Hitit egemenliği altındaki Anadolu’da toplumlar şarap üretimini gıda ve keyif içkisi olarak kullanılmak üzere üretmelerinin yanı sıra bu mistik ve gizemli içkiyi tanrılara adak olarak sunmaları şarabın değerini olağanüstü boyutlara taşımıştır.
Hititlerin ele geçirdiği topraklarda yaşayan halkların tanrılarını da kendi tanrılarının arasına katıyorlardı.Kendi tanrılarına yapılan şarap sunma ritüeli hakimiyeti altındaki toplulukların tanrıları için de uygulamışlardır. Bu da; o toplumun tanrılara içki sunma seklindeki Hitit geleneğini benimsemelerini çabuklaştırmıştır.
Bağcılık ve Şarap hakkında zamanının hayli önüne geçen Hititler, ürettikleri şarapları kara ve deniz yoluyla çok uzak ülkelere de satmışlar. Bunu şarapları taşımak üzere yapılan amforaların kulplarındaki mühürlerden ortaya çıkarmak mümkün. Örneğin; Tekirdağ-Hoşköy’de üretilen amforaların Akdeniz ve Karadeniz’e kıyısı olan pek çok ülkede bulunması Marmara’da üretilen şarapların bu çift kulplu anlamına gelen amforalarla o ülkelere taşındığını kanıtlamaktadır.
Anadolu’ya komşu toplulukların şarap yapımını bildiklerini biliyoruz. Ama şarabı tanrısal boyuta ulaştırmış Hititler kadar olmadığı yazılı kayıtlardan ortaya çıkıyor. Şöyle ki; Mısırda ortaya çıkan yazının Anadolu’dan gelen şarabın hayli değerli olduğunu öğrenmemizi sağlamıştır. Zamanla komşu ülkelerde de bağcılık ve şarapçılık yaygınlaşmış ama Hititler dönemin şarap ülkesi olma özelliğini kimselere kaptırmamıştır.
Şarabın Anadolu’dan Yunanistan’a geçmesi Egede kıyılarındaki yunan koloniler vasıtasıyla olmuş. Bu da MÖ: 2000 li yıllara denk gelmektedir. Yunanlılar da İtalya, özellikle Sicilya adasına bağcılığı ve şarapçılığı taşımışlardır. Roma imparatorluğu zamanında şarap önemli bir gıda maddesi olarak askerlerin günlük menüsünde yer alıyordu. Bu yüzden de hakimiyeti altındaki topraklarda bağcılığın ve şarap üretiminin en üst seviyelere çıktığını söylemek mümkün. Öyle ki; şarap üretimi olağanüstü miktarlara çıkıp fiyatı hayli düştüğünde imparatorluk önlem olarak pek çok bağın sökülmesini emretmiştir.
Fransa Bağcılığın ve şarabın topraklarına ulaşmasını Persler’e borçludur. Persler Anadolu’yu işgal ettiklerinde önlerinden kaçan Foçalılar yanlarına aldıkları asma fideleriyle birlikte teknelerine binip Marsilya’ya yelken açmışlar. Ve Fransa’daki ilk bağlar bu şekilde kurulmuş. Marsilya ticaret odasının kapısındaki plakette ” Bu şehri Foça’dan gelenler kurmuştur” diye yazmaktadır.
Amerika’ya ulaşması yakın zamana denk gelmektedir. 1600 lerin başında Avrupa’dan alınan asmaların kuruduğu gözlenmiş. Azimli girişimciler başka fidanlar denemişse de önceleri başırılı olmamış ama araştırmalarla bunu yapanın filoksera denilen bir asma biti olduğu saptanmış ve bu bite dayanıklı anaç asmalar üretilmiş. Kadere bakın ki, Aynı asma bitinin tüm bağları kuruttuğu Avrupa’da kurtarıcı bu amerikan asma olmuş ve bunun üzerine aşılanan bağlar kurtulmuş.
Anadolu’dan tüm dünyaya yayılan şarapçılık doğduğu topraklarda gerilemesine karşın şarabın önlenemez yayılışı sürmüş ve diğer kıtalara da ulaşmıştır. Bunun nedenleri ve yeni kıtalardaki şaraplar hakkında bilgileri yeri geldiğinde ele alacağız.
Memet Karabulut