Bu haftadan başlayarak mümkün olduğunca her hafta bir film tanıtacağız ve izlemeniz için tavsiye edeceğiz. İlk filmimiz sinema eleştirmenleri tarafından dünyanın en iyi filmleri arasında gösterilen “Yurttaş Kane” olacak.
Yurttas Kane
Orson Welles’in 1941 yılında henüz 26 yaşındayken yaptığı ilk uzun metrajlı filmi olan “Yurttas Kane” zamanında hakettiği başarıyı elde edememiştir. Dönemin en büyük medya patronlarından William Randolph Hearst, kendi hayatını anlattığını düşündüğü bu filmin gösterime girmesine şiddetle karşı çıkmış ve gösterimden kalkması için pek çok yol denemiştir.
Filmde, zengin medya patronu Charles Foster Kane, Xanadu’daki görkemli malikânesinde hayata gözlerini yumar ve son nefesini verirken, baş ucundakilere kimsenin anlam veremediği bir sözcük fısıldar: “Rosebud”. Bütün medya, Kane’in son sözünün anlamını bulmak için harekete geçer ve konuşulan her kişi, Kane’in hayatının farklı bir yönünü ortaya çıkartır. Ancak “Rosebud” gizemini korur.
Rosebud, Kane’in çocukluğuna dair masumiyetinin sembolüdür ve kaybedilmiştir. Para ve zenginlik peşinden koşması onu insanlığından uzaklaştırmış, yalnız bırakmış ve ömrü boyunca mutluluğa tarihi eserleri satın alarak ulaşmaya çalışmıştır. İnsan ilişkilerini dışlayarak maddi varlık ve değerler üzerinde yoğunlaşmıştır.
Her şeye sahip ve güçlü olmak isteyen Kane, güçlü insanlarla, dünya liderleri ile görüşür, başkanın yeğeni ile evlenir. Evlilikleri kısa bir süre sonra açmaza girer. Bir gün, şarkıcı olmak isteyen yalnız ve çaresiz bir kadın ile tanışır ve bu kadınla evliyken birlikte olur. Seçimlere iki gün kala basına yansıyan bu ilişki yüzünden aday olduğu ve seçilmesinin garanti gibi görüldüğü bir anda, başkan seçilemez. Eşinden ayrılır ve sonra eşi ve çocuğu bir trafik kazasında ölür.
Artık tek amacı birlikte olduğu kadını opera sanatçısı yapmaktır ve onun için Chicago’da bir opera binası yaptırır. Ancak birlikte olduğu kadın da kendisini terk eder. Nihayet Kane, arkasında binlerce toplanmış eser bırakarak ve “Rosebud” diyerek tek başına ölür.
Sosyalistler tarafından faşist, liberaller tarafından komünist olarak görülen bu kişi bütün bunları neden yapmıştır? Neden bu kadar eseri toplamış, medya dünyasında yer almış, Xanadu şatosunu ve Chicago opera binasını yaptırmıştır?
Bunun cevabı Charles Foster Kane’in çocukluğunda gizlidir.
Filmin sinema tarihine getirdiği başka yenilikler ise teknik detaylarıdır. O zamana kadar kullanılmayan alt açılar ilk kez olmasa da doğru bir biçimde kullanılması ilk bu filmle gerçekleşmiştir. Bu sayede tavanın gözükmesi sinema da devrim etkisi yapmıştır. Daha önce tavan gözükmediğinden yukarda olan ışıklar, artık yana alınmış; bu da günümüzün aydınlatma tekniklerinin kullanılmasına neden olmuştur.
İyi Seyirler.
Çim Ento
Not: Uğur Tazegül’ün yorumundan kısmen yararlanılmıştır.