Dünya Müzikleri

Mircan Kaya – Dunjaluce, golem ti si (sevdalinka)

Mircan Kaya, müzisyen, müzik prodüktörü, sanatçı, inşaat mühendisi, deprem yüksek mühendisi. Alanında ilk olan Bizim Ninnilerden sonra Kül ve sonrasında Sala, Numinosum, Outim ve Elixir adlı albümleri piyasaya çıktı.

mircan_kaya

Batum göçmeni Megrel (Lazcaya yakın bir dil konuşan ve Gürcistan’ın Karadeniz kıyılarına yakın coğrafyalarında yaşayan bir halk) bir aileden gelen Mircan Kaya anne tarafından Gürcü dedesi nedeniyle melez bir etnik kimliğe sahip. İlk okula Artvin’de başlayıp, 9 yaşında geldiği İstanbul’da tamamlamış, orta okulu birincilikle bitirip Nişantaşı Kız Lisesi’nden sonra önce Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliğ bölümünü bitirmiş, daha sonra,Boğaziçi Üniversitesi’nde Deprem Mühendisliği üzerine master yapmıştır. Müzik ve mühendislik çalışmalarını bir arada yürüten Mircan Kaya, önemli mühendislik projelerinde lider mühendis veya Proje Lideri olarak görev yapmıştır.

Müziği ve sözlerinin çoğu kendisine ait olan “Sâlâ” albümü doğu ile batının, egemen olanla öteki olanın ters yüz edilerek uzlaştırıldığı, müziğin duyguda birlik yaratan birleştirici özelliğini yansıtan bir yaşam yolculuğudur. Ölülerin ardından okunan Sâlâ cenaze namazı duasını İngilizce olarak yorumlayarak ilk çocukluk yıllarında kendisini çok etkilemiş olan bu ölüm duasını, kaybedilmiş sevgilinin ardından okunan bir ilahiye dönüştürmüştür.

Selim Güneş’in, Sabahattin Ali’nin “Ayran” adlı öyküsünden uyarlayarak yazdığı senaryo ile çektiği ilk filmi olan Kar Beyaz filminde Mircan, “Sala” , “Outim”, “Numinosum” ve Kül albümlerinden parçalarının yanı sıra film için özel olarak, yaşayan en önemli kadın ozanlarımızdan Gülten Akın’ın sözleri ile bestelediği, Uğur Işık gibi yurt içinden ve yurt dışından müzisyenlerle kaydettiği parçaları ile Türkiye, Avustralya ve İngiltere’de yaşayan müzisyenlerin katılımlarıyla uluslararası bir müzik prodüksiyonuna daha imza atmıştır.

mircan_kaya_kar-beyaz

Kendisiyle yapılan bir söyleşide şunları söylemiş

” Çocukken bir takma adım vardı: Çinka… Bu Lazca bir isimdir. Aslında orman perisi veya cin anlamına gelen bu ad bir insan için kullanıldığında…..veya şöyle söyleyeyim: Benim için kullanıldığında şu anlama gelirdi. Çok sessiz, sakin duran, çok az konuşan ancak çok kararlı, inatçı, sessiz duruşu aslında kafasının sürekli meşgul olmasından kaynaklanan, ne yapacağı belli olmayan, damarına basıldığı zaman hiç konuşmayan o dilden zehir damlatan, cin kafalı vs. vs.

Ben olağanüstü bir doğa ile kuşatılmış bir şehirde dünyaya geldim. Bu şehrin bir dağ köyünde. Artvin şehrini bilenler nasıl bir coğrafyadan, doğadan bahsettiğimi anlayabilirler. Çimen, ağaç, toprak, çiçek, hayvan hatta yağmur kokuları, doğanın içinden gelen seslerle, sessizliğin sesiyle, derin karanlığın kulakları çınlatan sesiyle büyüdüm. Ermeni evlerinin arka bahçelerinde, hep yokuş yukarı veya yokuş aşağı dar sokaklarla örülmüş Çoruh nehrine tepeden bakan Artvin’in o gizemli ara sokaklarında gerilimli keşif yolculuklarım yürümeyi henüz becerebildiğim zamanlara kadar gider. Nisan yağmurlarında sokağa salınırdık biz, yağmur sularıyla ıslanalım diye. İstanbul’daki üniversite yıllarımın sonuna kadar yağmur altında sırılsıklam yürüme zevkimi kimse elimden alamadı. Islanmaya çıkardım şehrin göbeğinde.”

Daha önce tanışmadıysanız bu harika sanatçıyla (Çinka:)) buluşmanızı daha fazla geciktirmeyelim ve sizi kendisiyle baş başa bırakalım. 

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu