18. yüzyıla ait bir metinde şöyle denir: “Bir konu hakkında düşünmek için tütün içmekten daha uygun şey yoktur, zira bu şekilde dağınık düşünceler toplanır; tütün içmek okuyup yazanlara çok iyi gelir, çünkü bu sayede her şeye uzun uzun kafa yorabilirler. Çoğu zaman insan karmaşık duygular içindedir, böylesi zamanlarda zor bir konu hakkında doğru bir karara varmak imkansızdır; oysa tütün içenler düşüncelerini toplayabilirler, fazla çalışmaktan kaynaklanabilen halsizlik de kalkar ortadan. İnsan iç huzura kavuşur ve en önemli konularda bile gerekeni başarıyla yapar.”Sonuçta buna benzer daha birçok metinde de görülebileceği gibi 17. yüzyıldan bugüne değin tütün içmenin insanı sakinleştiren, gevşeten, aynı zamanda da yoğunlaşmayı sağlayan bir ‘eylem’ olduğu oybirliğiyle kabul edilmiştir.
Avrupa uygarlığının son üç asırdaki gelişimi tütün içme biçimlerine de yansımıştır elbette. Bu biçimler tütün aksesuarlarıdır. 17. ve 18. yüzyılda en yaygın tütün gereci pipodur. 19. yüzyılın başında puro, 19. yüzyılın ikinci yarısında da tütün piyasasına hakim olan sigara ortaya çıkar.
Tütün piyasasına sigara hakim olduktan sonra puro ağırkanlı-muhafazakar bir tarzın simgesi olarak görülür. Oysa 19. yüzyılın başında, piponun pabucunu dama atmaya başladığı dönemde, son derece zarif, hafif, hatta kadınsı bulunuyordu. O döneme ait bir metinde şöyle denir: “Pipo, sakin bir atmosferi gerektiren ağırkanlı bir gereçtir; puronun kullanımı kolaydır ve hareketlerinizi kısıtlamaz; pipo içenler ağırkanlı ve evcimendir, puro içenler ise hareketli ve çevik; puro çıplak bir güzelse, pipo kasnaklı etek giymiş bir hanımdır.”
Almanya’ da Mart 1848 Devrimi öncesinde puro bir tür devrimci simge haline gelir. Karl Marx puro içer. Puro ancak çok sonraları işadamlarının statü sembolü olur. Brecht’in puro tiryakiliği ile 19. yüzyılın devrimci puro geleneği arasında bir bağ vardır.
Puronun ortaya çıkmasından yarım asır sonra son derece kısa bir süre içinde içilip bitirilebilen sigara çıkar meydana. Bu çok önemli bir yeniliktir. Sigara, gerek fiziksel, gerekse de zamansal ve farmakolojik açıdan kelimenin tam manasıyla hafif ve kısadır. Ancak artık 20. yüzyılda sigara içen birinin hissettiği sükunet ve konsantrasyon, 19. yüzyılda puro içen birininkine pek benzemez.Kültür tarihçisi Alexander von Gleichen-Russwurm 1914’te şöyle der: “Sigara modern yaşamın bir simgesidir, sigara dinlendirmez, insanları yoğunlaşmaya, derin düşüncelere sevk etmez, ciddi bir sohbete eşlik etmek istemez. İlham verir ama akla gelen düşünce alev alıncaya kadar sigara biter. Avare ellerin hafif meşgalesidir sigara; kısa ziyaretlere bir rahatlık havası verir ve başka bir şey sunmaya zaman elvermediğinde, konuksever bir evin simgesi işlevini görür.”
Pipo ve puroyla karşılaştırıldığında hızlı, modem ve gergin bir izlenim yaratan sigara da kendi gelişimi içinde basitleşme, kısalma ve hızlanma evreleri yaşamıştır. Bunun bir örneği ağızlıktır. Bugün en fazla nostaljik bir aksesuar olarak kullanılan ağızlık, sigaranın ilk dönemlerinde standart bir gereçti. Bir başka önemli gereçte sigara tabakalarıydı. Büfeden sayıyla alınan ya da basit bir pakette duran sigaralar, sanatsal tasarımlara sahip bu kutulara doldurulurdu. Sigara tabakası ancak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, tüm dünyanın Amerika’nın etkisi altına girmesiyle ortadan kayboldu.
Pipodan sigaraya uzanan, giderek daha basitleşip hızlanan süreç, tütünün o zamana kadar hoş karşılanmadığı alanlara girme süreci olarak da betimlenebilir. Bu alanlar belirli mekanlar ve belirli bir toplumsal gruptur: Kadınlar.
.Mart 1848 Devrimi’nin siyasi talepleri arasında, özellikle de Prusya’da, toplum içinde tütün içmek önemli bir yer tutar; öte yandan, devlet sokakta tütün içmeyi siyasi başkaldırı olarak yorumlar. Tütüne, daha doğrusu o dönemde hakim tütün içme biçimi olan puroya bunca siyasi anlam yüklenmesinin nedeni, o dönemde puro sarıcılarının işçi hareketinin en militan avangardı olmasıdır belki de. Bu kesim Almanya’nın ilk ve en radikal sendikasını kurar. Puronun daha sonra kapitalist girişimcinin statü sembolüne dönüşmesi, hayatın ilginç cilvelerindendir.Osmanlı, tütünle 17. yüzyıl başında tanıştı.Tütünün Osmanlı pazarına girişiyle, IV. Murat tarafından yasaklanması bir oldu. Ne var ki yasak uzun sürmedi. Tütün kullandığı için sürgüne gönderilen Bahai Efendi, 1646’da şeyhülislam olur olmaz, tütünün serbest bırakılmasına ilişkin fetvayı verdi
Osmanlı da ilk tütün ticaretini başlatan, Mısır Valisi İbrahim Paşa idi. Tütünün sigara formunu kazanmasının da bu döneme, yani 19. yüzyılın ilk yarısına rastladığı iddia edilir. Akka Kalesi’nin, Fransızlar tarafından kuşatılması sırasında İbrahim Paşa askerlere moral olsun diye tütün ve nargile gönderir. Nargile bombardımanda parçalanınca, askerler tüfek fişeklerinde kullanılan kâğıda sararak tütün içmeye devam ederler.1853-56 arasında yaşanan Kırım Savaşı’nda, İngiliz ve Fransız askerleri de tütünü gazete kağıdına sararak içmeyi öğrenirler.Tütünün artık her yerde olmasından uygarlık düzeyi de okunabilir. Tütün içmeyi, insanların uygarlaşmayla birlikte giderek artan gerginliğini farmakolojik ve motorik olarak dengeleyen bir eylem ikamesi diye tanımladığımızda, tütünün kültürümüzle bu kadar iç içe olmasına bakarak, gerginliğin kültürümüze ne kadar nüfuz ettiğini anlayabiliriz.
*adını, 16. yüzyılın ortasında tütünü Fransa’ya getiren, Portekiz sarayındaki Fransız elçi Jean Nicot’ dan alır
Sibel Çağlar
Kaynak: Keyif Verici Maddelerin Tarihi – Wolfgang Schivelbusch