Anarşizm, Yunancada an “-sız, olumsuzluk eki” ve archos “yönetici” sözcüklerinden türetilmiştir, en basit anlamıyla yöneticisiz anlamına gelen bu kelime toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan bir politik harekettir. Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddeder. Anarşizm bu kadar kısa ve basit tanımlansa da altında çok derin bir felsefe yatar.
Anarşizmin her şeyi reddeden teorisi her türlü örgütsüzlük anlamına gelir ve anarşizmin temel siyaseti gönüllülük esasıdır. Anarşistler hiçbir bireyin ve kurumun denetimini kabul etmezler kendi içlerinde de ne itaat etmeyi ne de ettirmeyi amaç edinirler. Anarşizmin diğer ideolojilerden farkı bir “izm” olmayı reddetmesidir yani anarşi bir bilim kategorisi değildir bu nedenle de Marksizm gibi ideolojilerden farklıdır. Çünkü Marksizm devrimci strateji hakkında kuramsal ya da analitik bir söylem geliştirmeye uygun bir zemindeyken, anarşizm devrimci pratik hakkında etik bir söylem olmaya meyleder. Marksist okulların yazarları vardır, nasıl Marksizm Marks’ın zihninden fışkırmışsa, benzer bir şekilde Leninistler, Maocular, Troçkistler, Gramsiciler vardır. Entellektüeller, “büyük adamları”ı merkeze alan tarih kuramlarıyla başka bağlamlarda dalga geçseler de birbirleriyle tartışırken bu tür kuramları kullanmayı severler.
Anarşizmin ise birçok okulu vardır ancak bunların hiçbiri büyük bir adamın adıyla anılmaz. Daha çok uygulama türüne veya örgütsel ilkeye bağlı olarak anılırlar (Anarko komünistler, İsyancılar, Bireyciler.) Anarşistler hiçbir zaman Marksistleri meşgul eden büyük felsefi sorularla ilgilenmemişlerdir. Onlar daha çok doğrudan eylem nedir? Bir devlet başkanına suikast düzenleyen birini alenen mahkûm etmek gerekli midir? Ya da suikast, özellikle savaş gibi feci bir şeyi önleyecekse ahlaki bir eylem midir? Gibi gündelik siyasetin sorunlarını felsefe edinmişlerdir.
Anarşistleri diğer ideolojilerden ayıran en temel nedenlerden biriside başka bir dünyanın mümkün olduğunu koşulsuz kabullenmeleridir. Dışarıdan bakılınca ütopik bir söylemmiş gibi gelse de anarşistlerin bu inancı geçerliliğini sürdürmektedir. Stalin, Mao gibi idealistler toplumları imkânsız şekillere sokmaya çalışmışlar ve bu politika milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanmıştır, buradaki sorun başka bir dünya hayal etmekten çok, iyi bir dünya hayal etmenin kendisinin bir sorun olmasıdır çünkü bu kişiler (Stalinciler v.b) büyük hayaller kurdukları için değil hayallerinin bilimsel kesinlikler olduğunu zannettikleri için insanları öldürmüşlerdir. Anarşistler bu bağlamda da farklıdır evet hayal ederler ancak onların hayallerinin ne sınırı, ne kesinlikleri ne de evrensel idealleri vardır.
Bütün bunları söyleme sebebim ise bu günlerde Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasına en gerekli siyasi mücadele şeklinin anarşizm olduğunu düşünmemdir. Çünkü bu coğrafyada son yaşanan süreçte net bir muhalif tavrın gerekliliği ortadadır. Ancak bu muhalif tavır artık ne partiyle ne de herhangi bir yöneticiyle mümkün görünmektedir. Reyhanlı’da yaşananlardan sonra Demirtaş’ın yaptığı açıklamada bu gerekliliğin göstergesidir. Sokaktaki herhangi bir insana bile sorduğunuzda Reyhanlı’daki yaşananların hükümetin politikalarından kaynaklandığı cevabını alabileceğiniz bir ortamda Demirtaş’ın “Sivil yurttaşlarımızı hedef alan saldırılar karşısında hükümeti sorumlu tutmak ve eleştirmek yerine birlik içerisinde hareket etmek zorundayız. Bu saldırılara karşı hükümettin dikkatli ve duyarlı davranmasını hususunda hükümetin yanında olacağız” şeklindeki açıklaması kendisinin örgütlü bir yapı ve iktidar ilişkileri içinde olmasıyla açıklanabilir. Bu nedenle şaşılacak bir durum değildir çünkü partilerin, tüzükleri, önderleri ve süreçleri vardır. Ancak anarşistler örgütlü bir yapıda olmadıkları için ve gönüllülük esasına dayalı bir politik hareket oldukları için konu ne olursa olsun devletin yanında olmazlar çünkü onların çok iyi bildikleri şey en iyi devletin olmayan bir devlet olduğudur. Ayrıca onlar bütün devletlerin en iyi yapacakları şeyin katliam olduğunu bilirler savaşların devletlerin çıkar politikalarının sebebi olduğu konusunda hemfikirdirler ve bu nedenle anti militarizm anarşistlerin en temel söylemlerindendir. Bu sebepten de anarşistler Roboski’ deki 34 insanın katliamıyla, Reyhanlı’daki 177 canın katliamı arasında bir fark görmezler. Ayrıca anarşistler tüm türlere karşı aynı duyarlılıktadırlar küçük bir karıncanın yaşamını bir insanın yaşamından ayrı tutmazlar. Çünkü dünyanın bütün türleri eşittir; bir türün diğer türe üstünlüğü kabul edilemez. Bundan dolayı anarşist felsefe son kafes boşalana kadar her tür için mücadele etmeyi görev edinir. Bütün bunların sonucunda da anarşistler bir yapının, iktidarın ya da teorinin saplantısına düşmezler. Kendilerinin iktidarlarıdırlar ve başka iktidar tanımazlar.
Bu coğrafyanın artık anarşistlere ihtiyacı vardır. Michel Foucault’un deyimiyle her türlü otoriteyi, her türlü genel söylem biçimini reddetmek ve devlete ve onun iktidarına karşı mücadele etmek gerekmektedir iktidarın biçimlediği özneler olmanın dışına çıkıp, kendilik özneleri olarak var olmak gerekmektedir, bunu da bulunduğumuz her yerde okulda, fabrikada, akademide, sokakta kendi iktidar alanlarımızı ve kendi söylemimizi yaratarak başarabiliriz bu coğrafyada küçük bir karıncanın yok olmasına dahi artık izin verilmemelidir.
Başka bir dünya anarşiyle mümkün ve bu bir hayal değil…
Emek Erez
Dünyalılar(www.dunyalilar.org)